Koray Çalışkan
(Radikal, 10 Ağustos 2012)
Türkiye’de yeni bir siyaset ortaya çıkıyor. Partiler üstü, mesele odaklı bir tartışma zemini kuruluyor. GDO konusundaki duyarlılık buna dair en güzel örnek.
Greenpeace’in son yaptırdığı araştırma önemli bir toplumsal mutabakat olduğunu gösterdi. Araştırmaya göre halkın % 82.3’ü GDO’ların ne olduğunu biliyor. Halkın % 83.3’ü ise “GDO’lu ürün almam!” diyor. Hatta bir şirket bir ürününde GDO’lu içerik kullanırsa halkın % 60’ı o şirketin başka ürününde GDO yoksa bile “o şirketin ürününü almam” diyor. X Şirketi’ne duyurulur!
Yumurta kapıda
Gerçekten bu sefer dayandı. Türkiye’de GDO’lu insan gıdası yasak. Ama her an değişebilir. Mısır, soya, kanola ve pamuk dünyadaki ticari GDO’ların %99’u. Bizim gıda üreticileri de markalarını açıklamadan, doğrudan lobi yapmadan, müphem isimler ve derneklerle, kaçak güreşerek bu GDOları ülkemize getirmek istiyor. Kaynamış darı yiyen çocuğunuzun GDO dişlemesini, soya lesitini kattıkları gofretten peynire her gıdada GDO olmasını, pamuk çekirdeği yağıyla yapılan abur cuburlarla midemize GDO göndermek istiyorlar.
Seneye bugün tencerede su kaynattınız. Dolaptan bir paket makarna alıp içine attınız. Dikkat edin, yanabilirsiniz. Su yakmasa, makarnanın içindeki GDO sizi yakar. Biyogüvenlik Kurulu’na gıda üreten şirketler geçen ay başvuruda bulundu. 22 Ağustos’a kadar Biyogüvenlik Kurulu kamuoyuna görüş soruyor. Elbette “GDO’lu gıdayla ilgili görüşümüz soruldu, size de soralım” demiyorlar. Şöyle diyorlar: 1507×59122, 59122×1507×NK603, BT11, BT11×GA21, DAS1507, DAS1507×NK603, DAS59122, DAS59122×NK603, GA21, MIR604, MON810, MON863, MON863×MON810, MON863×MON810×NK603, MON863×NK603, MON88017, MON88017×MON810, MON89034, MON89034×NK603, NK603, NK603×MON810 isimli mısır çeşitleri hakkında 22 Ağustos’a kadar kamuoyu görüşü topluyoruz. O monlar monsanto oluyor... Ben doktora yaptım, doçentim, o kadar okudum, nasıl görüş bildireceğimi anlayamadım. Pek karışık, bürokratik bir süreç. Görüşümü de yazamadım. “Ben hallederim, kolay” derseniz şurayı tıklayın: www.tbbdm.gov.tr
Ben Biyogüvenlik Kurulu Başkanı Sn. Hakan Yardımcı’yı aradım, derdimi anlattım. “Çoluğum var, çocuğum var, ben bu GDO’lu gıdayı istemiyorum hocam” dedim. Çok kibar birisi, anlayışla ve bir bilim insanı sabır ve nezaketiyle beni dinledi.
Bir yol daha var
Herkes bunu yapamaz. Ama yapılabilecek başka ve daha kolay bir şey var. Greenpeace bu konuda ciddi bir kamuoyu yarattı. Bütün partilerle konuştu. Araştırmalar yaptı. Bir de yeni kampanya başlattı. Geçen gün bir e-posta aldım. Hemen dikkatimi çekti. Şöyle diyor: “Koray, bugünkü görevin (tabii eğer kabul edersen), X şirketinin Facebook sayfasını ziyaret ederek, sayfadaki son paylaşıma GDO istemediğini anlatan bir yorum yazmak.”
Bir tık yeter
Görevimiz Tehlike durumları... Bayağı da hoşuma gitti. Reklamcılıktan mı yapıyorlar diye düşündüm önce, sonra fark ettim ki teşbih yok tasvir var. Görevimiz gerçekten tehlikeli, başaramazsak sonuç daha tehlikeli. Hemen o şirketin sayfasına girdim. Fikrimi yazdım.
Dünyanın 192 ülkesinin 167’sinde GDO’nun insan gıdası olarak kullanımı yasak. 22 Ağustos’a kadar zaman var. 166’ya düşürmek için uğraşan lobiciler Ankara’da fink atıyor.
Bugünkü göreviniz, tabii kabul ederseniz, ülkenize ve midenize GDO girmesin diye, tepkinizi göstermeniz. Siyaset yapmak hiç bu kadar kolay olmamıştı. GDOsuz bir Türkiye size fareniz kadar yakın. Şuraya bir tık yeter:
http://www.greenpeace.org/turkey/tr/