Hint Okyanusu'nda 149 gündür bekletilen, pasaportları alınan ve karaya çıkamayan 18'i Türk 24 gemici yaşam savaşı veriyor.
Hint Okyanusu'nda tam 149 gündür bekletilen, pasaportları ellerinden alınan ve o gün bugündür karaya çıkamayan 18'i Türk 24 gemici verdikleri yaşam savaşını Akşam gazetesine yazdıkları mektupla anlattılar. Mira Şirketi'nin borçları nedeniyle el konulan gemi personeli şimdi de ürkütücü Muson yağmurlarının tehdidi altında kurtarılmayı bekliyor.
26 yaşındaki üçüncü kaptan Haluk Buran, 149 gündür karaya ayak basmadıklarını belirterek Türk yetkililerinin ilgisizliğine isyan etti.
‘Korkuyoruz’
Buran, 'Bir metal kafesin içinde yaşam savaşı veriyoruz. Yakıtımız bittiği için geminin elektriği de yok. Gemideki tahtaları söküp yakıyoruz. Korkuyoruz! Muson yağmurları geliyor. Geminin bu yağmurlara dayanması mümkün değil. Erzak getiren bot bile yanaşamıyor' diyor.
Buran gemideki son durumu ise şöyle anlatıyor: 'Gemide arkadaşlarımız hastalandı. Bazılarında ciddi böbrek rahatsızlıkları var. İklim tropikal olduğu için vücudunda sürekli yaralar oluşan arkadaşlarımız var. Günler önce doktor istedik, gemiye gelen olmadı. 149 gündür karaya ayak basmadık. Psikolojimiz harap oldu. Rehin durumundayız. Her şeyden vazgeçtik, eve dönmek, ailelerimize kavuşmak istiyoruz.'
‘Devlet bizi unuttu’
'Canımız tehlikede, öleceğiz. Kimse duymuyor mu?' diye soran Buran, 'Psikolojimizi bozan bir başka şey ise Türkiye'nin, devletin ilgisizliği. Kimse bize ulaşmıyor, nasılsınız demiyor. Bu yüzden Türk vatandaşlığından çıkmayı düşünen arkadaşlarımız bile var. Yetkililerin artık harekete geçmesini istiyoruz' diye konuştu.
Buran, Türkiye'de ailelerin de perişan olduğunu birçoğunun parasızlık nedeniyle kira ödeyemediği ve evden atılma tehlikesi yaşadığını söyledi.
Demir kafeste 149. gün
Panama bayraklı Mira adlı kuru yük gemisi, 15 Kasım 2008'de, denize açıldı. Demir taşıyan gemi aralık sonunda Abu Dabi limanına girdi. Ancak Mira Şirketi, liman işçilerinin parasını ödemedi. Bunun üzerine gemiye el koyduran liman yetkilileri, Türk personelin pasaportlarını da topladı. Limandan 15 mil açığa çekilerek alıkonulan Mira'da görevli 18'i Türk 6'sı Azeri 24 mürettebatın, 2008'in son günlerinde başlayan esareti tam bir işkenceye dönüştü. Bir ara kıyıya çıkmak için canını tehlikeye atan Azeri işçiler de bunda başarılı olamadı. Mira personeliyle ilgili tüm girişimlere, medyanın ilgisine ve CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal'ın, Dışişleri ve Ulaştırma Bakanlığı'na verdiği soru önergelerine karşılık bir çözüme gidilemedi.
Gemiden mektup var: ölüyoruz
Mira gemisinin personeli, kaleme aldıkları mektubu aileleri aracılığı ile AKŞAM'a ulaştırdı. İşte ölümle yaşam arasında bekleyen 24 canın feryadı: 'Biz 5 aydır kara yüzü görmüyoruz. Sonucunu bilmediğimiz bir esaret içindeyiz. Gemideki 24 can, denizin ortasında ilkel koşullarda yaşama mücadelesi veriyoruz. Sağlık sorunları ciddi boyutlara ulaştı. Psikolojimiz çöktü. Bu konuda bölgedeki yerel otoritelerden yardım da gelmiyor. Yetersiz kumanya ile hayatta kalmaya çalışıyoruz. Cezaevlerindeki insanların koşulları bile bizden daha iyidir. Hiç olmazsa onlar, açlıktan ölmüyorlar ve özgürlüklerine kavuşacakları günü biliyorlar. Umutsuz ve çaresiz bir bekleyiş içindeyiz. Durumumuzu devletimizin en üst makamlarına kadar bildirdik. Ama büyük bir ilgisizlikle karşı karşıyayız. Esaret yaşıyoruz. Tehlike anında canımızı kurtarmamızı sağlayacak yakıtımız ve teçhizatımız dahi yok. Karşı karşıya kaldığımız durum tam bir insanlık dramı. Kurtulacağımız günü değil, öleceğimiz günü bekliyoruz. Lütfen, sesimizi artık duyun.'
CHP'li Soysal: İlgisizliğe isyan ediyorum
Konuyu ilk günden beri ailelerle birlikte takip eden CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal, 'Resmen bir insanlık dramı yaşanıyor. Bu insanlar 50 derece sıcaklıkta terk edilmiş durumdalar ve hayatları tehlikede' dedi.
'Bu kadar büyük risklere rağmen nasıl olur da hala bir şey yapılmaz?' diyen Soysal, konuyu ilgili tüm birimlere bizzat aktardığını söyledi. İlgisizliğe isyan ettiğini anlatan Soysal, 'Hangi vicdan buna dayanabilir? Ne beni ne aileleri kimse aramıyor. Kendi vatandaşlarının hayati tehlike içinde olduğu bir durumda bile olaya müdahale etmekten aciz olan Dışişleri Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı ne işe yarıyor?' diye konuştu.
‘Başbakan çocuğumu duymuyor mu?’
Mira'nın ikinci kaptanı Uğur Arabacı'nın eşi Demet Arabacı, 17 aylık bebeği ile eşinin dönmesini bekliyor. Arabacı, 'Çocuğumun babasını, eşimi geri istiyorum. Hiç günahları olmayan insanlar, aylardır ölümle burun buruna yaşıyorlar. Devletimizden eşimi ve arkadaşlarını kurtarmasını bekliyorum'
diyor.
Mira'nın 22 yaşındaki dördüncü kaptanı Aklın Aziz Özden'in annesi Goncagül Sarıoğlu ise 'Çin'e kadar gitti geldi, bir şey olmadı. Çocuklarımız bu rüzgara, yağmura direnemez. Kimse bizi aramıyor. Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çocuklarımızın mağduriyetini duymadı mı?' diyerek isyan ediyor. 25 yaşındaki Caner Çiçek'in kendisi gibi denizci olan babası Ahmet Çiçek de 'Oğlum hem bize bakıyor, hem üniversitedeki kardeşini okutuyor. Perişanız. Ama her şeyden vazgeçtim oğlumu geri istiyorum' diye konuşuyor.