Spor
Deutsche Welle

Futbol uyumda da köprü oluyor

Geçtiğimiz günlerde Almanya'ya binlerce sığınmacı geldi. Sığınmacıların entegrasyonu Almanya için önemli. Bunun için değişik yöntemler uygulanacak. Futbol da onlardan biri.

11 Eylül 2015 20:08


İki yıl önce İran'dan kaçarak Münih'e gelen 18 yaşındaki Hadi Mirzai adlı genç, Bavyera'nın mültecilerden kurulan ilk futbol kulübünde top koşturuyor. Almanya'da olmaktan da futbol oynamaktan da son derece memnun olduğunu söyleyen Hadi, entegrasyon konusunda hiçbir sıkıntı ile karşılaşmadığını vurguluyor.

Şimdi antrenman saasındayız. Hadi Mirzai gülümseyerek. Antrenörü Olaf Butterbrod'a elini verip, kendine doğru yavaşça çekiyor. Tıpkı takım arkadaşları Amar, Sarbast ve Celil gibi...

Sonra hızlı adımlarla soyunma odasına yöneliyor. Bugünkü antrenman için eşofmanlarını giyecek. İlk bakışta sıradan bir kulüp burası. Ama oyuncu kadrosuna bakıldığında sadece sığınmacılardan oluştuğu hemen göze çarpıyor. Afganistan, Irak, Suriye, Ertire ve İran'dan kaçarak Almanya'ya sığınan gençler bu kulüpte futbol oynuyorlar. Bavyera'nın ilk mülteci kulübü ESV Neuaubing onların artık ikinci adresleri.

Bu akşam hava serin. Yağmur da atıştırıyor. Hadi, üşüdüğünü söylüyor. En iyisi hemen başlamalı. Topu kapıyor ve süratle sahanın ortasına doğru ilerliyor.

Antrenör Olaf Butterbrod ısınma hareketleri için futbolcularını yanına çağırıyor. İkili paslaşmalara başlıyorlar. Deneyimli teknik adam futbolcularına kendilerine güvenmelerini tembihliyor. Çünkü ona göre başarmanın önemli bir koşulu da kendine güvenmek.

O bir mülteci çocuğu

Hadi geçmişte en çok güvenlik konusunda sıkıntı yaşamış. Kendisi İran'da doğmuş, ancak ailesi Afgan. Bir mülteci çocuğu... Kaçarken yaşadığı travmalar ona şimdi kabuslarında eşlik eder olmuş.

O günleri, "Başka sorunlarımız da vardı. En kötüsü de İran'dayken olanlar. Orada polisleri, siyasetçileri, insanları rüyamda görürdüm" sözleriyle anlatıyor.

Çok kez tutuklanıp, işkenceye maruz kaldığını, aşağılandığını söyleyen Hadi, „Artık yaşamak istemiyordum. Bir ay boyunca depresiftim. Ama sonra yavaş yavaş daha iyi oldu. Ta ki bir sonraki kötü olay yaşanana dek. Babamla konuştum, ona ne yapacabileceğimi sordum. Bana dedi ki, senin burada geleceğin yok. Gitmelisin, kaç buradan" diye konuşuyor.

Aile, 5 bin euro biriktirip Hadi'yi kaçakçı şebekeleri aracılığıyla önce Türkiye, sonra Yunanistan ve Batı Balkan ülkeleri üzerinden Almanya'ya kaçırmayı başarıyor. Ama bu kaçışı sağ sonlandırmak çok da kolay değil. Yolda insanlar boğularak ya da donarak ölebiliyor. Çocuklar için durum daha da acı. Onlar açlıktan yaşamlarını yitirebiliyorlar.

„Huzursuzdum. Ama sürekli hedefimi düşündüm. Avrupa'ya gitmeliyim, dedim kendime. Hayat böyle işte. Sürekli mücadele edeceksin. Münih'e geldiğimde yapayalnızdım, yanımda bana yardımcı olacak hiç kimsem yoktu“ diye konuşan Hadi'nin yaşamı Olaf Butterbrod ile tanışınca farklı bir boyut kazanmış.

45 yaşındaki Butterbrod üç buçuk yıldır mültecilere antrenörlük yapıyor. Önce küçük bir sahada başlamış. Şimdi kulübün avlusundaki çim sahada oynuyorlar. Hafta içinde iki kez antrenman yapıyorlar, haftasonları da amatör ligde maçları oluyor. Hadi bu durumdan duyduğu memnuniyeti, „Evde olunca hep geçmişi düşünüyorum. Bu durum hoşuma gitmiyor. Ama futbol oynamak zevkli. Buradaki herkes için durum böyle" diye dile getiriyor.

Antrenör 20 kadar futbolcuya taktikler veriyor. Konuşurken oldukça yavaş... Basit cümleler kurmaya özen gösteriyor. Biri anlamayacak olursa, diğerleri tercüme ediyor. Biraz sesli ama eğlenceli bir antrenman oluyor.

Antrenör Butterbrod, sahada tek konunun futbol olduğunu ama gençleri trajik geçmişlerinin ise hiç yalnız bırakmadığını belirterek, „Gençler ara sıra yaşadıklarını anlatıyorlar. Afganistan'daki bir bombanın infilak etmesini ya da akrabalarının IŞİD tarafından katledilmelerini anlatıyorlar. Çok feci, gerçekten çok feci" diye konuşuyor.

Antrenör gençlere resmi dairelerdeki işlerinde de yardımcı oluyor. Onlarla birlikte müzelere, sergilere gidiyor. En önemlisi ise Bayern Münih maçları elbette.

Futbola katkıları oluyor

Bu durum sadece mülteci gençlerin işlerine yaramıyor. Mülteci gençler de ESV kulübünü sırtlıyor. Çünkü kulübün en büyük sorunu yeni oyuncular bulamamak. Mülteciler bu konuda büyük bir boşluğu dorduruyorlar.

"Bir bakıma zoraki evlilik bu, yani aşk evliliği değil. Ama bir zamanlar sorun teşkil eden bu durum zamanla hızla ortadan kayboldu. Benim gençler süper işler çıkarıyorlar, kibarlar, her zaman açıklar. Kulüp yönetimi de çok iyi insanlardan oluşuyor. Bir çok bürokratik engeli ortadan kaldırdılar" diyen Olaf Butterbrod, "Almanca olmadan uyum olmayacağını düşünüyorum" diyerek dil öğrenmenin de önmenire dikkat çekiyor.

Nihayet antrenman maçı başladı. Kamerun İspanya'ya karşı. Oyuncular Almanca, Farsça, Arapça bağırarak pas istiyorlar, bazen öfkelerini dile getiriyorlar.

Hadi, "Takımdaki ilk günümde sadece merhaba, nasılsın, iyiyim, sen nasılsın, teşekkür ederim diyebiliyordum. Başka bir şey yoktu" diyor.

Almanca öğrendi, staj yapacak

Hadi kısa sürede Almanca öğrendiğini bu sözlerle dile getiriyor. Şimdi ise akıcı Almanca konuşuyor. Okula gidiyor, yazın staj yapacak. Takım da iyi bir durumda. Ligdeki ilk iki maçlarını 4-2 ve 3-2 gibi skorlarla kazandılar. En fazla golu de Hadi kaydetti.

Ama bazıları için bu güzel ortam kısa sürebilir. Çünkü iltica talepleri kabul edilmeyenler sınırdışı oluyor. Hadi'nin takımında oynayan bir genç de muhtemelen yakın zamanda sınırdışı edilecek. Hatta sınırdışı edilmek üzere polis tarafından götürülen başka bir genç de bileklerini keserek intihar girişiminde bulunmuştu. Hadi'nin de güvenebileceği bir oturum izni bulunmuyor.

Spor, gençlerin içinde bulundukları bu karmaşık durumdan ruhen uzaklaşmalarını sağlıyor. Hadi bu ortamda yeni arkadaşlar edindi, meşgale buldu ve birkaç Almanca kelime daha öğrendi. Şimdi birçok futbol terimini biliyor.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle