Bursa'da sosyetenin ünlü mekanlarının da aralarında bulunduğu çok sayıda restoranta at eti satıldığının ortaya çıkmasının ardından Gıda Mühendisleri Odası'ndan yapılan açıklamada şehirde 23 bin gıda işletmesinin bulunduğu, bu firmaları denetlemekte sadece 80 kişilik ekibin görevli olduğu ifade edildi. Gıda Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Başkanı Serkan Durmuş, "Bir firmaya 5 senede bir denetim sırası geliyor. Ama üzülerek söylemem gerekiyor ki bizim yemiş olduğumuz veya yediğimiz gıdaların en masumu diyebilirim maalesef at etine" dedi.
CHA'da yer alan habere göre, at eti skandalının yaşandığı Bursa’da 23 bin gıda işletmesinin bulunduğu, bu firmaları denetlemekte sadece 80 kişilik ekibin görevli olduğu ifade edildi. Gıda Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Başkanı Serkan Durmuş, “80 kişilik ekibin yarısı denetim vasfına sahip değil veya denetime çıkamayan arkadaşlardan oluşuyor. Yaklaşık 35-40 kişilik bir ekip 23 bin firmayı denetliyor, bir firmaya 5 senede bir denetim sırası geliyor. Ama üzülerek söylemem gerekiyor ki bizim yemiş olduğumuz veya yediğimiz gıdaların en masumu diyebilirim maalesef at etine” dedi.
‘Dışarıdan alınan bir mal neticesinde yansıyan olayları değerlendiriyoruz’
Serkan Durmuş, oda binasında düzenlediği basın toplantısında at eti skandalı değerlendirdi. Durmuş, 23 bin gıda işletmesinin bulunduğu bir şehirde kamuoyu ile paylaşılmaya değer görülen bir denetim aksaklığı veya denetim sonucu oluşan bir olumsuzluğu yıllardır duymadığını belirtti. Durmuş, şunları kaydetti:
“Genellikle kamuoyundan edinilen bilgiler veya Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı’nın yaptığı denetimler sonucu değil de daha çok dışarıdan alınan bir mal neticesinde yansıyan olayları değerlendiriyoruz. Bu da gerçek anlamda denetim eksikliğinden kaynaklanıyor. Biz bu vakayla karşılaştık, araştırma sürüyor; ama üzülerek söylemem gerekiyor ki bizim yemiş olduğumuz veya yediğimiz gıdaların en masumu diyebilirim maalesef at atine. At etinin tüketilebilirliğine bakıldığında; Türk gıda Mevzuatı et ve et ürünleri tebliğine göre ‘at’ kasaplık hayvan tanımında yer almaktadır ve ülkemizde at etinin tüketimi ile ilgili olarak herhangi bir yasak mevcut değildir. Ancak mevzuat gereği; üretiminde kullanılan ürütün etiketinde hayvan türünün bildirilme zorunluluğu vardır. Bu etiketleme hükümleri sadece ambalajlı gıdalar için değil, tüketiciye servis edilen gıdalar için de geçerlidir. Ürün tüketimi aşamasında etin kaynağının at eti olduğu bilgisinin tüketiciye ulaştırılmadığı durumlarda, at ve benzeri et ürünleri kullanımı tağşiş hileli gıda üretimi olarak değerlendirilmektedir.”
Kayıt dışı üretim
Basın yayın organlarında yer alan at haberlerinin büyük yankı uyandırdığını belirten oda Başkanı Serkan Durmuş, Türkî ülkelerde atın yaygın olarak tüketilme kültürü olduğunu söyledi. Durmuş, Türkiye ’de besi amaçlı at yetiştiriciliği veya yeme alışkanlığı veya yaygınlığından bahsedilemeyeceğinin altını çizdi. Onaylı işletmelerde gıda zincirine girmek üzere, bu kurallara uygun, izlenebilirliği sağlanmış üreticiliğin mevcut olmadığını anlatan Durmuş, şöyle devam etti:
“Bu durumda sözü edilen üretim kayıt dışıdır. Tüketiciler, bu tip ürünlerle yapılmış ürünleri bilmeden tükettirilerek aslında düpedüz kandırılmaktadır. Gıda güvenliğine yönelik denetimlerin etkinliği açısından bu kuralların uygulanmasının sağlanmasında Gıda, arım ve Hayvancılık Bakanlığı sorumludur. Bu tür ürünlerle karşılaşılmaması ancak etkin bir denetimle mümkün olacaktır. Yaşanılan olaylar, bakanlığın denetim sistemindeki zafiyetin bir göstergesidir. Zaten meydana gelen olay bir gıda denetimi sonucu değil, emniyetin yaptığı soruşturma neticesinde ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, gıda denetim sisteminin geliştirilmesi ve izlenebilirliliğin gerçek anlamı ile uygulanabilmesi hepimizin güvenliği açısından şarttır. Özellikle 5996 Sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun uygulamaya alındığı tarihten itibaren gıda denetimleri etkin bir şekilde yapılamamaktadır. Gıda denetimi yapacak gıda mühendisleri işletmelerden uzaklaştırılmaktadır. Gerek kamuda gerekse özel sektörde gıda mühendislerinin yer almadığı ve yeteri kadar istihdam edilmediği bir ülkede güvenlik ve sağlıklı bir gıdadan bahsetmek mümkün değildir. Ülkemizde süregelen bu gıda politikalarıyla acaba bugüne kadar bilmeden neler yedik, neler yemeye devam edeceğiz?”
‘23 bin işletmeyi 40 kişi denetliyor’
Bursa’da yaklaşık 80 kişilik bir gıda denetim ekibinin bulunduğunu öne süren Durmuş, “Bu ekibin içerisinde denetim vasfı olmayan veya tam anlamıyla denetime çıkamayan arkadaşlarımız var. Hepsi bu konuda alt yapıya sahip değil. Benim bildiğim yarı yarıya bir denetim ekibi var. Yaklaşık 35-40 kişilik bir denetim ekibiyle 23 bin gıda işletmesinin denetimini sağlanmakta. Etkin bir denetim yapmak istiyorsak, maalesef 4,5-5 yılda bir firmaya denetim sırası geliyor. Gıda güvenliğinin buraya gelmesindeki en önemli etken budur. Gıda denetimleri, hem ilimizde hem ülkemizde tarım ve gıda politikaları etkin bir şekilde uygulanamıyor. 5996 Sayılı Kanunla birlikte özellikle 30 beygir gücü kapasitesinin altındaki oranın emniyet sibobu olan gıda mühendislerinin çalışma zorunluluğunun kaldırılmasıyla küçük işletmeler, tamamen denetim dışına atılmış, bunlar kaderiyle baş başa bırakılmıştır. Halkımızın sağlığı, gıda güvenliği üreticinin tamamen vicdanına bırakılmıştır. Meydana gelen son olayda da tamamen vicdan boyutu ortaya çıkarak ticari bir beklentiyle hileli bir üretim olmuştur” diye konuştu.