Yaşam

Gerry Adams neden gözaltına alındı?

Radikal yazarı Orhan Kemal Cengiz, İrlanda'da IRA ile yürütülen 'barış süreci' ile Türkiye'de PKK ile yürütülen sürecin benzerlik gösterdiğini savundu

05 Mayıs 2014 16:32

Radikal gazetesi yazarı Orhan Kemal Cengiz, İrlanda da IRA ile yürütülen barış görüşmelerini ve ‘Barış sürecinin mimarı’ olarak görülen Gerry Adams’ın gözaltına alınma sürecini yazdı. 

Adams’ın “1972 yılında bir IRA tarafından öldürülen bir kadının ölüm emrini verdiği” gerekçesiyle gözaltına alınmasının ardından, “bütün barış sürecinin kağıttan bir kule gibi çökmesinden ve tekrar İrlanda’nın şiddet sarmalına girmesinden korkuluyor” diyen Cengiz,  “Bütün bu gelişmelerin, bizi çok yakından ilgilendiren, üzerine çok ciddi şekilde kafa yormamız gereken yanları var” değerlendirmesinde bulundu. 

Cengiz “İrlanda’da barış bir anlamda “unutma” üzerine kurulduğunu ve barış için, geçmişin günahlarının deşilmesinden, kimin ne gibi insanlık dışı işler yaptığının kurcalanmasından vaz geçildiğini” belirtti. Benzer bir durumun Türkiye için de geçerli olduğunu savunan Cengiz , “Geçmişin bütün bu günahlarıyla, gerek devletin ve gerekse PKK’nın öldürdüğü on binlerce insanın acılarıyla bir şekilde yüzleşmeden, sırf soğukkanlı siyasi hesaplarla bu coğrafya da kalıcı bir barış kurulabilir mi?” ifadesini kullandı.

Orhan Kemal Cengiz’in Radikal gazetesinde “Bir kadın barış sürecini sallıyor” (5 Mayıs 2014) başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle: 

Mağdurların ve yakınlarının ruhları huzura ermeden Türkler ve Kürtler huzur bulabilir mi?

Böyle bir cinayeti kaç tür insan işleyebilir? Gözü dönmüş bir psikopat evet... Bir de kesin inançlı birileri işleyebiliyor... 

Bundan tam 42 yıl önce Jean McConville tam on çocuğunun gözleri önünde, çoğunun yüzlerinde maske olan IRA militanları tarafından kaçırıldı. O gün, dul kadının bütün çocukları evdeydi. Militanlar kadını götürmeye çalışırken, bütün çocuklar kadının eteklerine tutundular. Çığlıklar, gözyaşları, çocukların yalvarıp yakarmaları, hiç bir şey ama hiç bir şey militanları durduramadı. Hatta o zaman 11 yaşında olan Michael’e, eğer olanları birilerine anlatırsa geri gelip, aileden birisini daha götüreceklerini söyledi militanlar... 

Sonra, zavallı kadını kuytu bir yere götürdüler; sözde yargıladılar ve İngilizlere “bilgi verdiği” gerekçesiyle ölüme mahkûm ettiler. Kafasının arkasından tek bir kurşun sıktılar ve cesedi de deniz kenarında bir yere gömdüler... 

Dul, sahipsiz bir kadın, arkasında hiç bir siyasi grup ya da güç yok... Zaten, sonradan bu “bilgi verme” işinin de doğru olmadığı anlaşılıyor Kuzey İrlanda’daki bir komisyonun çalışmasıyla. Kadının ardında sadece küçük çocukları kalmış; en küçük ikizler 6 yaşındalar... Yani, IRA (İrlanda Kurtuluş Ordusu) militanlarından hesap soracak kimse yok. 

Ama hayatın adaleti hiç umulmadık bir şekilde işliyor. Sonsuza kadar sessizliğe mahkûm edilmiş olan bu kadın, bugün bütün bir İrlanda barış sürecini kökünden sallıyor. 

İlk önce, tesadüfen kadının cesedinin gömüldüğü yer açığa çıkıyor. 2003 yılında deniz kenarında yürüyüş yapan bir kişi, topraktan çıkan bir kıyafet parçasını çekiştirince mezar bulunuyor. İnsan, “cinayet, yerin bütün toprağıyla örtülse yine kendini belli eder” diyen Shakespeare’ı hatırlamadan edemiyor. 

Sonra, yine tamamen tesadüf eseri başka bir gelişme oluyor. Amerika Boston’daki bir kolej, bir proje hazırlamış. Eski IRA militanlarıyla, onlar öldükten sonra yayınlanmak kaydıyla mülakatlar yapıyorlar. 

İki eski üst düzey IRA mensubu verdikleri mülakatta Jean McConville’ın kaçırılması ve infaz emrini bizzat Gerry Adams’ın verdiğini söylüyor. İki IRA mensubu vefat edince Boston’daki kolej bu mülakatları yayınlıyor ve bunun üzerine Adam’s polis tarafından gözaltına alınıyor. 

Adam’s, Sinn Fein isimli siyasi partinin lideriydi. Her zaman IRA ile bağlantısı olduğunu reddetti. Ve Kuzey İrlanda’da varılan barış sürecinin bir numaralı lideri olarak kabul ediliyor. Adam’s 1998 yılında Nobel Barış ödülünü alan kişi. Onun gözaltına alınmasının ardından, bütün barış sürecinin kağıttan bir kule gibi çökmesinden ve tekrar İrlanda’nın şiddet sarmalına girmesinden korkuluyor. 

Bütün bu gelişmelerin, bizi çok yakından ilgilendiren, üzerine çok ciddi şekilde kafa yormamız gereken yanları var. 

İrlanda’da barış bir anlamda “unutma” üzerine kuruldu. Barış için, geçmişin günahlarının deşilmesinden, kimin ne gibi insanlık dışı işler yaptığının kurcalanmasından vaz geçildi. Hatta barışın bir diğer mimarı olan, zamanın başbakanı Tony Blair, o zamanlar bu durumu “yaratıcı müphemlik” (creative ambiguity) diyerek kavramsallaştırdı. İnsanlar, bugünü kurtarmak için dünü fazlaca kurcalamayacaklardı... 

Bugün, geçmişin yaralarını, onlarla yüzleşmeden örtmeye çalışan bu barış sürecinin sallantıda olduğunu görüyoruz.

İngiltere ve İrlanda medyasında yoğun bir tartışma sürüyor. Biz, acaba Güney Afrika’daki gibi, mağdurlarla failleri yüzleştiren, geçmişin yaralarını hatırlayarak saran Hakikat Komisyonları kurmayarak büyük bir hata mı yaptık; mağdurların zihinleri ve kalpleri huzura ermeden bir toplum huzura erebilir mi, diye soruyorlar? Bu sorular, fazlasıyla Türkiye için de geçerlidir.

Geçmişin bütün bu günahlarıyla, gerek devletin ve gerekse PKK’nın öldürdüğü on binlerce insanın acılarıyla bir şekilde yüzleşmeden, sırf soğukkanlı siyasi hesaplarla bu coğrafya da kalıcı bir barış kurulabilir mi? Mağdurların ve yakınlarının ruhları huzura ermeden Türkler ve Kürtler huzur bulabilir mi?