Futbol Tanrı’ya ne yönüyle benzer?
Hemen söyleyelim: Birçok insanın ona inanmasıyla ve entelektüellerin ona kuşkuyla yaklaşmasıyla...
“
Modern zamanların dini” olarak futbolun toplumsal gücünü, entelektüellerden önce keşfeden siyasetçiler meşin yuvarlakla öteden beri pek “
samimi”ydiler!
Halkı manipüle etmekte “
din”in ardından iştahlarını kabartan futboldan da türlü biçimlerde faydalanmasını bildiler. Tanrıyla kul arasına çoktan girmiş olan politikacı, artık taraftar ve takımı arasındaydı! Taraftarın takımına karşı hissettiği masum sevgi siyasal vaatlerle kirlenirken, oyunun “
heveskar” ruhuna gölge düşüyor ve futbol sadece futbol olmaktan çıkıyordu...
Yerel Seçimin “Yerel” Takımı
Başbakan Erdoğan’ın başlattığı “
taraftar kaşkolü” modasına uyan CHP lideri Baykal da tıpkı selefi gibi seçim mitingi yaptığı kentin futbol takımına ait kaşkolü boynuna geçirerek halka seslenmeye başladı. Her iki siyasetçi de boyunlarına taktıkları şeyin bir kravat yahut papyon olmadığını, o kentin kimliğinin belki de en güçlü simgesi olduğunu iyi biliyorlardı.
Kravatlı -daha kötüsü papyonlu- bir siyasetçi yerine kuşkusuz “
kendilerinden biri”ni tercih edecek olan halk ile siyasetçi arasında böylece samimi bir ilişki örülüyordu. Bu samimiyetin alamet-i farikası aynı renklere gönül vermek ve daha da önemlisi sahip çıkmaktan geçiyordu. Maddi imkânları sınırlı kent takımlarının, siyasiler tarafından korunup kollanmaya duydukları ihtiyaç, meşin yuvarlağın bu topraklardaki yüzyılı aşkın tarihinde, politikacıların futbol hamlelerine her zaman meşruiyet sağlamıştı.
Türkiye’de futbol siyaset ilişkisi bir tür “
vesayet ilişkisi”2 ise bu ilişkide siyaset, “
koruyucu baba” rolünü oynuyor diyebiliriz. Ankaragücü’nü şampiyon yapma sevdasındaki Melih Gökçek, İzmir’in Süper Lig’de temsili derdinde bir Başbakan… Hafızamızı şöyle bir yoklarsak örnekleri çoğaltmak hiç de zor olmayacak…
Yeşil Sahalardan Koltuklara Transfer Futbol oyununun kitlesel gücünden, yarattığı milliyetçi hezeyandan her dem istifade eden siyasetçiler, bu seçimlerde de futbolcuların popülaritesini kullanma yolunu seçtiler. Oyunculuk serüvenine nokta koymuş eski futbolcular birer ‘belediye başkanı adayı’ olarak siyasi arenada pıtrak gibi boy göstermeye başladı.
MHP, İstanbul Beylikdüzü’nde “
efsane golcü” Tanju Çolak’ın belediye meclis üyesi; Edirne’de Edirnespor’un unutulmaz futbolcusu Erkan Doğan’ın belediye başkanı adaylıklarını ilan etti. CHP ise eski Trabzonsporlu oyuncu Lemi Çelik’in İstanbul Güngören belediye başkanı adayı olduğunu açıkladı. Krallığını siyasette de devam ettirebileceği ümidiyle AKP, İstanbul Bakırköy’de Hakan Şükür’ü belediye başkanlığına aday göstermeye çalıştıysa da bu girişim sonuçsuz kaldı.
Yabancı Sahalarda Durum Nasıl
Mesleki kariyerlerini profesyonel futbolculuğun ardından siyasette sürdürme çabasındaki yabancı futbolcuların başında kuşkusuz George Weah geliyor. Milan, Chelsea, Paris S.G. ve Manchester City gibi dev kulüplerin formasını giyen Weah, memleketi Liberya’da cumhurbaşkanı adayı olmuş fakat cumhurbaşkanlığını ikinci turda bankacı rakibine kaptırmıştı.
1978 yılında yaşama veda eden Macar futbolcu Jozsef Bozsik, Schalke 04 ve Bordeaux gibi kulüplerde top oynayan Belçikalı futbolcu Marc Wilmots, 1975 yılında Avrupa’nın en iyi oyuncusu ünvanına layık görülen Dinamo Kievli yıldız Oleg Blokhin de bir dönem ülkelerinin parlementolarında görev yapmışlardı.
Beşiktaş’ın ilk Şampiyonlar Ligi galibiyetini aldığı sene siyah beyazlı formayı giyen ve Bulgaristan’ın yetiştirdiği en değerli futbolcu olarak görülen Yordan Letchkov da, doğduğu kent Sliven’de hala belediye başkanlığı yapmaktadır.
Bitirirken…
Siyasetin futbola duyduğu ilgi, zaman ve koşullara bağlı olarak çeşitli biçimlerde kendini göstermekte. Kimileyin ‘köklü futbol kültürüne sahip kentlerde yerel takımın sahiplenilmesi’ kisvesi, kimi zaman kitlelerin hayranlığını kazanmış futbolcuların yeni yetme siyasetçi olarak seçim meydanına sürülmesi… Onların oyunu ne olursa olsun, biz “oyun”umuzu vermeyelim. Harcıalem laflara aldanıp -sandık başında ayaklarımızla düşünerek- “
oy”umuzu da…