T24- Meslekteki 40. yılını geçen ay kutlayan Milliyet Gazetesi Yazarı Hasan Cemal, Herald Evans'ın 1960'lı yıllarda Sunday Times'ın Yayın Yönetmenliği'ne getirilliş öyküsüyle, kendisinin Cumhuryet Gazetesi Yayın Yönetmeni oluşunu kıyaslayıp geçmişine yönelik bir özeleştiri yaparken "Siz nasıl Genel Yayın Yönetmeni oldunuz?" diye sordu.
Hasan Cemal'in bugün (02 Aralılk 2010) Milliyet'te yayımlanan "Genel Yayın Yönetmeni nasıl olunur?" başlıklı yazısı şöyle:
Genel yayın yönetmeni adaylarından biriyim. Gazeteye gelir gelmez, beni hemen Yönetim Kurulu odasına aldılar.
Kocaman, havası ağır ama etkileyici bir salon...
Duvarlarda insana biraz basan yağlıboya tablolar...
Büyük bir maun masa, upuzun, dikdörtgen...
Bir tarafına 12 direktör oturmuş...
Bir tarafında ise yalnız ben, kendi başıma, sandalyeye adeta büzüşmüş oturuyorum.
Yönetim Kurulu Başkanı, Genel Müdür, direktörler, gazetenin sahibi olan ailenin birkaç üyesi...
Ciddi yüz ifadeleriyle beni süzüyorlar.
Direktörlerden ilk soru:
“Genel yayın yönetmeni olarak ne kadar bağımsız olacaksınız?”
Şöyle yanıtlıyorum:
“Tamamen bağımsız bir genel yayın yönetmeni olacağım. Bağımsızlığımdan emin olmadığım sürece, bu görevi kabul edemem.”
Direktörlerden ikinci soru:
“Gazetenin sahibi olan grubun ticari çıkarları konusundaki tutumunuz ne olacak?”
Şu yanıtı veriyorum:
“Genel yayın yönetmeni olarak, başka grupların ticari çıkarlarına ilişkin tutumum ne olacaksa, bizim grubun ticari çıkarlarına yönelik tavrım da aynı olacak.”
Üçüncü soru:
“Söz konusu haber, bizim grubun ticari çıkarlarına aykırı da olsa, genel yayın yönetmeni olarak tutumunuz değişmeyecek mi?”
Şöyle yanıtlıyorum:
“Eğer söz konusu olan gerçekten haberse, onu gazetemde basarım.”
Soru cevap faslı burada bitiyor.
Beni dışarı çıkarıyorlar.
Yönetim Kurulu odasının kapısı arkamdan kapanıyor.
Direktörler bir saatlik bir toplantının sonunda, özgürlüklere sahip çıkacağıma ve haberleri siyasal amaçlarla eğip bükmeyeceğime kanaat getirdikten sonra benim adım üstünde anlaşıyorlar.
Ben de Genel Yayın Yönetmeni oluyorum.
Bu bir rüya mı?
Hayal mi?
Ne rüya ne hayal.
Eski deyişle, aynıyla vaki!
1960’lı yılların ikinci yarısında İngiltere’de yaşandı.
Gazeteci Herald Evans yeni çıkan anılarında anlatıyor, The Sunday Times gazetesinde genel yayın yönetmenliği koltuğuna nasıl oturduğunu...(*)
Peki, ben nasıl Genel Yayın Yönetmeni olmuştum?
1981 yılı başıydı.
Yaşım 36.
İki yıldır Cumhuriyet gazetesinin Ankara temsilcisi olarak çalışıyordum.
Bir gün telefon geldi. Nadir Nadi, Cumhuriyet’in sahibi ve başyazarı, beni İstanbul’a çağırıyordu.
Kalbim güm güm atmaya başladı.
Rahmetli Oktay Kurtböke gazeteden ayrılmış, genel yayın yönetmenliği koltuğu boşalmıştı.
İstanbul’a geldim, Cağaloğlu’ndaki meşhur konağa girdim ve Nadir Bey’in karşısındaki yeşil deri koltuğa heyecanla oturdum.
Soru:
“Hasan Cemal, genel yayın müdürüm olur musun?”
Yanıt:
“Onur duyarım.”
Ben böyle Genel Yayın Yönetmeni oldum.
Ya siz?..