GÖKÇER TAHİNCİOĞLU
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, Gezi davasında, Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala’yı ağırlaştırılmış müebbet, Ayşe Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi’yi 18 yıl hapisle cezalandırmasının ardından akıllara 26 ay önce, aynı kanıtlar ve suçlamalarla yapılan yargılamada verilen beraat kararı geldi. Bu karara imza atan ve sonradan üyeleri farklı yerlerde görevlendirilen İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, o dönem verdiği beraat kararında, Gezi dosyasındaki telefon dinleme tapelerinin “yasak delil” mahiyetinde olduğuna, Kavala’nın Gezi’nin finansörü olmak bir yana MASAK raporuna göre bu konuda açılmış bir hesabının bile bulunmadığına, diğer sanıkların marjinal örgütleri yönettiğine dair kanıt bulunmadığına işaret etti.
Aradan geçen 26 ayda, dosya, farklı dosyalarla birleştirilip tekrar ayrıştırıldı. Siyasi mesajların gölgesi altında davaya bakan yeni heyet, tartışılan kararlara imza attı. Karara muhalif kalan mahkeme üyesi de 26 ay önceki kararda olduğu gibi telefon dinleme kayıtlarının “yasak delil” niteliğinde olduğunu savundu.
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, 26 ay önce, Gezi davasını karara bağladı. 18 Şubat 2020’de verilen beraat kararının gerekçesinde çarpıcı detaylar yer aldı.
Yasak delil
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı birkaç açıdan önemliydi. Ancak en önemli yanı, bugün mahkûmiyet kararlarının en büyük dayanağı olan telefon dinleme tapeleri ile ilgili yorumuydu.
Mahkeme, beraat kararının gerekçesinde, Kavala ve diğer sanıklar hakkındaki telefon dinleme kararlarının, “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak” suçundan alındığına dikkati çekti. Oysa sanıklar, “hükümete karşı suç” suçundan yargılanıyordu. Ve bu suç, telefon dinlemesi yapılabilecek katalog suçlar kapsamına 2014’te alınmıştı.
Mahkeme, bu nedenle, dosyadaki bütün konuşma tapelerinin “yasak delil” mahiyetinde olduklarına, bununla birlikte, “teknik araçla izleme kararlarının” da hukuka aykırı olduğuna hükmetti.
"Zaten beraat ettiler"
Mahkeme, aynı kararında, hukukun en temel ilkeleri arasında yer alan, “mükerrer yargılama” konusuna da dikkati çekti.
Kararda, Ayşe Mücella Yapıcı'nın da aralarında bulunduğu 5 sanık hakkında, "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve toplantı gösteri yürüyüşü kanuna muhalefet" suçlarından İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesin'de dava açıldığına dikkat çekilerek, mahkemenin bu sanıklarla ilgili, "eylemlerinin anayasal toplanma ve örgütlenme hakkı ile ifade özgürlüğü boyutunda kaldığı ve Taksim Dayanışması'nın suç örgütü olduğunu gösterir kanıt bulunamadığından" bahisle ayrı ayrı beraat hükmü kurduğu, bu kararın temyiz edilmeksizin 1 Haziran 2015'de kesinleştiği ifade edildi.
Gerekçeli kararda, "hükümete karşı suç" kapsamında olduğu belirtilen Başbakanlık Dolmabahçe Çalışma Ofisi önünde toplananların, ofisi korumakla görevli emniyet güçlerine taşlı, sopalı, molotoflu, ses bombalı, havai fişekli, sapan ve bilyeli saldırıda bulundukları iddialarına ilişkin de İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde bir yargılama yapıldığı hatırlatılarak, sanıklarla ilgili, "terör örgütü kurmak, yönetmek, hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs, silahlı terör örgütü üyeliği ve suç işlemek amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek" suçlarından ayrı ayrı beraat hükümleri verildiği, bir kısmının kesinleştiği, bir kısmının temyiz incelemesinin ise halen sürdüğü kaydedildi.
"Hesap bile yok"
Osman Kavala'nın Gezi olaylarının finansörü olduğu iddiası üzerine dosya kapsamında MASAK raporunun alındığı belirtilen gerekçeli kararda, şu değerlendirme yapıldı:
"'Kavala'nın Gezi eylemlerini finanse ettiği' şeklindeki iddianın soyut ve havada kaldığı, ayrıca iddianamede, 'Kavala'nın Gezi'ye katılan şahısları finanse ettiği, eylemde kullanılacak malzemenin temini için hesap numarası açtırdığı, masa, ses sistemi, yiyecek yardımında bulunduğu, bu hususların tape kayıtlarında tespit edildiği' iddia edilmişse de hukuka aykırı delil olarak kabul ettiğimiz tape görüşmelerinde geçen eylemlere ilişkin hiçbir somut tespit ve belirlemenin de yapılmadığı, açılmış herhangi bir hesabın da tespit edilemediği, bu nesnelerin şiddet eylemlerinde kullanıldığını gösteren bilgi ve belgenin de bulunmadığı anlaşılmıştır."
Kararda, Taksim Platformu üyesi olan sanıklardan Ayşe Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Can Atalay, Mine Özerden'in, Açık Toplum ve Anadolu Kültür AŞ'den Osman Kavala'nın da iştirak etmesi suretiyle, Ali Hakan Altınay, Yiğit Aksakoğlu, Yiğit Ali Ekmekçi ve Çiğdem Mater Utku'nun, halkı kanuna aykırı olarak toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleyerek ve bunları yöneterek, yasa dışı toplantıyı organize ettikleri hususunda kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, bu konuda ayrı bir suç duyurusunda bulunulacağı ifade edildi.
Ancak marjinal grupları ve yasa dışı sol örgütleri yöneterek, yönlendirerek veya azmettirerek hükümetin icra kabiliyetini engelleyecek düzeyde bir girişimde bulunduklarına dair mahkumiyetlerine yeter derecede, hukuka uygun, somut ve kesin delil elde edilemediği ifade edildi.
Kavala ile işler değişti
Ancak bu karardan hemen sonra Kavala’nın tahliye kararına rağmen serbest bırakılmayışı olacakların habercisi gibiydi. Kavala, aynı gün emniyete götürüldü ve daha önce tahliyesine karar verilen 15 Temmuz dosyasından savcılığa sevk edildi.
Yeniden tutuklanan Kavala’ya Türkiye’nin AİHM’de mahkumiyetine yol açan anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs suçlaması yöneltildi. Bu durum fark edilince, Kavala bu kez casusluk suçlamasından tutuklandı, önceki suçlamadan tahliye edildi.
İstinaf garipliği
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi (istinaf), aynı dönemde Gezi davasındaki beraat kararlarını bozdu.
Mahkeme, yasak delil olarak nitelenen telefon tapelerinin ayrı ayrı değerlendirilmesini isterken, Kavala hakkında yeni açılan davanın bu davayla birleşebileceğini belirtti.
İstinaf, bir adım öteye giderek, Çarşı grubu ile ilgili Gezi olayları nedeniyle açılan dava ve "Beşiktaş'taki Başbakanlık Çalışma Ofisine yönelik açılan eylemlere ilişkin davaların da Gezi davası ile değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Yargıtay Başsavcılığı, Çarşı davasında verilen beraat kararlarının bozulmasını istemişti. İstinaf mahkemesi, Yargıtay’ın kararına göre bu dava ile Gezi davasının birleştirilerek karar verilmesi gerektiğini vurguladı. Böylece henüz karara bağlanmamış dava için de “beraat kararı bozulursa birleştir” denildi. Beraat kararları da bir süre sonra bozuldu.
Bozma kararının ardından bütün davalar birleşti ve torba dava süreci başladı.
Heyet ve mahkeme değişti
Bu süreçte, beraat kararına imza atan heyet de değişti. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeni bir heyet oluşturuldu. Bu heyet, istinaf mahkemesinin bozma ve birleştirme kararlarını yerinde buldu. Ardından dava 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne geldi.
Bu heyette de daha önce AKP’den milletvekili aday adayı olan bir hakim yer aldı. Duruşmadaki itirazlara rağmen hakim Murat Bircan karara imza atan isimlerden oldu.
TIKLAYIN | Gezi davasında karar: Kavala'ya ağırlaştırılmış müebbet; Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Yiğit Ali Emekçi'ye 18 yıl hapis ve tutuklama!
TIKLAYIN | Kılıçdaroğlu'ndan Gezi Davası tepkisi: Az kaldı; bu zulme son vereceğiz ve adaleti yeniden tesis edeceğiz!
TIKLAYIN | 2013’ten bu yana tek yeni kanıt yok: 50 soruda Gezi davasında yaşananlar