TBMM Genel Kurulu'nda BDP Hakkari Milletvekili Adil Zozani'nin "Ant olsun ki onun (Şeyh Sait) heykelini Diyarbakır'da bir meydana dikeceğiz, bu bizim boynumuzun borcudur" ifadesi nedeniyle tartışma yaşandı.
TBMM Genel Kurulu'nda, BDP'nin, "25 Haziran 1925 tarihinde idam edilen Şeyh Sait Efendi ve 46 arkadaşının mezar yerlerinin ailelerine teslim edilmemesinin nedenlerinin araştırılmasına ilişkin Meclis araştırma önergesi" üzerine söz alan Zozani, "Ne mutlu bize ki Seyit Rıza'nın sözünü unutmadık ve bugüne kadar bu zulmü Seyit Rıza'nın topraklarında, Seyit Rıza'nın halkına reva görenlere, bu derdi yaşatıyoruz, yaşatmaya da devam edeceğiz" dedi.
Zozani, Seyit Rıza'nın mezar yerinin açıklanmasını talep ettiklerini ve Meclis'in buna destek vermesini arzuladıklarını kaydetti.
29 Haziran 1925'te 46 arkadaşıyla birlikte idam edilen Şeyh Sait'in Türkiye kamuoyuna gericiliğin sembolü ve bölgede hilafet devleti kurmak isteyen bir şahsiyet olarak lanse edildiğini savunan Zozani, Şeyh Sait'in Erzurum ve Sivas kongrelerinde Kürt halkına verilen sözlerin tutulmaması üzerine isyan başlattığını söyledi.
CHP Tokat Milletvekili Orhan Düzgün'ün "Hangi sözmüş?" diye sorması üzerine Zozani, "1921'de verilen sözlerin tutulmaması,1924 tekçi anayasasının, faşist anayasasının dayatması sonucu Şeyh Sait'in ayaklanmaya yeltendiğini" öne sürdü.
Zozani, Şeyh Sait'in anısının Kürt halkının bağrında yaşadığını ifade ederek, "Ant olsun ki onun heykelini Diyarbakır'da bir meydana dikeceğiz, bu bizim boynumuzun borcudur. Şeyh Sait'in heykelinin Diyarbakır'da dikilmesi bizim boynumuzun borcudur ve bunu yapacağız" dedi.
Said Nursi'ye de değinen Zozani, "Bediüzzaman Saidi Kürdi ömrü boyunca Anadolu ve Mezopotamya'da yaşayan halkların kardeşliği için mücadele etti, Kürt halkının dili ve tarihi için mücadele etti. Maalesef, eserleri tahrip edildi, Kürt halkına karşı kullanılan bir araç durumuna getirilmek istendi. Ancak tarihin bu sayfası da kapanıyor" diye konuştu.
Said Nursi'nin mezarının Isparta'nın Barla ilçesinde bir mezarlıkta ve Isparta şehir mezarlığında doğum ve ölüm tarihi belli olmayan bir meçhul olarak defnedildiği iddiaları bulunduğunu ifade eden Zozani, bunun da açıklanmasını istediklerini söyledi. Zozani, şunları kaydetti:
"Bu tarihi şahsiyetlerin mezarlarının yerini açıklayıp kendi halkına iade edilmesini talep ediyoruz. Kürt halkından alınanları, Kürt halkından gasbedilenlerin iade edilmesi safhasına gelmişiz. Bunun önünde artık çok fazla direnmeye gerek yok. Kürt halkına karşı işlenmiş, bu insanlıkla bağdaşmayan uygulamalar nedeniyle devlet Kürt halkından özür dilerse ancak o zaman toplumsal helalleşme ve barış süreci taçlanmış olacaktır. Biz buna inanıyoruz, cezaevleri ancak böyle boşalacaktır. Kürt halkından alınanları Kürt halkına iade edin, Kürt halkının gasbedilen haklarını, gasbedilen şahsiyetlerini Kürt halkına geri iade edin."
'BDP kendisini doğuran problemlerin kardeşi'
AKP Amasya Milletvekili ve Çözüm Süreci Komisyonu Başkanı Naci Bostancı da yakın tarihte yaşanmış olan trajedilere ilişkin herkesin üzerine düşen görevler bulunduğunu, hayatını şöyle veya böyle kaybetmiş insanlardan geriye kalanların ailelerine verilmesinin olağan ve insanlığın gereği bir tutum olduğunu söyledi. Bostancı, "Talebin bu niteliğini elbette siyasi irade takdir edecek ve gereğini yerine getirecektir. Bunun için bir Meclis araştırmasına gerek var mı? Kanaatimce yok. Atılan birçok adımda Meclis araştırmasının olmadığını görürüz. TRT 6 açılırken mesela, bir Meclis araştırması yapılmadı" şeklinde konuştu.
Yakın dönemlerde yaşanmış birtakım trajedileri halletme konusunda zorluklar yaşayan bir ülkede 75 yıl öncesinin problemlerini "Hadi gelin, halledelim" demenin doğru, mantıklı ve Türkiye'nin yürümekte olduğu barış ve çözüm ortamına katkı sağlayıcı bir yaklaşım olmadığını kaydeden Bostancı, şunları söyledi:
"BDP çözüm sürecine bir tarafıyla, destek veriyor, çok doğru. Bu yönde açıklamalarını görüyoruz, beraber bir çalışma da yürütüyoruz ama zannediyorum şöyle bir paradoks var. Derler ki 'gece gündüzün, hayat ölümün kardeşidir.' BDP'de kendisini doğuran problemlerin kesinlikle kardeşi. 90'dan önce BDP yoktu. Türkiye 90'lı yıllara geldi, Kürt meselesinin ulaştığı mevcut trajik durum BDP denilen siyasi örgütü, partiyi ortaya çıkarttı. Şimdi, BDP kendisini var eden sorunlarla simbiyotik bir bağ içerisinde, onunla hayati bir bağı var. Dolayısıyla, çözüm sürecinin nihayete ermesi demek mevcut dil, yaklaşım, ilişki biçimiyle kendisini teşekkül ettirmiş olan BDP'nin hayatiyetinin son bulması anlamına gelir. Evet, problemin çözülmesini talep eden bir akıl var BDP'nin içinde ama diğer taraftan da bir organizma, bir parti, bir siyasi heyet olarak varlığını sürdürebilmek için o sorunla kurmuş olduğu hayati bağları devam ettirecek bir dili de yedeklemeye devam ediyor. Bu ikisi arasında gidip geliyor."
Zozani'nin "Şeyh Sait'in de heykelini Diyarbakır meydanına dikeceğiz" sözüne de değinen Bostancı, bunu kavga ve meydan okuyucu bir tavır olarak niteledi.
'Ne barış sürecine ne de demokrasiye hizmet eder'
"Bu, heykel dikilirken aynı zamanda rövanşist bir duygunun açığa çıkması şeklinde anlaşılmaz mı?" diye soran Bostancı, "Elbette öyle anlaşılır. Bizim derdimiz, geçmişe ilişkin birtakım yaraları sararken burada o meydan okuyucu tavırla birilerine haddini bildirmek, dersini vermek olabilir mi? Bu meydan okuyucu tavır bir hayalete karşı değil, Türkiye'deki o toplumsal ve politik karışıklığa karşı, orada geçmişe ilişkin farklı yorumlarda bulunan insanlara karşı meydan okuyucu bir tavırdır. Bu ne demokrasiye ne de barış ve çözüm sürecine hizmet eder. Elbette itibarlar iade edilmeli, elbette tarihteki o acıları açığa çıkaracak, işin insani tarafını onaracak adımlar atılmalı ama bunu bir yiğitlik, bir meydan okuma, bir hesap görme hali içerisinde yaparsak bu topluma hizmet etmiş olmayız" dedi.
Fransız yazar Exupéry'nin "Küçük Prens" kitabına değinen Bostancı, BDP'ye yumuşak bir üslupla bu işleri onarmak gerektiğini söyledi.
Sataşma olduğu gerekçesiyle söz isteyen Zozani, Bostancı'ya, "Bize akıl vermek yerine kendi içinize dönün, kendi politikalarınızı gözden geçirin. 'Bu halka karşı yüz yıllardır uygulanan mezalimi bir yerde durdurmanın vakti gelmiştir' deyin" diye konuştu.
Kürt halkından özür dilemenin sorunun çözüm anahtarı olduğunu öne süren Zozani, "Böyle devam ederseniz siz burada daha çok prens masalı anlatırsınız" dedi.
Zozani, meydan okumadıklarını, yüreklerindeki acıyı dile getirdiklerini, haykırdıklarını söyledi.
Ruslar'ın Şeyh Sait'e madalya taktığı iddiası
BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken de asıl meydan okumanın, "Şeyh Sait'in mezarı başına, Diyarbakır Meydanı'nda yüzyıl boyunca meyhaneler kuran, açık filmler oynatan, sinemalar kuran zihniyet olduğunu" iddia etti. Baluken, "O zihniyete meydan okumak gerekiyorsa o meydan okumayı da Kürt halkı olarak yapacağız ve Şeyh Sait Efendi'nin anısını Diyarbakır'da, Amed'de yaşatacağız" şeklinde konuştu.
Bunun üzerine Bostancı, Abdullah Öcalan'ın İmralı tutanaklarında "Atatürk, demokrasiyi getirecekti ama Şeyh Sait İngilizlerle işbirliği etti, isyan çıkardı, getirmedi" dediğini söyledi.
Baluken ise hiçbir görüşme tutanağında böyle bir ifade bulunmadığını belirtti.
MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu da 1925'te Rus ordusunun Şeyh Sait ve Seyit Rıza'ya madalya taktığını söyledi.
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün de Halaçoğlu'nun iddiasının yanlış olduğunu kaydetti.
Halaçoğlu da bununla ilgili herhangi bir yanılgısının söz konusu olmadığını belirterek, bu konuda Rusların çektiği video kamera görüntülerini izlediğini söyledi. Halaçoğlu, "Seyit Rıza'ya Rus ordusu törenle madalya takıyor. Madalya törenini izledim, bunu söylüyorum. Ben size getireceğim göstereceğim" dedi.
Halaçoğlu'nun bu ifadesine karşılık Baluken, "Bize karşı iyi savaşsın diye mi madalya verilmiş?" sorusuna Halaçoğlu, "Hayır, onun için herhalde madalya vermezler. Kendilerinin yanlarında yer aldıkları için genelde övünç madalyası verilir biliyorsunuz" karşılığını verdi.
TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, BDP'nin önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamadığı için yarın saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapattı.