Genel olarak Avrupa ile ilgili 'ekonominin gelişmiş, işsizliğin az, çalışan insanların rahat olduğuna dair bir kanı vardır. Haftada 35 saatlik çalışma saatleriyle, Fransa da bu tanıma sahip Avrupa ülkelerinden biri sayılıyor, ancak orada yaşayanlara göre durum verilerde göründüğünden farklı.
Konuya ilişkin BBC Türkçe'de yayımlanan haber şöyle:
Kamuoyunda Avrupa’yı ikiye ayıran yaygın bir kanı vardır: Sanayinin geliştiği, işsizliğin az olduğu, dinamik bir ekonomiye sahip kuzey ile insanların kahvesini yudumlayarak gününü geçirdiği, hayatın yavaş aktığı güney.
Pek çok insan 35 saatlik çalışma haftası, uzun öğle yemekleri ve uzun tatilleriyle Fransa’yı güneye dahil eder. Ama orada çalışanlar durumun öyle olmadığını söylüyor.
Paris’te uluslararası bir inşaat şirketinde danışman olarak çalışan Olivier, normal iş haftasını 45-50 saat olarak tanımlıyor.
Fed Ekonomik Verileri'ne göre, ülkelere göre yıllık toplam çalışma saati (2011) şöyle:
Almanya: 1.406
Norveç: 1.421
Fransa: 1.476
İngiltere: 1.650
İspanya: 1.685
ABD: 1.704
Japonya: 1.706
Kanada: 1.708
Brezilya: 1.841
Kore: 2.193
Singapur: 2.287
Efsane mi?
O halde, Fransa’da diğer ülkelerdeki işçilerin kıskandığı 35 saatlik çalışma haftası bir efsaneden mi ibaret?
Fransız ekonomist Jean-Marie Perbost 35 saatin “fazla mesainin ya da dinlenme gününün başlatılma eşiği”nden ibaret olduğunu söylüyor.
35 saatlik çalışma haftası daha çok mavi yakalı işçiler için geçerli; beyaz yakalıların (ya da Fransızca ismiyle kadroların) ise toplam çalışma saatleri belli değil. Yani Amerikalı profesyonellerin dediği gibi ‘ellerindeki işleri bitirene kadar’ çalışıyorlar. Fakat ABD’nin tersine Fransa’da fazladan çalışılan saatler, dinlenme günleriyle tazmin ediliyor. Bunun yapılma biçimi ise şirketten şirkete değişiyor. 2013 yılında şirketlerin verdiği ortalama dinlenme günü sayısı dokuz olmuştu.
Mavi yakalı işçiler de aslında 35’ten fazla çalışıyor. Fransa hükümetinin istatistiklerine göre, 2010’da tam zamanlı çalışan işçilerin yarısına fazla mesai ödemesi yapılmış. 2013’te ise bu rakamın daha yüksek olması bekleniyor. Bazı mesleklerin haftalık çalışma saatlerine kıyasla Avrupa’da ortalama bir işçinin durumu pek de kötü sayılmaz. Örneğin Fransa’da avukatların yüzde 44’ünün 2008’de ortalama 55 saat çalıştığı, ABD’de ise bu rakamın 55-60’ya ulaştığı biliniyor.
Yalnız Fransa değil
Kısa çalışma haftasının gerçeklikten çok efsane olduğu ülkelerden biri de İspanya. Örneğin Madrid’deki bir Alman mühendislik firmasında çalışan Pablo Martinez iş gününün 08.00’den 18.30’a uzadığını söylüyor.
“Uluslararası piyasaların devreye girmesiyle İspanya’da durum değişti. 20 yıl önce insanların öğle yemeğini bilgisayarları başında çalışırken yemesi çok nadir iken bugün norm bu,” diyor Martinez.
Aslında Avrupa’da tam zamanlı çalışma haftası saatleri benzerlik gösteriyor. Eurostat verilerine göre 2008’de Euro Bölgesi’nde ortalama çalışma haftası 41 saate yakın iken, Fransa’da 40 saatin biraz altında, Norveç’te 39 saat, Avusturya’da ise 43 saat olarak gerçekleşti.
Olivier, Fransa’daki 35 saat uygulamasından dolayı Fransızların çok çalışmadıkları fikrinin doğduğunu, ama bunun gerçeği yansıtmadığını vurguluyor.
Yarım zamanlı çalışma olgusu
Kısa çalışma haftası efsanesini besleyen bir başka faktörün de yarım zamanlı çalışma olgusu olduğu ifade ediliyor. Avrupa’da son 15 yıldır bu olgu giderek yaygınlaştığı gibi 2008 mali krizinden bu yana yarım zamanlı işler daha da artış gösterdi.
Ekonomist Perbost, Hollanda, İngiltere, Danimarka, İsveç ve Almanya gibi işsizlik oranı düşük olan ülkelerde her dört işçiden birinin yarım zamanlı işlere yerleştirildiğini belirtiyor.
Bu kuzey ülkelerinde yarım zamanlı işler çok daha yaygın ve haftalık çalışma saatleri daha düşük. Buralarda bu ortalama 35 saat olan çalışma haftası Yunanistan, İspanya, Portekiz ve İtalya’da 38 saati buluyor.
Fransa’da ise yarım zamanlı işlerde bile daha uzun çalışılıyor. Bu ülkede 23,3 saati bulan bu rakam birçok AB ülkesinde 20 saatin az üstünde gerçekleşiyor.