26 Temmuz'da Nijer'de Bazoum'un devrilmesi, Batı ve Orta Afrika'daki "darbe salgınının" henüz bitmediğinin işatetini vermişti.
Yerine geçen ordu lideriyse bundan sadece sekiz ay sonra, daha düşük rütbeli askerler tarafından devrildi.
2021 yılındaysa Batı Afrika'da iki darbe yapılmıştı. Mayıs ayında Mali'deki daha önceki askeri müdahalenin lideri olan Albay Assimi Goïta, kendi gücünü yeniden tesis etmek için ikinci bir darbe düzenlemişti.
2021'in Eylül ayında gerçekleşen ikinci darbesinde Gine'nin özel kuvvetleri, Cumhurbaşkanı Alpha Condé'yi sarayında gözaltına almıştı.
Uzun süre iktidarda olan Idris Déby'nin Nisan 2021'de isyancılarla çıkan çatışmalar sırasında cephedeki ölümünün ardından, yerine oğlunun geçmesi üzerine askeri konseyin devreye girdiği Çad'ı da unutmamalıyız.
Peki Batı ve Orta Afrika'da, özellikle de eski Fransız kolonilerinde neler oluyor?
Bölgede bundan altı yıl önce Gambiya Cumhurbaşkanı Yahya Jammeh'in sürgüne gönderilmesiyle başlayan süreçte oldukça farklı bir atmosfer hakimdi. Jammeh'in sürgün edilmesi Batı Afrika'daki tüm ülkeleri çok partili anayasal yönetime geçişe zorlamıştı.
Kıtanın merkezinde bazı otoriter rejimler varlığını sürdürdü ancak askeri darbeler dönemi çoktan geride kalmış gibi görünüyordu.
Ancak son üç yılda beş ülkede yedi darbe yapıldı, ayrıca Çad'da ordu iktidara geldi.
Bu ülkelerde özellikle gençlerin desteklediği askeri müdahale koşullarını yaratan bazı ortak faktörler var.
Batı ve Orta Afrika'nın büyük bölümünde gençler, seçilmiş iktidarlar dahil geleneksel siyasi sınıfla ilgili büyük ölçüde hayal kırıklığı yaşıyor.
Bu hayal kırıklığının altında bir dizi sorun yatıyor:
Eğitim düzeyinden bağımsız gençler iş bulamıyor, gayri resmi dahi olsa ekonomik fırsatlar yaratılamıyor; yüksek gelirliler hakkında yolsuzluk ve iltimas algısı yaygın; buna ek olarak Fransa'nın eski sömürgelerinde süregelen etkisine duyulan kızgınlık hakim.
Bunlara ek olarak seçmenler arasında iktidarın hükmünün süresini uzatmak için seçimleri manipüle ettiği yönünde yaygın bir inanç var. Başkanlık sürelerinin anayasaya aykırı olarak uzatılması da önemli bir öfke kaynağı.
Bu tür suistimaller, darbe liderlerini seçilmiş sivil yönetimi yeniden kurmaya zorlamayı amaçlayan Afrika Birliği veya genellikle "görevdeki başkanlar kulübü" olarak adlandırılan Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) gibi kurumların ahlaki güvenilirliğini de zayıflatıyor.
Ancak Gabon'da olduğu gibi birçok ülkeyi darbeye götüren kendine has sebepler de var.
Gabon'da Ali Bongo'nun üçüncü döneminde aday olmasına şüpheyle bakılıyordu. 40 yıl boyunca iktidarda olan babası Omar Bongo'nun ardından iktidara gelmiş ve 14 yıl boyunca ülkeyi yönetmişti.
Ekim 2018'de geçirdiği felç nedeniyle ülkeyi yönetme kapasitesi daha şiddetle tartışılır olmuştu.
İktidarının erken döneminde devlet mekanizmalarında reformlar, ekonomide çeşitlilik ve ülkenin yağmur ormanlarıyla zengin biyoçeşitliliğini koruma yönünde attığı adımlar olumlu karşılanmıştı.
Ancak reform rüzgarı peyderpey duruldu ve Bongo'nun güvenilirliği 2009'daki opak seçimlerle iyice zayıfladı. Birçoklarına göre rakibi André Mba Obame seçimlerin asıl galibiydi.
2016'da yeniden aday olduğunda eski Dışişleri Bakanı Jean Ping'e karşı yarışmıştı. Oldukça yakın gelen sonuçlar, Bongo ailesinin siyasi kalesi sayılan Haut Ogooué bölgesinden şaşırtıcı derecede yüksek oy almasıyla kendi lehine sonuçlanmıştı. Ancak seçim sandıklarında bu oyların sayılmadan yok edildiği bildirilmişti.
Bongo'nun Cumartesi günü yapılan son seçimlerde oyların yüzde 64'ünü aldığı açıklandı. Uluslararası hiçbir gözlemcinin seçimleri izlemesine izin vermedi, muhalefetse seçimlerin hileli olduğunu öne sürdü.
Neticede ordu devreye girdi ve seçimlerin "Gabon halkının şeffaf, güvenilir ve katılımcı oylama beklentisini karşılamadığını" söyledi.
Darbe birçok Gabonlu tarafından olumlu karşılandı ancak diğer taraftan Batı ve Orta Afrika'daki birçok ülkede demokrasinin geleceği hakkında çekincelerin yükselmesine neden oldu.