Yaklaşık 10 aydır tutuklu bulunan Mezopotamya Ajansı muhabiri Seda Taşkın’ın davasında mahkeme 10 Ekim 2018’de kararını açıkladı. Muş 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Seda Taşkın’ı “örgüt üyesi olmadan örgüte yardım ve yataklık suçundan” 4 yıl 2 ay, “örgüt propagandası” suçundan ise 3 yıl 4 ay olmak üzere toplam 7.5 yıl hapis cezasına mahkûm etti. Mahkeme ayrıca Seda Taşkın’ın tutukluluğunun temyiz süresi boyunca devamına da hükmetti.
Davanın 12 Eylül 2018’de görülen duruşmasında savcı Seda Taşkın’ın “örgüt üyeliği” ve “zincirleme örgüt propagandası yapmak” suçlarından cezalandırılmasını istemişti. Mahkeme heyeti bu hükmüyle iddianamedeki “örgüt üyeliği” suçlamasının vasfını değiştirmiş oldu. Seda Taşkın, 20 Aralık’ta haber için gittiği Muş’ta dört gün gözaltının ardından serbest bırakılmış, ancak savcının itirazı sonucu 23 Ocak’ta Ankara’da yeniden gözaltına alındıktan sonra tutuklanmıştı.
P24 ile Özgür Gazeteciler İnisyatifi tarafından izlenen duruşma sırasında yine çok sayıda üniformalı polis ve sivil polisin izleyici sıralarında yer alması dikkat çekti.
“Sadece beni değil, haber alma hakkını yargılıyorsunuz”
Tutuklu bulunduğu Ankara Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nden SEGBİS ile bağlanan Seda Taşkın, gazeteci kimliği nedeniyle tutuklandığını ve yargılandığını söyledi. Üzerine atılı suçların madde madde çürütüldüğünü vurgulayan Taşkın, “Biz hukuktan kaçmıyoruz. Ama siz burada sadece beni değil, aynı zamanda haber alma hakkını ve habere ulaşma özgürlüğünü de yargılıyorsunuz. Burada vereceğiniz hüküm aynı zamanda gazetecilikle ilgili olacak” diye konuştu.
Dosyada propaganda ve örgüt üyeliği suçlarına dayanak olarak sunulan kamera kayıtlarının yayınlanmamış iki habere ait olduğunu vurgulayan Taşkın, Muş’a gelme amacının Varto’daki Kültür ve Dayanışma Merkezi’nin haberini yapmak olduğunu yineledi. Varto’dan Muş merkeze döndükten sonra girdiği bir mağazada kendisini takip eden sivil polislerin GBT uyguladıklarını, bundan yaklaşık 20-30 dakika sonra ise gözaltı işleminin yapıldığını söyleyen Taşkın, bu süre zarfında elindeki kayıtları silmediğine dikkat çekerek “Bu noktada şeffaf olduğumu düşünüyorum. Yaptığım her şey meşru ve yasaldır” dedi. Gözaltına alındığı ilk andan itibaren kendisine peşinen suçlu gibi davranıldığını da anlatan Taşkın, “Emniyete gider gitmez çıplak arama dayatıldı. İtiraz edince tehdit edildim. Bazı polisler bana ‘akıllı olacaksın’ diye uyarılarda bulundu. Suçlu ilan edildim, hem fiziksel hem de psikolojik işkenceye maruz kaldım. Savcıya ifade verirken de Terörle Mücadele müdürü olduğunu öğrendiğim görevli bana ‘siz dışarı gizli bilgi sızdırıyorsunuz’ diyerek gözdağı verdi. Nöbetçi hâkim beni serbest bırakınca bile polisler tepki gösterdi, avukatına ‘terörist avukatı’ dendi” ifadelerini kullandı.
Dosyada kendine ait herhangi bir haberi olmadığını vurgulayan Taşkın, kendi imzalarını taşımayan haberleri paylaşmaktan dolayı suçlanmasının suçların şahsiliği ilkesine aykırı olduğunu da sözlerine ekledi. Taşkın ayrıca serbest bırakıldıktan sonra haftada iki kere imza şartını eksiksiz yerine getirdiğini, yeniden gözaltına alındığı gün dahi karakolda imza verdiğini belirterek tahliyesini ve beraatini talep etti.
Hukuka aykırı ihbar
Taşkın’ın avukatlarından Ebru Akkal ise, emniyet görevlilerin kullandığı “egm” uzantılı mail ile yapılan ihbarın GBT uyguladıktan sonra yapıldığına dikkat çekerek, “Neden kod adı ‘Seda’ olmakla suçlanırken ihbar mektubunun kimliğindeki ‘Seher’ ismiyle yapıldığını sorgulamıştık. GBT yapıldıktan sonra ihbar mektubunun atılmış olması bu hususu açıklığa kavuşturdu. GBT yapıldığında kimliğinde ‘Seher’ adı yazıyordu” dedi. GBT’nin ardından Taşkın’ın aldatılarak bir belge imzalamak üzere emniyete çağrılıp gözaltına alındığını da söyleyen Akkal, bu işlemin hukuka aykırı olduğunu vurguladı. Akkal şu ifadeleri kullandı: “Hukuka aykırı işlemle mahkûmiyet kararı verilmez. Bunlar hukukun emredici hükümleridir. Ayrıca Adlî aramaların somut olayla değerlendirilmeksizin yapılması mümkün değildir. İlgili Yargıtay kararlarını mahkemenizi sunduk. Bu ihbar savcıdan talimat almadan kolluk kuvvetleri tarafından yapılmıştır. Dosyadaki deliller bu nedenle usulsüz elde edilmiştir ve kabul edilmeleri mümkün değildir. Bu delillerde bir suç unsuru olmadığını da ayrıca belirtiriz.”
İddianamede Taşkın’ın, Özgür Gündem soruşturması kapsamında tutuklanan yazar Aslı Erdoğan’ın serbest bırakılması için bir imza kampanyası paylaşmasının delil olarak yer almasına da değinen Akkal, “Aslı Erdoğan çok iyi bir edebiyatçıdır. Adının suç unsuru olarak gösteriliyor olmasından umarım önümüzdeki süreçte utanç duyarız” dedi. Benzer şekilde, iddianamede yer verilen HDP milletvekillerinin serbest bırakılmasına ilişkin bağlantının da change.org sitesindeki bir imza kampanyası odluğunu söyleyen Akkal, “O zaman change.org yetkilileri yargılansın” ifadelerini kullandı.
Akkal sözlerini şöyle sürdürdü: “Dilekçelerimizde çok sayıda emsal karar sunduk. Şayet bu davada mahkûmiyet kararı verilecekse, teknik ya da fizikî takip hatta gizli tanıkların bulunduğu benzer dosyalarda beraat ve tahliye kararları çıkması nasıl değerlendirilmeli? Ülkemizde her yerde aynı hukuk kuralları var. Hukuki tutarlılığı sağlamak adına mahkeme emsal kararları dikkate almalıdır. Sunduğumuz sayısız beraat ve tahliye kararlarının göz önünde bulundurulmasını talep ediyoruz. Şu aşamada tutukluluk cezaya dönüşmüştür.
Heyet başkanı “Seda” diye hitap etti
Duruşmada ilginç nokta ise daha önceki celselerde Seda Taşkın’a kimliğindeki ismi “Seher” diye hitap eden heyet başkanının “Seda” diye seslenmesi oldu. Avukatlardan Rıdvan Konak’ın heyet başkanına “Seda” ismini kullandığına dikkat çekmesi üzerine, heyet başkanı Güngör Murad Uçar “biz zaten Seda ismine takılmadık. Emniyet’e sormamız gerekmekteydi” diye karşılık verdi. Bunun üzerine ise avukat Gulan Çağın Kaleli, davanın kod adı konusunun netleştirilmesi gerekçesi ile iki duruşma uzatıldığını vurguladı.
Kaleli ayrıca mahkeme heyetinin “egm” uzantılı ihbarı yapan kişinin kimliğini araştırmayı reddettiği için reddi hâkim talebinde bulunduklarını ancak bu taleplerinin bir üst mahkeme tarafından geri çevrildiğini söyledi.
Kaleli ayrıca Taşkın “YPG paylaşımları” yapmakla suçlanırken, söz konusu paylaşımın kaynağı olan Nazmi Daştan’ın hakkında açılan davadan beraat ettiğini vurguladı.
Savunmaların ardından kararını açıklayan mahkeme, iddianamede talep edilen suçun vasfını değiştirerek Taşkın’ı “üye olmamakla birlikte örgüte yardım ve yataklık” suçundan 4 yıl 2 ay ve örgüt propagandası suçundan da 3 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırdıklarını açıkladı. Mahkeme ayrıca Taşkın’ın temyiz süresince tutukluluk halinin de devamına hükmetti. Davada istinaf yolu açık bulunuyor.