16 Haziran 2018 10:15
Fransasız gazeteciler 24 Haziran'da gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanlığı ve 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri'ni değerlendirdi. Fransız gazeteciler seçimlerin adaletsiz bir ortamda yürütüldüğü görüşünde. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştiren kapağı yüzünden tepki gösterilen Le Point Dergisi Yayın Yönetmeni Gernelle, “Bu, Türkiye’de bir diktatörlük olduğunun kanıtıdır. İsterdik ki Erdoğan bizi mahcup etseydi” dedi.
L’Express dergisinden Dış Haberler Şefi Charle Haquet, Türkiye'de demokrasinin olmadığını belirterek, Erdoğan'ıu yıkacak tek başına bir l,ider görmediğini kaydetti. Haquet, "Erdoğan’ın gücünü tehdit edebilecek bir muhalif lider olarak Demirtaş’ı görüyorum. Şimdi hapiste olmasını mağduriyet üzerine yıkarak hapisten verdiği mesajlar toplum nezdinde daha fazla dikkate alınıyor. Demirtaş, hapiste tutulmasını seçimlerde kendisi için bir avantaja çevirebilir" ifadesini kullandı.
Cumhuriyet'ten Sinan Tartaroğlu, Le Monde gazetesinden Marc Simon, Le Figaro gazetesinden Oberle, Le Pointdergisinden Medya Başkanı Gernelle ve Dış Haberler Müdürü Romain Gubert, L’Express dergisinden Dış Haberler Şefi Charle Haquet ve uzun yıllar Le Monde gazetesinin Türkiye Temsilciliği’ni yapan GuIllaume Perrier’le konuştu. Fransız gazetecilerin birleştiği nokta ‘seçimlerin adaletsiz bir ortamda’ yürüdüğü.
İşte Paris’ten ünlü gazetecilerin Türkiye’deki seçimlere bakışı şöyle:
Marc Simon/ Le Monde:
“Türkiye seçimleri eşitsizlik altında geçiyor. Anketlerde de Erdoğan’ın oy oranı yüzde 45-46 olarak görülüyor. Yani Erdoğan birinci turda seçilemeyebilir. 24 Haziran’da gerçekleşecek olan seçimlerde, HDP’nin cumhurbaşkanı adayının resmî olarak aday olmasına karşın hâlâ hapiste tutuklu bulunması bile bizlere seçimlerin eşitlik içerisinde gerçekleşemeyeceğini gösteriyor. Demirtaş’ın hapiste olması Kürt seçmenin HDP’ye oy vermesinin önünü kesiyor. Başta Demirtaş ve Güneydoğu’daki bir çok belediye başkanının hapiste olması, bizlere HDP’nin tahmini olarak yüzde10’luk barajı kıl payı geçebileceğini gösteriyor. Muhalefet partileri Erdoğan’ın yıpranmasından faydalanarak bu seçimlerde büyük ölçüde bir şans yakalayabilir. Erdoğan yapılan son referandum oylamasını yüksek oranda kazanacağını düşünüyordu. Ama sonuç hiç de istediği gibi olmadı. Fakat İslamist ve muhafazakâr seçmen hâlâ Erdoğan’ı güçlü ve güvenilir bir lider olarak görüyor. CHP ve İnce’nin pozisyonuna bakıldığında ise İnce, Kılıçdaroğlu’nun aksine daha farklı bir üslupla konuşuyor. Bu da toplumun onu dikkatlice dinlemesini sağlıyor. Bu durum CHP’nin iyi bir sonuç alacağını gösteriyor, fakat bu sonuçlar yine de seçimleri kazanması için yeterli değil. Yani CHP Erdoğan’a karşı seçimleri tek başına kazanma şansına sahip değil. Açıkça görünen şu ki; HDP’nin Meclis’e girmesiyle AKP’nin Meclis gücünü kaybedeceği bir gerçek.”
“Öyle tahmin ediyorum ki yine kazanabilir. Çünkü seçimlerin sonuna doğru önceleri yaptığı gibi yine gündemi dramatize ederek, bir kaos üzerine oynayarak ‘ben ya da kaos’ diyecek. Yani seçim Erdoğan için zor ve tehlikeli görünüyor. Erdoğan’ın önceki seçim propagandalarına baktığımızda; dindar, sol ve Kürt seçmenleri üzerine propaganda yaparak seçimleri kazandığını görüyoruz. Şimdi ise milliyetçilik üzerine propaganda yapıyor. Seçimler kesinlikle bir eşitlik içerisinde değil. Ülkenin neredeyse bütün televizyonları ve gazeteleri Erdoğan’ın kontrolü altında. HDP üzerinde kaos yaratarak ve baraj altına itmek isteyerek kendisine 70-80 milletvekili kazandırmak isteyecektir. Yani Erdoğan’ın savaşı HDP ile olacaktır. HDP’nin barajı aşması sonucu AKP Meclis’in çoğunluğunu kaybedecektir. Başkanlık seçimini ise Erdoğan ikinci turda yakalayabilir. İkinci tura kalan muhalefet adayının seçimi kazanma şansı biraz az gibi.”
Romain Gubert / Le Point Dış Haberler Müdürü:
“Türkiye’de olağanüstü hal yönetimi devam ediyor. Devletin tüm olanakları ve medya Erdoğan’ın elinde. Yüzlerce gazeteci hapiste. Avukatlar, savcılar, üniversite profesörleri, muhalif milletvekilleri, muhalif olanların birçoğu ve HDP’nin resmi adayı hapiste. Böyle bir seçim olur mu? Bu avantajları arkasına alarak seçime giren hangi lider seçimleri kaybeder? Ben bile bu avantajlı ortamda gidip aday olsam kazanırım. Seçimleri bu şartlar altında kazanmak çok kolay. Onun için biz buna seçim diyemeyiz. Erdoğan’ın dışında kalan adayların kendini halka anlatma olanakları kısıtlıysa, medya sadece bir liderin propagandasını yapıyorsa, seçmen özgürce tercih yapamıyorsa demokrasi yok demektir. Bir ay önce Türkiye’ye giderek seçim çalışmalarını ve Türkiye’nin siyasi ortamını yerinde gördük. Başta AKP ve diğer partilerin mensuplarıyla birlikte halkın geniş kesimiyle konuştuk ve izlenimlerimiz sonucunda Erdoğan’ın bir diktatörya yapıya doğru gittiğini tespit ettik. Ve tüm bu sebeplerden ötürü geçen haftaki sayımızın kapağına ‘Diktatör Erdoğan’ diye yazdık. Bu başlık uzun araştırmalarımız ve izlenimlerimiz sonucu ortaya çıktı. Seçimler oldukça tek taraflı ve Erdoğan’ın organize ettiği bir şekilde yürüyor.
Erdoğan’ın demokrasi dışı yönetimi artık Avrupa’yı ilgilendirmiyor. Avrupa için önemli olan, Türkiye’nin 3 milyona yakın olan göçmeninin Avrupa’ya kaymasının önünü kesmek. Avrupa’ya göçmen akışı başladığında aşırı sağcı partilerinin yükselmesini sağlıyor.
Etienne Gernelle / Le Point Medya Başkanı:
“Dergimizde yayımlanan haberler olayların ve gelişmelerin yaşandığı ülkelere gidilerek yapılır. O ülkede yaşayan birçok kesimin ve en üst konumda olan yetkililerin görüşleri alınır ve ciddi araştırmalarımız sonucunda haberlerimizi yaparız. Türkiye üzerine yaptığımız bu haber, arkadaşlarımızın Türkiye’ye giderek geniş bir araştırma sonucu yapılmıştır. Ekibimiz başta Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile randevu talebinde bulundu fakat cevap alamadı. Şimdi ise Erdoğan ile randevu talebinde bulunduk, cevap bekliyoruz. Dergimizin kiosklarda saldırıya uğraması kesinlikle kabul edilemez. Bizler Fransa’nın liderleri içinde haberler yaptık böyle bir şey yaşamadık. Saldırıların arkasında AKP teşkilatlarının olduğu yönünde bilgiler aldık. Zaten polis ve savcılık olayı geniş çaplı olarak araştırıyor. Cumhurbaşkanı Macron’un dediği gibi basın özgürlüğü yoksa diktatördür. Türkiye’ye abonelerimizin dışında gönderilen 50 adet dergimize Türkiye gümrüğünde el konulmuş durumda. İşte bu Türkiye’de bir diktatörlük olduğunun kanıtıdır. İsterdik ki Erdoğan bu engelleri koymayarak bizleri mahcup etseydi.”
Charle Haquet / L'express dış haberler müdürü:
“Medya ve devletin gücünü elinde tutan Erdoğan, seçimlerin eşitsizlik içerisinde yapıldığını kendisi ispat ediyor. Seçimler tamamen tek taraflı yürüyor. Demokrasinin gücü artık yok. Erdoğan’ın gücü azalmış olsa da devlet ve medya olanaklarını kendi amaçları için kullanarak seçimlerde şanslı durumda kalıyor. Muhalefete bakınca hâlâ karizmatik ve toplumun bütün kesimlerini arkasına alan bir liderleri yok. Muhalefet her zaman Erdoğan’ın istediği gibi bölünerek AKP’nin uzun yıllar iktidar olmasının önünü açtı. Geçen ay Macaristan’da yapılan seçimleri izlediğimde, Macaristan Başkanı Victor Orban’da tıpkı Erdoğan gibi muhalefeti bölerek ve bütün medya ile birlikte toplumu baskı altına alarak seçimleri kazandı. Ama Macaristan’da şunu çok açık gördüm. Muhalefet partilerinin değil de, sivil toplum kuruluşları ve çeşitli dernekler kendi aralarında birleşerek bir güç oluşturarak çalışma yürüttüler. Her bölgede Orban’a karşı olan en güçlü muhalif adaylara oy verdiler. Bu yöntemle seçimlerden iyi sonucu çıkardılar fakat bu kazanmalarına yeterli olmadı.”
“Türkiye’deki muhalif sivil toplum gruplarında tıpkı Macaristan’da olduğu gibi bir araya gelip güç birliğine gitmeleri gerekir. Çünkü artık demokrasinin de olmadığı bir Türkiye’de Erdoğan’ı tek başına yıkacak bir lider göremiyorum. Erdoğan’ın gücünü tehdit edebilecek bir muhalif lider olarak Demirtaş’ı görüyorum. Şimdi hapiste olmasını mağduriyet üzerine yıkarak hapisten verdiği mesajlar toplum nezdinde daha fazla dikkate alınıyor. Demirtaş, hapiste tutulmasını seçimlerde kendisi için bir avantaja çevirebilir. Erdoğan’la Demirtaş’ın siyasi hayatlarının başlamasını aynı görüyorum.”
GuIllaume PerrIer / Le Monde Eski Türkiye Temsilcisi:
“Bana göre Erdoğan’ın seçimleri öne çekmesinin en büyük nedeni ülke ekonomisinin kötüye gidiyor olması. İkinci sebebi ise Afrin operasyonu sırasında toplumda dalgalanan milliyetçi oyları kapmak. Bu da gösteriyor ki Erdoğan eski gücünü kaybediyor. Son iki yıl içerisinde yaşanan olaylara baktığımızda Türkiye’de baskı altında olan toplumda yapılacak seçim kesinlikle şeffaf ve eşit bir seçim olmayacak. Kampanya adaletli eşit değil, ben 12 yıl Türkiye’de Le Monde gazetesinin temsilcisi olarak kaldım. İzlemiş olduğum bütün seçimlerde her yerde sadece Erdoğan vardı, İstanbul’da belediyelerin temizlik işçileri bile Erdoğan’ın afişlerini asıyordu. Muhalefetin sesi her yerde kısılmıştı. Şimdi ise OHAL ile eline geçirmiş olduğu bütün sistemi kendine bağladı. Bana göre Erdoğan, Güneydoğu oyları üzerine oyunlar oynayarak seçimleri kazanmak istiyor. Bu zamana kadar muhalefetin tek bir projesi vardı o da Erdoğan karşıtlığıydı.”
“Türkiye sakin ve demokratik bir ortamda seçime giderse Erdoğan kaybediyor ve bir düşman bulması gerekiyor, bunu yapabilir. Dışarıdaki önemli bir Gülenciyi getirebilir veya PKK üzerine bir hamleler yapacak kesinlikle bir şeyler yapacak bunu çok net söylüyorum. Ve maalesef muhalefette her zaman olduğu gibi milli diyerek onu destekleyecek. Erdoğan çok zekice istediği gibi muhalefeti de yönlendiriyordu. Erdoğan siyaseti belirleyen oldu muhalefet ise sadece figüranlık yaptı. Demirtaş, Erdoğan’ı rahatsız edecek tek lider olarak görünüyor. Sizlerinde çok iyi bildiği gibi Türkiye’de basın özgürlüğü yok. Sosyal medya bile kontrol altında. Avrupa’daki bölünmüşlüğü Erdoğan iyi kullanıyor. Bugün Avrupa Birliği ülkelerinde başlamış olan zayıflığından faydalanarak Suriyeli mültecileri gündeme taşıyarak Avrupa’yı istediği gibi kullanıyor. Çünkü Avrupa mülteci akınından oldukça çok korkuyor.”
ThIerry Oberle / Le Figaro 'nun Yayın Yönetmeni Yardımcısı:
“Ben Erdoğan’ın kendi siyasi takvimini uygulamak için seçimleri öne aldığını düşünüyorum. 15 Temmuz olaylarının ardından olağanüstü hal uygulamasının kendisine sağlamış olduğu gücü kullanıyor. Amacı, ekonominin kötü gidişinin üzerini kapatmak ve Afrin harekâtı sırasında kazandığı milliyetçi kesimlerin oyunu elinde tutmak. Fakat Paris’ten baktığımızda Türkiye’de ekonomi daha da hızlı bir şekilde kötüye gidiyor. Türk parası değer kaybediyor, borsa kayıplar veriyor. AKP açısından bu durum beklenilmiyordu. Seçimler adaletsizlik ve eşitsizlik içerisinde yürüyor. Bu da muhalif adayların kazanma şansını büyük ölçüde etkiliyor. Fakat her şeye rağmen seçimler oldukça zorlu geçecek gibi görülüyor. Erdoğan önceki seçimleri güçlü bir ekonomi ve gelişen ülkenin avantajlarını kullanarak kazandı. Bugün ise ülkede tam tersi yaşanıyor. Ekonominin kötüye gitmesi Erdoğan’ı zayıflatarak seçmeninin azalmasına yol açıyor. Şimdi Erdoğan milliyetçilerden daha fazla milliyetçilik yapıyor. Buradan görüyoruz ki Erdoğan seçimleri kazanmak için elinden gelen her şeyi deneyecek ve oldukça zorlanacak.”
“Muhalefet adaylarına bakınca; CHP’nin adayı iyi bir performans yakalamış gibi duruyor ve toplumla ilişkileri iyi görünüyor. Fakat bu yeterli değil. Muhalefet Erdoğan’ı yenmek için bir araya geldi. Ama medyanın tamamı Erdoğan’ın kontrolünde olduğu için muhalefet kendini topluma anlatamıyor. Ve bu durum da seçimlerin eşitsizlik içerisinde geçeceğini gösteriyor. Demirtaş’a gelince, adaylığı resmi olarak kabul edilmesine rağmen hapiste tutuluyor, kampanya yapamıyor ve hapiste tutulmasının nedeni ise fikirleri. Bu gerçekten kabul edilemez bir skandal ve bu net olarak gösteriyor ki Türkiye’de demokrasi yok. Muhalefetin yüzde 90’a yakını bir araya gelmediği sürece Erdoğan’a karşı kazanma şansları yok gibi görülüyor. Ben 2000’li yıllardan beri Türkiye’yi yakından izleyen ve iyi bilen bir gazeteci olarak baktığımda Erdoğan’ın nasıl değiştiğini çok net görüyorum. Avrupa ve Türkiye’deki bir kısım kişiler Erdoğan’ın gizli bir ajandasının olduğunu fark edemedi. İlk yıllarda Türkiye’de demokratik adımlar atarak Avrupa’yı kandırdı. Şimdi de anayasayı değiştirip bazı reformlar yaparak kendisini daha fazla güçlendirdi.”
“Fransa kamuoyu olarak bir diktatör diyemeyiz onu bir otokrat olarak görüyoruz. Ortadoğu ülkelerindeki liderler gibi. Erdoğan’ın son zamanlarda aldığı kararlar ve uygulamalar gösteriyor ki; ‘Avrupa’ya oldukça uzak, Türkiye ve Avrupa için oldukça güçlü ve tehlikeli biri.’ Ortadoğu ülkelerinde başlayan karışıklıklar Erdoğan’ı bu yola itmiş olabilir. Çok net olarak görülüyor ki Türkiye’de gazetecilik yapmak oldukça riskli ve tehlikeli bir durumda. Bakınız objektif bir gazeteci olduğunuzda hapse atılıyorsunuz, mesleki ve yaşam hakkınız elinizden alınıyor. Türkiye’de yüzlerce gazetecinin hapiste olması bizleri oldukça üzüyor ve endişelendiriyor. Şu an Türkiye’de medyanın neredeyse tamamını Erdoğan yönetiyor. Muhalif medya yok gibi olanlarda zaten baskı altında.”
Fransa’daki ilerici kamuoyu, bir süredir Türkiye’de olup bitenlerle daha yakından ilgili. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ocak ayında Paris’e düzenlediği ziyarette protestolarla karşılanmıştı. Gösteriler, Türkiye’deki Erdoğan muhaliflerinin uğradığı baskıda ortaklaşıyordu. Fotoğraf, Sınır Tanımayan Gazeteciler’in (RSF) Türkiye’deki muhalif, aydın ve gazetecilerin tutuklanmasına yönelik protesto eyleminden.
© Tüm hakları saklıdır.