18 Mart 2021 11:00
Hakkındaki kesinleşmiş yargı kararının TBMM Genel Kurulu'nda okunmasıyla HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun milletvekilliği sona erdi.
Bu karardan hemen sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, HDP'nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne dava açtı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin HDP'nin kapatılması gerektiği yönünde açıklamalarının AKP cephesinde karşılık bulmadığı ve bunun yerine HDP'li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılma ihtimaline daha sıcak bakıldığı yorumları yapılıyordu.
Görüştüğümüz isimler, milletvekilliği boyunca Meclis'e getirdiği hak ihlalleri ile iktidar blokunun insan hakları karnesinin kırıklarını ortaya çıkardığı için Gergerlioğlu'nun hedef alındığını öne sürüyor.
Yargıtay'ın başvurusu sürpriz bir gelişme gibi ele alınsa da, görüşlerine başvurduğumuz siyasetçiler ve uzmanlar, bu adımların siyasi mühendislik hesabı olduğunu savunuyor ve bu yöntemin daha önce birçok kez denendiğini hatırlatıyorlar.
HDP'nin kapatılması halinde, bunun daha çok AKP'ye zarar vereceği yorumu da öne çıkan bir diğer görüş.
2 Mart 1994'de dokunulmazlıkları kaldırıldıktan sonra Meclis'ten çıkartılıp tutuklanarak Ulucanlar Cezaevi'ne gönderilen DEP milletvekillerinden Sırrı Sakık, bugün aynı süreçlerin tekrarlanmak istendiğini belirtti.
Bu yöntemin çözüm getirmeyeceğini ifade eden Sakık, şunları söyledi:
"Tam 27 yıl önce, 2 Mart'ta bizim dokunulmazlıklarımız kaldırılmıştı, o günün siyasi partilerinin birlikte bizi DGM'ye teslim ettikleri bir süreçti ve bugün yine aynı süreç yaşanıyor. Tüm siyasi partilerin bir konsensüs oluşturduğu bir süreç. Sadece AKP ve MHP değil, ekranlarda izledik, ne yazık ki buna CHP ve İYİ Parti'nin de nasıl lakayt kaldıklarını gördük. Türkiye ezberini tekrarlayan bir süreci yaşıyor."
Sakık HDP'nin kapatılma sürecinin başlamasına karşın, "Kürtlerin ve Türkiye demokratik güçlerinin, demokratik siyasette ısrar ettiğini" belirtti.
"Sorunlarımızı demokratik siyasetle çözüm istiyoruz, kandan, şiddetten, ölümden yorulduk. Bize ikide bir kan, şiddet, ölümü sunmayın. Demokratik siyasette uygun davranılması gerekirken yeniden dokunulmazlıkları kaldırıp, vekilleri hapsetmek, parti kapatmak gibi yöntemleri Türkiye yaşadı bunları ve tüm bunlardan hiç mi ders almadınız?"
Sakık, AKP'nin devamı olduğu siyasi geleneğin de benzer süreçlerden geçtiğini hatırlattı.
"Eğer bunlar çözüm olsaydı, bugünkü iktidar, cumhurbaşkanı, bakanlar ve AKP grubuna kadar, hiçbiri olmayacaktı çünkü Milli Nizam, Milli Selamet, Refah, Fazilet Partisi'ne kadar kapanma sürecin yaşayan partiler bize aynı süreci yaşatmaya çalışıyorlar. Oysa bizi en iyi onlar anlamalıydı, onların partisi kapatıldığında buna karşı en çok mücadele eden bizdik."
"Kürtlerin sürekli demokratik siyaset için direndiğini, sorunların çözümü için bunu gözü gibi koruduğunu ve herkesin bundan ders çıkarması gerektiğini" ifade eden Sakık, "bu yanlış karardan geri dönülmesi gerektiğini" belirtti.
"Bu iktidarın yeni bir hayat hikayesi yok bu yüzden sürekli HDP ve Kürtler üzerinden düşmanlık yaratarak siyaseti dizayn etmeye çalışıyorlar" diyen Sırrı Sakık, "toplumun yeni bir hayat hikayesine ihtiyacı olduğunu ve 2013 yılında başlayan çözüm sürecine geri dönmek istediğini" öne sürdü.
"Irkçılığı tetikleyerek siyasetin dizayn edilmeyeceğini hepimiz gördük. Ellerinde bir koz kalmayınca milliyetçilik üzerinden büyük bir dalga yayarak yeniden bir iktidar devşirebilir miyiz hesabı yapıyorlar ama artık deniz bitti, dalga kalmadı. Mevcut siyasal iktidarın yüzde yedilik ortağı, AKP'nin yüzde 93'ünü tehdit eden bir anlayışla karşı karşıyayız. En küçük adımda AKP'yi tehdit eden bir MHP ile karşı karşıyayız.
DEVA Partisi Kurucu Üyelerinden olan ve Anayasa Hukuku alanında yaptığı çalışmalarla tanınan Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim görevlilerinden Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem, milletvekilliklerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasının iktidar partisi ve blokunun, muhalefeti bastırıp etkisizleştirmek için kullandığı yöntemlerin başında geldiğini söyledi.
Dokunulmazlığın Anayasa tarafından düzenlendiğini söyleyen Erdem, Türkiye'deki uygulamasının politik nedenlerle muhalefetin sesinin kısılıp bastırılması amacıyla kullanılan bir araç olduğunu söyledi.
"Bu nedenle demokratik kamuoyu nezdinde bunun bir inandırıcılığı da yok. Son örnek de Ömer Bey, insan hakları hassasiyeti yüksek olan, toplumun farklı kesimlerinin hak ihlallerini dert edinen ve bunların giderilmesi için çabalayan bir isim. Bu nedenle hedef alındığını düşünüyorum, çünkü muhafazakâr bir isim. Mazlum-der geleneğinden geliyor, güvenilirliği olan, itibarlı, sevilen biri isim. Onun üzerinden sadece HDP'ye değil tüm siyasi muhalefet mesaj vermek istiyorlar."
Erdem, HDP'nin kapatılmasının aynı güne getirilmiş olmasının da manidar olduğunu söyledi.
Siyasi parti kapatılması konusunda çalışmış bir akademisyen olarak bunun yanlış olduğunu düşündüğünü ifade eden Fazıl Hüsnü Erdem, bir partinin kapatılması için toplumsal mutabakat olsa dahi, bunun AHİM'in belirlediği evrensel kriterler çerçevesinde olması gerektiğini söyledi.
"Ben parti kapatılmalarına karşıyım, bu şuna benziyor suç işlediği iddia edilen bir kişiye idam cezasının verilmesi gibi. Bu telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuruyor. Bu siyaset de doğru değil çünkü çok denendi."
1961 Anayasası ile kurulan Anayasa mahkemesine siyasi partilerin kapatılması için karar yetkisi verildiğini hatırlatan Erdem, şu ana kadar Türkiye'de 25 siyasi partinin kapatıldığını söyledi.
"Çoğu iki nedenle kapatıldı; birincisi laiklik , ikincisi de devletin bölünmez bütünlük ilkesine aykırılık. Partileri nihai kapatacak olan halkın kendisidir eğer halkta partiye destek varsa, anayasa kararı ile kapatsanız da o halk farklı partiler çıkaracaktır, çokça denendi ve hiçbiri tutmadı."
2008'de AKP aleyhine açılan kapatılma davasının, bir oy farkla hazine yardımından mahrumiyet kararıyla sonuçlandığını hatırlatan Fazıl Hüsnü Erdem, parti kapatmanın politik olduğunu en iyi bilen partinin AKP olduğunu söyledi.
"Bu süreçte bir dahli var mı bilmiyorum ama yargının bağımlı yapısı göz önünde bulundurulduğunda, küçük ortağıyla birlikte anlaşarak uzlaşarak HDP'nin kapatılması sürecini başlattılar diye düşüyorum. Bundan sonraki süreçte ne tür politik hesaplar yapıldı kestirmek mümkün değil ama bir siyasi mühendisliğin ürünü olarak bu girişim başladı."
Siyasi mühendislik hesaplarının Türkiye ve dünyanın başka yerlerinde tutmadığını ifade eden Erdem, toplumsal dinamizm ve kararlılığın, iktidarların yaptığın siyaset mühendisliğini boşa çıkardığını savundu.
Dicle Üniversitesi öğretim görevlilerinden Vahap Coşkun da Gergerlioğlu'nun cezalandırmasını gerekli kılan kararı hukuki değil siyasi olduğunu iddia etti.
"Çünkü o her yerde hak ihlallerini ortaya çıkardı, mağdurların haklarını savundu, mekanizmaları harekete geçirmeye çalıştı. Onun bu çabası cumhur ittifakının mevcut iktidarının insan hakları karnesinin ne kadar kırık olduğunu ortaya çıkardı" dedi ve çıplak arama konusunun bu süreci hızlandırdığını savundu.
"İktidar bunu keskin bir şekilde reddetti ama farklı kesimlerden kadınlar çıplak armaya maruz kaldıklarını anlattıklarında yarım ağızla da olsa kabul etmek zorunda kaldı. Bence hem suç yaratılarak mahkum edilmesi hem buna dayanılarak vekilliğin düşürülmesinin asıl sebebi bu. İktidarın açmazlarını göstermesi ve toplumun her kesiminden destek gelmesi nedeniyle süreci çok hızlı işlettiler."
Coşkun, HDP'nin kapatılması girişiminin de, yargı eliyle baskı altına alma sürecinin devamı olduğunu söyledi.
Coşkun, Gergerlioğlu'nun vekilliğinin düşürülmesi, diğer HDP'li vekillerin fezlekeleri ve son olarak Yargıta'yın HDP'yi kapatma girişiminde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin etkili olduğunu savundu.
"Asıl süreci ivmelendiren kişi Bahçeli. Uzun bir süredir, bir daha açılmamak üzere HDP'nin kapatılması gerektiğini söylüyor ve hem Yargıtay, hem Anayasa Mahkemesi üzerinde bir baskı oluşturuyor. İlk etapta AK Partiden parti kapatmanın Türkiye demokrasisine faydası olmadığını söyleyen açıklamalar geldi ama Bahçeli'nin ısrarı buraya kadar getirdi."
Coşkun şöyle "Parti kapatsanız da seçmen iradesini ortadan kaldıramazsınız. Bu parti kapatılınca seçmen iktidara sempati duymayacak, aksine ona muhalefeti ve aradaki uçurumu daha da derinleştirecek" sözleriyle devam etti ve, "HDP'nin kapatılması halinde, bunun AKP tabanına olumsuz yansıyacağını" savundu.
"Daha önce kapatılma tehlikesi yaşamış AK Parti bölgedeki tabanına bunu nasıl anlatacak, kapatılma kararı kendisine olunca karşı çıkan ama HDP'ye olunca hoş gören bir yaklaşımı bölgedeki tabanına da izah edemez."
Coşkun'a göre böyle bir durumda HDP seçmenlerinin karşıtlığını artacak, yeni bir parti açıldığında, seçmenin o partide bir araya gelmesi zor olmayacak.
"Çünkü HDP seçmeninin politik bir tecrübesi vardır. Başka bir ad altında parti açsa da çok hızlı bir şekilde oradan siyaset yapacak bir tecrübeye sahiptir."
Son yıllarda Doğu ve Güneydoğu Bölgesi'nde yaptığı siyasi saha araştırmaları ile adını duyuran Rawest araştırma şirketinin koordinatörü Reha Ruhavi de, Gergerlioğlu kararı ile HDP'ye kapatılma kararının aynı güne gelmesinin yargı içinde bir senkronizasyon hali olduğunu gösterdiğini öne sürdü.
"Bunun siyasetten azade olmadığını söyleyebiliriz. Belli ki bir siyasi süreçle bu kurgu hayata geçiyor. Numan Kurtulmuş'un parti kapatmaya karşı demeci vardı ama Bahçeli'nin tepkisi üzerinden susmak zorunda kaldı. Bugüne kadar kapatmanın karşısında olan, 2010 referandumunda parti kapatma için o günkü HDP'nin desteğini alamayan AK Parti, HDP'nin kapatılması için gerekli yolu açmış görünüyor. Bazı siyasi adımlar belli ki planlandı"
Ruhavi, bölgede yaptıkları son araştırmalarda AKP'ye 2018'de oy vermiş ve bugün oy vermeme eğiliminde olan yüzde 25'lik bir Kürt seçmen olduğu söyledi.
"Çoğu partiden uzaklaşmış. Bir kısmı ayrılmış ama buna rağmen kalmaya devam edenler var. HDP'nin kapatılma kararı ile AK Parti'nin kendisine karşı bu politikaları hayata geçince, partiden uzaklaşan ama kopmayan bu seçmenin, bu adımlardan sonra partisinden kopup DEVA ile Gelecek partisine kayma olasılığı yükselecek görünüyor."
Reha Ruhavi, Ak Parti'nin bu adımlarla ara seçim ve erken seçim hesapları yapmış olma ihtimalinin de öne çıktığını söyledi.
"HDP'nin kapatılması ile bir seçime gidilmesi, HDP ile seçime girecek bir parti bulmak zaman alacağı için onları yüzde 10'un altında bırakma hesabı olabilir, eğer bağımsız olarak girerse de, meclisteki D'Hondt (nispi temsil) ile AK Parti Diyarbakır'dan dokuz vekil çıkarıyorsa, beş altı vekil çıkacak ve geri kalan meselede AK Parti avantajlı olacak gibi hesap olabilir. Fakat rasyonaliteden kopan nokta burası. Milletvekili dağılımdan çok daha önemli olan cumhurbaşkanı adaylarının kim olacağı."
Ruhavi, HDP'nin kapatılmasıyla yeni partileri hazırlıksız yakalamak gibi bir hesabın da yapılmış olabileceğini söyledi
"Böyle bir hesap yapılıyor olsa da dahi, cumhurbaşkanlığında bu işe yaramayacak ve sanırım cumhur ittifakı bir kumar oynuyor, 'muhalefeti birbirinden uzaklaştırsam ortak bir adayda uzlaşamaz, ben aradan sıyrılırım' diye de hesaplıyor olabilir."
Ruhavi, AKP'nin de iktidarda kalmayı normal süreçten öte bir siyasal mühendislikle sağlamayı hedeflediğini iddia etti.
"Çünkü uzun vadede AK Parti kendi hikayesinin sonuna geldi ama bu bitiş hikayeyi çok zorlama yöntemlerle uzatıyor. Bu mühendislik çabalarını Türkiye çok gördü."
"AKP'nin partinin uzunca bir süredir rasyonaliteden koptuğunu" savunan Ruhavi şöyle devam etti.
"Muhalefet eğer bugünkü birlikteliğini sağlayabilse tek aday ile AK Parti'nin tüm kurduğu bu hesaplardan duvara toslama olasılığı çok yüksek. İktidar olarak iktidarda kalma olayını bu kadar mühendisliğe dayadığınızda seçmen de buna karşılık bir araya gelip hızlıca konsolide olabilir. Eğer AK Parti olağanüstü bir durum yaratıyorsa, seçmen de olağanüstü bir araya gelebiliyor, bunu İstanbul seçiminde gördük."
"Ak Parti iyice hesaba katmadığı şey şu; Tek bir aday ile seçime giderse muhalefet, İmamoğlu ve Babacan gibi isimler mesela, İyi Parti ve HDP'nin birbirleri hakkında ne düşüyor olursa olsunlar, ortak bir adaya mühür basmaları zor olmayacak. "
Gergerlioğlu'nun Yargıtay kararından itibaren muhalefetin iyi bir duruş sergilemediğini söyleyen Ruhavi, muhalefet partilerinin bu süreci durdurabilecek iken, bunu denemediklerini savundu.
"Yani bu süreci durdurabilirdi yapmadı, bu karar durdurabilirdi ama denemedi, durdursa hem ahlaki olarak kazançlı hem de siyaseten sinerji yaratabilirdi ama susmayı tercih etti."
Ruhavi, yaptıkları araştırmalarda da Kürt seçmenin konsolide olduğunu ve HDP'den desteğini çekmediğini söyledi.
"HDP kendini feshedip yeni bir partiye mi geçer, parti kapatılıp ara seçim mi olur, yoksa komple erken bir seçimle mi neticelenir tüm bunlar sular biraz durulduğunda sahada yapılacak gözlemler ve araştırmalarla netleşecek."
© Tüm hakları saklıdır.