Medya

Görevden atılınca hayatına son veren üsteğmenin annesi: FETÖ kızımı adım adım ölüme yolladı

"Atatürkçü olduğu için ahlaksız ilan edildi kızım"

30 Ağustos 2016 11:26

Hürriyet gazetesi yazarıCiğeri beş para etmeyen vatan hainleriymiş! Adım adım ölüme yolladılar Nazlıgül’ü. Atatürkçü olduğu için ahlaksız ilan edildi kızım, dul olduğu için ahlaksız ilan edildi. görevden atıldıktan sonra hayatına son veren üsteğmen Nazlıgül Üsteğmen'in annesiyle yaptığı söyleşiyi köşesine taşıdı. Kızının ölmesine sebep olanlarla ilgili "Ciğer beş para etmeyen vatan hainleriymiş" diyen anne Nevin Daşdanoğlu, "FETÖ kızımı adım adım ölüme yolladı" dedi.

Ayşe Arman'ın Onları Ben Affetsem Allah Affetmez başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

Ciğeri beş para etmeyen vatan hainleriymiş! Adım adım ölüme yolladılar Nazlıgül’ü. Atatürkçü olduğu için ahlaksız ilan edildi kızım, dul olduğu için ahlaksız ilan edildi.

Onları ben affetsem Allah affetmez!

Hani bir üsteğmen vardı... Nazlıgül Üsteğmen. Dünyalar güzeli. Ve inanılmaz başarılı. Kayseri 12. Üst'te görevliydi. 29 yaşında hayata veda etti. Ahlaksızlık ve disiplinsizlikle suçlayıp ordudan attılar. O da ertesi gün silahını çıkardı, göğsüne dayadı ve tetiği çekti. Ardında minicik oğlunu bırakarak bu dünyadan göçtü gitti. Bir insanın, bir annenin çocuğunun bırakarak gitmesi için, gerçekten kendini çok çaresiz hissetmiş olması gerekiyor.

Çıkış yolu bulamamış olması gerekiyor. Bırakmadılar! Bunu da ordudaki, kendilerine ahlakçılığı siper eden komutanlar yaptı. Onu köşeye sıkıştırdılar, baskı yaptılar, aşağıladılar, mobbing uyguladılar... Eşinden ayrılmış olduğu için, çok güzel olduğu için, modern olduğu için, düşüncelerini açıkça ifade ettiği için, Atatürkçü olduğu için, erkekler ona asıldığı için... Kurtuldular kızdan! Gerekçe de hazırdı; ahlaksızlık ve disiplinsizlik. Ve kadere bakar mısınız, onu bu suçlarla ordudan atanların hepsi FETÖ’cü çıktı! Komutanlar, istihbarat daire başkanı, savcı ve hâkimler dahil... Vatan hainliğinden tutuklandılar... Kızcağızı ahlaksızlıkla suçlayanlar, en büyük ahlaksızmış meğer! Annesini Nevin Daşdanoğlu’na sordum...

Kızınızı mahkûm edip ordudan atılmasına sebep olanlar FETÖ’cü çıktı, vatan haini çıktı, terörist çıktı... Ne hissediyorsunuz?

- Ah sormayın! Şimdi içim daha bir yanıyor. Boşu boşuna ölmüş kızım, boşuna boşuna evladı öksüz kalmış... Meğer en büyük ahlaksızlar bu adamlarmış! Ciğeri beş para etmeyen vatan hainleriymiş! Adım adım ölüme yolladılar Nazlıgül’ü. Atatürkçü olduğu için ahlaksız ilan edildi kızım, dul olduğu için ahlaksız ilan edildi. Kendisine yapılanları onuruna yediremedi ve canına kıydı. Ve şimdi duruma bakar mısınız, Nazlıgül’ün üst komutanı Mehmet Cahit Bakır, FETÖ’cü diye yakalandı! Dubai’de, hem de kaçmaya çalışırken... Onurdan söz edenlere bakın siz! Cahil bir adamın peşine takılıp tarikatçı oldukları için, kendi evlatlarını öldürdüler. Koskoca Hava Harp Okulu’nu bitirdiler, korgeneralliğe kadar yükseldiler, kendilerini hep gizlediler, istihbaratın başına geçtiler, ilk iş olarak da Atatürkçüleri telef ettiler... İçim daha birçok yanıyor şimdi!

Sizce kızınızın ölümü intihar mıydı?

 Yok efendim, cinayetti! O Üst Komutanı Mehmet Cahit Bakır, Nazlıgül’ün ölümü üzerine ne demiş biliyor musunuz: “Günahı da çoktu! Allah taksiratını affetsin!” Bunu söyleyen Mehmet Cahit Bakır’ı ben affetsem, Allah affetmez! Kızımın katili Kayseri 12. Üs Komutanı ve onun altındakilerdir...

Şimdi hapiste...

Beter olsun! Bütün pır pırları alındı. Mal varlığına el kondu. Bakalım bundan sonra onun çocukları nasıl yaşayacak? Orduevlerine gidince, biz belli katlara kadar çıkabiliyorduk. Yukarı katlar, beyefendi hazretlerine aitti. Çocukları da kullanıyordu. Şimdi bitti bütün bu imtiyazlar. FETÖ kadar taş düşsün başlarına! Benim 29 yaşındaki kızımı aşağıladılar, üzerinde baskı kurdular, mobbing yaptılar, bütün güçlerini kullandılar, güzel diye, genç diye, erkekler ona ilgi duyuyor diye, bekâr diye, modern diye onu mahvettiler, onlar da mahvolsun! 5 Kasım 2012’deki bir insan kaynakları konferansında, insan kaynakları alanında pek çok lider övülüyor, Nazlıgül de ayağa kalkıyor, “İnsan kaynaklarını en mükemmel şekilde kullanan lider, Mustafa Kemal Atatürk’tür, Kurtuluş Savaşı da bu vesileyle kazanılmıştır!” diyor. Ertesi gün, yani 6 Kasım’da ordudan atıldı. Şimdi bu bir tesadüf olabilir mi?

Aradan 5 yıl geçti, davalar ne durumda?

- Hiçbir sonuç alınmadı! Sizinle 5 yıl önce ne konuştuysak o, üzerine bir şey olmadı...

Nasıl olur?

- Çünkü avukat hiçbir şey yapmamış. Haber gündemdeyken kadın hakları üzerine beyanatlar veriyordu, ortalıkta geziyordu. Sonra telefonlarımıza bile çıkmaz oldu. Dosyamızı istiyoruz onu da vermiyor. Öldüğü günkü gibi kaldı. Erkekler hakkında açılan dava da düşmüş. Belki de sonuç alamayacağını düşündü. O hâkimler, savcılar da içeride şu anda. Kısacası kızım, ahlak lafını ağızından düşürmeyen ahlaksızlar tarafından adım adım ölüme götürüldü. Ama boşuna öldü...

Kim ödeyecek bunun bedelini?

- Yok ki öyle bir şey! Bu ülkede kimse bedel medel ödemiyor. Bitti gitti. 29 yaşındaki kızımın hayatı söndü. Geride evladı Egemen kaldı. Şimdi 9 yaşında. Babasının yanında. Tatillerde alıyoruz, bu yaz iki buçuk ay kadar bizde kaldı.

Annesini soruyor mu?

- Soruyor, ben de ne kadar onurlu biri olduğunu anlatıyorum.

Peki kızınızı ahlaksızlıkla suçladıkları zaman, ona âşık olan, mesaj yollayan iki erkek askerden söz ediliyordu... Onlara ne oldu?

- Hiçbir şey! Hiçbir zaman erkeklere bir şey olmuyor ki, olan hep kadına oluyor! Genelkurmay’ın istihbaratçısı Mustafa Özsoy, “Kızınız üçlü kararnameyle görevinden alındı!” dedi. “E, siz Atatürkçü bir askeri, bu adamların önüne koyarsanız onu ordudan atarlar tabii” dedim. “Bırakın rahat uyusun kızınız, kurcalamayın!” dedi. Meğer benim dert yandığım bu adam da FETÖ’cü çıktı. Biz, Fetullahçıyı, Fetullahçıya şikâyet etmişiz! Ve dosyayı kapatmışlar tabii. Dosyayı kapatan hâkim ve savcılar da içeride şimdi. Hakkımızı arayacağız. Ama esas olarak bu Allahsızları, Allah’a havale ediyoruz...

HAMİŞ: 30 Ağustos kutlamalarını, “Onca şehidimiz varken…” gerekçesiyle iptal etmişler. Kastettikleri 15 Temmuz’sa, o da Türk milletinin hep birlikte gerçekleştirdiği bir zafer, 30 Ağustos da öyle… Hiç çakışan şeyler değil, tam tersine, o milli ruhu, milli coşkuyu arttıracak bir kutlama olurdu. Yanlış olmuş!!