Politika

Görkem Özizmirli yazdı: Kılıçdaroğlu Sanders'la görüşse fena mı olur?

Üçüncü ittifakı sosyalist partilerin kurduğu, Altılı Masa'da da İyi Parti'nin HDP'ye karşı AKP-MHP ittifakından farklı olmayan bir yerden siyaset yaptığı bir ittifakın ana parçası olarak, Kılıçdaroğlu'nun sol oyları çantada keklik görmesi de mümkün değil. Yani geniş manasıyla soldaki oylara talip olduğunu da bir şekilde göstermesi gerekiyor. Sanders gibi bir figürle bir araya gelmek bu açıdan risksiz, haliyle denemeye değer ve mantıklı. Kılıçdaroğlu'na da medyada da alan açacak bir hamle

08 Ekim 2022 00:00

Görkem Özizmirli*

Kemal Kılıçdaroğlu'nun ABD ziyareti birkaç gündür gündemde. ABD ziyaretlerine hep bir alerji ile bakılmasının yanında konsensüs genel olarak ziyaretin gereksiz olduğu. Türkiye'den köşe yazarları ne gerek var bu seyahate şimdi derken ABD'deki Türkiye uzmanlarından birkaç isim de ABD'ye gelip ABD yönetiminden birisi ile buluşmamayı acemilik ya da gereksiz olarak görüyor. T24'te Murat Sabuncu Kılıçdaroğlu'nun ziyaretinde görüşeceği söylenen Sanders'ın kurucularından olduğu İlerici Enternasyonal hareketine atıfla Kılıçdaroğlu'nun özellikle LGBT ve HDP mevzusunda durduğu pasif yeri soldan eleştirdi. Habertürk'ten Kübra Par da Kılıçdaroğlu için Sanders'a seçim kazandırmayan sol söylem Kılıçdaroğlu'na neden kazandırsın diye sordu.

Bu ziyaretin sebebi gerçekten acemilik mi ya da gereksiz mi dendiği gibi bilemiyorum; fakat CHP'nin gündemi çeşitlendirmeye çalıştığı belli oluyor. CHP'ye gelen eleştirilerden birisi reaksiyoner olması ve özellikle var olan durumun ekonomik ve sosyal vahametine, ben bunları düzeltirim demekten başka somut bir alternatif sunamaması. Bu son çıkışlar belki CHP'nin daha aktif bir tutum alma çabası olarak da okunabilir.

ABD seyahatinin "riskleri"

ABD seyahati özelinde, özellikle ABD'deki Türkiye uzmanlarının ABD'de bir resmi görevli ile görüşmeyecekse ziyaretin manasının ne olduğu eleştirisi geldi. Vakaya tersinden bakalım. Kılıçdaroğlu'nun ana muhalefet lideri olarak Beyaz Saray'dan herhangi bir yetkili ile yapacağı görüşmenin manası ne olacaktı? Türkiye gibi demokrasisinin büyük oranda işlerliği kalmamış ve polarize olmuş bir ülkede muhalefet lideri olarak Beyaz Saray'dan birileriyle bir görüşmenin iki taraf içinde olumlu bir siyasi sonucu olacağı şüpheli. Türkiye siyaseti normalleşse ve muhalefet iktidar tarafından 'devletin' bir parçası olarak görülse, her ülkenin muhalefetinin ziyaret ettikleri ülkelerde o ülkenin yetkilileri ile protokol çerçevesinde görüşmesi gibi daha geleneksel bir diplomasik hatta yeri ve manası olabilirdi. Ama günümüz koşulları altında, hele hele seçim öncesi, CHP ya da başka bir muhalif partinin ABD yönetimi ile görüşmesi de oldukça manasız.

Daha mühimi ve çok da ayan beyan ortada olan, böyle bir görüşmenin. AKP'nin CHP dış güçler ile iş tutuyor diye siyasi manevra yapma alanı yaratacağı aşikar. "Dış güçler" paranoyası zaten evveliyatında da olan bir toplumda, son zamanlarda ülkeye karşı oynanan oyunlar retoriği iyice pekiştirilmişken ve seçmende karşılık bulmuşken, CHP liderinin yapacağı bir resmi görüşme AKP için tam da aradığı fotoğraf olur. E o zaman ne işi var CHP liderinin ABD'de? Ziyaretin birkaç potansiyeli de olabilir.

Altılı Masa'nın solu

Kılıçdaroğlu İsmail Küçükkaya'nın programında şöyle dedi geziye dair:

"Ama dünyada düşünce vardır, dünyada bilim vardır, dünyada bilim insanları vardır, dünyada hızla gelişen teknolojiler vardır. Burada umutsuzluğa kapılıp yurt dışına giden gençlerimiz vardır. Onlarla buluşmaya gideceğim. Ve onları alacağız, onları getireceğiz Türkiye'ye. Diyeceğiz ki, hiç endişe etmeyin, bu ezilenin canı çıksın denen bu neoliberal politikaları yani vahşi kapitalizmi elbirliğiyle yok edeceğiz. Bu konuda çok sayıda açıklamalarım olacak. Şimdi bu kadar ifade edeyim."[1]

Televizyonlarda yahu Sanders ile görüşmenin Türkiye seçmeni için ne etkisi olabilir deniyor fakat yapılan her politik hamle de bu sanki seçmen yekpare hareket edermiş illüzyonu ile yapılmaz. Türkiye ve dünya solu için Sanders muteber bir isim. Kaldı ki Kılıçdaroğlu'nun ABD'den sonra başka yurt dışı seyahatler yapacağı da söylendi benzer minvalde. "Çok sayıda açıklamalarım olacak" kısmı doğruysa, bu gezi seçime doğru CHP'nin sol popülist/sosyal demokrat söylemin dozajını artıracağına, Altılı Masa içerisinde de yerinin masanın solunda olduğunu pekiştirmesine çalıştığına dair bir işaret olabilir. Altılı Masa içinde ABD'ye gidip Sanders ile görüşebilecek tek partinin CHP olduğu aşikâr.

Başkanlık sisteminin yarattığı tahribat sebebi ile bir araya gelmek durumunda kalmış bu masada, Kılıçdaroğlu en azından dışarıdan masanın denge unsuru gibi görünüyor ve bu seçim matematiği içinde reel siyaset ve pragmatik açıdan kötü bir şey de olmayabilir. Fakat Kılıçdaroğlu'nun bu beş tane sağ partinin arasında masayı devirmeden hem dengeyi koruması gerekirken hem de CHP'nin sosyal demokrat tarafının sesini kaybetmemesi için de bir yöntem bulması gerekiyor. Bu da işte tam böyle bir hamle. Bu Türkiye'deki sol figürlere, Türkiye'nin daha aşina olduğu sol içi tartışmalara angaje olarak da kotarılmaya çalışılabilirdi elbette. Ama bunu Sanders ve yurt dışı seyahati ile yapmak altılı masanın politik dengesi bakımından esasında daha risksiz. Türkiye'nin yereline özgü bir tartışmayı körükleyecek politik bagajı olan bir figür değil Sanders.

Murat Sabuncu'nun dediği gibi AKP'nin özellikle muhafazakâr oyların peşinde LGBT konusundaki aşırı sağ duruşuna da MHP ile ittifakı çerçevesinde HDP'yi kriminalize etmesine de alelade sosyal demokrat bir partinin vereceği cevapları bile verdiği elbette söylenemez CHP'nin. Fakat Kılıçdaroğlu CHP'nin başına ilk geçişinde yarattığı mavi gömlek, kasketli Ecevit imajından beri de partiyi Baykal dönemindeki ulusalcı imajından kurtarıp, "Türkiye standartlarında" da olsa "halkçı" geçmişine referansla sosyal demokrat bir partiye doğru evriltmeye çalıştığı da yadsınamaz.

Sanders Hareketi

Kılıçdaroğlu'nun İsmail Saymaz ile görüşmesinde dikkat çeken ifadelerden birisi "Dünya hasta, şifaya ihtiyacı var. Bu yüzden iyi insanların bir araya gelmesi şart."[2] Bu Sanders ve diğer aktivistler ile görüşmesine binaen verilmiş bir beyan.

Burada ufak bir parantez: Türkiye televizyonlarında Sanders'ı tanımlarken sosyalist, demokratik sosyalist, sosyal demokrat, solcu, vs nasıl tanımlanacağı bir türlü bilinemiyor. Sanders kendisini demokratik sosyalist olarak tanımladığı için, ABD'de sosyalist bir figürün varlığı da çok dikkat çektiği için Sanders sanki böyle 1960-70'lerde Sol Yayınları ile yoğrulmuş eski tüfek sosyalist gibi resmediliyor Türkiye'de ama Sanders ABD dışı, siyasi yelpazenin sosyalizmi dışlamadığı herhangi bir ülkede gayet sağlam bir sosyal demokrat ve dahası sol populist olarak tanımlanırdı. Sanders'ın savunduğu belli politikalar – herkesin federal sağlık sigortası olması, okulların ücretsiz olması vs- esasında dünyanın geri kalanındaki birçok ülkede hali hazırda var olan, zamanında kazanılmış haklar. Artık kazanılmış diye de siyaset üstü diyemeyeceğim zira sosyal devlet her yerde iğdiş ediliyor ve hiçbir şeye garanti gözü ile bakmak mümkün değil elbette. Fakat çok sarih bir örnek: Mesela ABD'de ücretsiz üniversite diye bir şey yok ve Sanders olmalı diyor. Yani Amerikan siyasi bağlamını da göz ardı etmemek lazım.

Kısaca Sanders hareketinin sol popülist, haliyle de epey kucaklayıcı geniş bir sol çerçevede savundukları ile CHP'nin savundukları arasında çok da fark yok – en azından kağıt üstünde. Kılıçdaroğlu'nun sol imajına katkı sunmak için Sanders ile görüşmesi bu açıdan çok garip değil. Dahası Sanders ABD'nin hâlihazırdaki düzenine karşı çıktığı için uluslararası medyada da kendine yer buldu. Yani ABD'nin hem Türkiye sağı hem Türkiye solundaki olumsuz imajının dışında kalan bir figür. Mesela Avrupa solu içinde de Türkiye sağı gözünde imajı bu kadar düzgün bir isim yok. Kısacası Altılı Masa'dan kimse de çıkıp Kılıçdaroğlu'na neden böyle bir görüşme yaptın da diyemez.

"Güzel günler gelecek" mi?

Kılıçdaroğlu'nun bu ziyareti iç siyaset açısından o kadar da havada değil; "icazet" almaya gidiyor hamasetinin dışında da bir yerlere oturtulabilir kısaca. Dışarıya olduğu kadar içeriye verdiği mesaj da uluslararası ilerici/sol güçler ile dayanışmaya geçen, yüzü dışarıya dönük bir lider imajı. Sanders görüşmesi bu açıdan da mühim. Türkiye'deki genç seçmen yurt dışı sol isimler arasında Sanders'ı biliyor. Herhangi başka bir yabancı sol liderin böyle bir popülerliği yok. Yani özellikle eğitimli, AKP karşıtı, yurt dışına çıkmak için türlü hayaller kuran orta sınıflara güzel günler geliyor demeye çalışmak için de bir vesile bu ziyaret. Sanders ile yapılacak bir görüşme herhangi bir ABD resmi yetkilisi ile yapılacak görüşmeden daha etkili bu açıdan. Fena bir siyasal iletişim kalkışması değil.

Kısaca üçüncü ittifakı sosyalist partilerin kurduğu, Altılı Masa'da da İyi Parti'nin HDP'ye karşı AKP-MHP ittifakından farklı olmayan bir yerden siyaset yaptığı bir ittifakın ana parçası olarak, Kılıçdaroğlu'nun sol oyları çantada keklik görmesi de mümkün değil. Yani geniş manasıyla soldaki oylara talip olduğunu da bir şekilde göstermesi gerekiyor. Sanders gibi bir figürle bir araya gelmek bu açıdan risksiz, haliyle denemeye değer ve mantıklı. Kılıçdaroğlu'na da medyada da alan açacak bir hamle.

En nihayetinde, bu ziyaret içeriye verilecek mesajlar için bir katalizör işlevi görebilir.

* * *

Kübra Par köşesinde seçim kaybeden Sanders Kılıçdaroğlu'na örnek olabilir mi diye sormuş. Açıkçası çok da karşılaştırabilir olduğunu düşünmüyorum bu iki siyasi figürün ya da ABD ve Türkiye seçimlerinin. Kılıçdaroğlu'nun Sanders'ı bir rol model aldığını da sanmıyorum. Sanders elbette Kılıçdaroğlu'nun daha solunda. Ayrıca bu Kılıçdaroğlu mu aday olacak başkası mı olacaktan öte, CHP'nin siyasi stratejisine dair daha geniş bir tartışma. Ama Par'ın seçmen ekonomik zorluklar olsa bile bir şekilde sağa oy verebiliyor tespiti de yanlış değil bildiğimiz gibi. Sanders da ön seçimleri kazanamadı çünkü baştan beri Demokrat Parti elitleri kendisinin adaylığını desteklemedi. Ama daha da mühimi, özellikle 2020 ön seçimlerinde, beyaz yakalı, Amerikan siyasi yelpazesinde sol denilen liberal seçmenin oyunu alırken, hem mavi yakalı yoksul Amerikalıların hem de siyahların oylarını alamadı.

Yalnız, unutulmaması gereken, o mavi yakalı yoksul Amerikalıların ciddi bir çoğunluğu ve siyahlar 2020 önseçimlerinde Sanders'a oy vermedi ama başkanlık seçimlerinde de aşırı sağ hamasetinden başka politik projeksiyonu olmayan Trump'a da oy vermedi. İktisadi yaklaşım açısından Sanders kadar "sosyalist" tarafı olmayan, fakat seçim kampanyasında gene de Sanders etkisi ile normalde yapacağından daha ileride bir sol söylem inşa eden, LGBT, siyah hakları, vb. konusunda Sanders'la en azından kamuoyuna yansıdığı kadarıyla çok da ayrı bir yere düşmeyen Biden'ı seçti başkan olarak.

HDP ve sol partileri ayırırsak, Türkiye'nin iki büyük seçim ittifakında ve potansiyel cumhurbaşkanı adayları arasında Kılıçdaroğlu kadar sarih bir şekilde vahşi kapitalizme karşı uluslararası bir dayanışma da mühim diyebilecek "halkçı" başka bir figür şu an yok. Kılıçdaroğlu seçim evvelinde sol tonunu en azından birkaç desibel yükseltirse, Sanders gibi dünya solundan muteber isimlerle görüşse, görünürlülüğünü artırırsa Par ve diğerlerinin sorduğu gibi seçim özelinde yararlı mı olur kesin bir şey demek zor da zararlı olması için de bir sebep yok. Aksi altılı masada kalan beş partinin sağ gündeminde ne varsa hepsine imza atmak olur ki onun hem seçimler için hem de ötesi için ne faydası var emin değilim.


[1] https://chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-halk-tvde-smail-kucukkaya-ile-yeni-bir-sabah-canli-yayinina-katildi

[2] https://halktv.com.tr/gundem/iktidarla-degil-hakkaniyetli-paylasima-inananlarla-gorusecegim-694217h



* 2011 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. İletişim Fakültesi'nde Radyo, Televizyon, Sinema çift anadalı yaptı. Koç Üniversitesi ve Boston College'da tarih alanında çalıştı.