Cumhuriyet yazarı Tayfun Atay, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Fox TV’de “Çalar Saat” programını sunan İsmail Küçükkaya için söylediği “Gazeteci, televizyoncu kisvesi altında muhalefetin borazanlığını yapanlar inşallah gerekli dersi almışlardır” sözlerini değerlendirdi.
Atay'ın yaptığı görüşmede Küçükkaya, “Her zaman olduğu gibi 9.58’de programı kapatmaya hazırlanırken, konuşmak isteyen üç kişiye sadece bir buçuk dakikamız olduğunu ve ancak birer cümle alabileceğimizi söyledim. Bunların biri taşeron işçilik yapan bir vatandaşımız, diğeri bir çiftçi idi ve sorunlarını dile getirmek istediklerini söylediler. Üçüncüsü ise iktidarın olumlu icraatlarından söz edeceğini söyledi, onu da kabul ettim. Tam onlara söz vermek üzereyken 1015 kişilik bir grup topluca ‘Recep Tayyip Erdoğan’ diye bağırmaya başladı. Onların bilinçlice orada olduklarını tahmin ediyorum. Sonuçta kimseyle konuşma imkânımız kalmadı ve programın son bir dakikasını ‘propaganda’dan kaçınmak için İstanbul’a pas etmek durumunda kaldım. Hiçbir şekilde programın saati falan değiştirilmedi” dedi.
Tayfun Atay’ın Cumhuriyet’te “‘Borazan’ Neden Seviliyor?” başlığıyla yayımlanan (5 Mayıs 2015) yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rize Dernekler Federasyonu’nun düzenlediği bir toplantıda Fox TV’de hafta içi her sabah “Çalar Saat” adlı programıyla ekrana gelen İsmail Küçükkaya’yı hedef alan bir konuşma yaptı. Program Rize’den canlı yayındayken “Erdoğan fanatikleri” tarafından taciz edilince kesilmiş ya, o da buna binaen Küçükkaya’yı gazetecilik televizyonculuk kisvesi altında muhalefet borazanlığı yapmakla itham ediyor.
Konuşmaya şöyle bir kulak kesilelim:
“Geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalının spikeri Rize’ye gitmiş. Oradaki hemşerilerime güya benim aleyhimde bazı şeyler söyletecek. Hemşerilerimden laf alamayınca, araya girip kafasındakileri kendi söylüyor. Ama benim hemşerilerim meydanı boş bırakır mı? Erkeğiyle kadınıyla çıkıyor, çatır çatır tüm gerçekleri söylüyor. O televizyon spikeri, hemşerilerimin sözlerini dinlemek yerine önce ara veriyor, sonra da yayını tümden kesiyor. Bunların dertleri milleti dinlemek değil, kendi söylemek istediklerini insanların ağzından almaya çalışıyorlar. Gazeteci, televizyoncu kisvesi altında muhalefetin borazanlığını yapanlar inşallah gerekli dersi almışlardır.”
İsmail Küçükkaya’nın, milleti ne kadar Erdoğan aleyhine konuşturma gibi bir derdi olduğu da, ne kadar muhalefetin borazanlığına teşne olduğu da, içerisinde bulunulan politik, ideolojik, hatta “psikolojik” durumlar doğrultusunda yapılabilecek kişisel ve göreli değerlendirmelerdir olsa olsa… Zaten onun, programı yürütürken aldığı ve paylaştığı mesajlardan da anlaşılıyor bu. Kızanı da var, seveni de; öveni de var söveni de…
Benim kanaatim, Küçükkaya’nın özellikle ana akım bir kanal bünyesinde olma gereği, siyasal toplumsal dengeleri gözeten “popülist” bir yayın stratejisi izlediği şeklinde. Tabii bu da benim “öznel” değerlendirmem.
Peki, kendisi bu olan biten hakkında ne diyor? Dün onunla konuştum ve söylediklerini özetle aktarıyorum:
“Her zaman olduğu gibi 9.58’de programı kapatmaya hazırlanırken, konuşmak isteyen üç kişiye sadece bir buçuk dakikamız olduğunu ve ancak birer cümle alabileceğimizi söyledim. Bunların biri taşeron işçilik yapan bir vatandaşımız, diğeri bir çiftçi idi ve sorunlarını dile getirmek istediklerini söylediler. Üçüncüsü ise iktidarın olumlu icraatlarından söz edeceğini söyledi, onu da kabul ettim. Tam onlara söz vermek üzereyken 1015 kişilik bir grup topluca ‘Recep Tayyip Erdoğan’ diye bağırmaya başladı. Onların bilinçlice orada olduklarını tahmin ediyorum. Sonuçta kimseyle konuşma imkânımız kalmadı ve programın son bir dakikasını ‘propaganda’dan kaçınmak için İstanbul’a pas etmek durumunda kaldım. Hiçbir şekilde programın saati falan değiştirilmedi.”
Durum buymuş. Kuşkucular bu sözlere de olayın Küçükkaya cephesinden yanlı aktarımı diye bakabilir mutlaka. O zaman gelin Cumhurbaşkanı’nınki de, benimki de, Küçükkaya’nın ki de dahil tüm bu “öznel” değerlendirmeleri bir kenara bırakalım ve bir “nesnel” veri üzerinde odaklaşalım!..
Veri şu: Cumhurbaşkanı’nın böylesine veryansın ettiği “İsmail Küçükkaya ile Çalar Saat”, yayına girdiği saatlerde Türkiye’de en çok izlenen program.
Küçükkaya sabah 7’ye çeyrek kala, çoğumuz ya hâlâ tatlı bir uykunun içindeyken ya da henüz uyanmışken ekran karşısına geçiyor ve 10’a kadar, 3 saat 15 dakika yayında kalıyor. Hiç şüphesiz onunla aynı kulvarda ve sabahın seherinde yayına giren başka haber programları da var. Küçükkaya’nın ki bunlar arasında en büyük izlenme payına sahip program. Dahası diğer türden bir iki program hariç (ki bu programlarla da başa baş vaziyette) saat 10’a kadar olan kesitte genelde de izlenme oranı çok yüksek bir program. Haftanın beş günü de böyle bu…
Şimdi bu başarının ardında yatan nedeni Cumhurbaşkanı’na, onun lisanınca, münasip şekilde soralım: Küçükkaya muhalefetin borazanlığını yaptığı için mi her sabah bu kadar izleniyor? Yoksa Erdoğan aleyhinde Küçükkaya’nın söylemek ya da söyletmek istediklerini duymak için mi millet sabah sabah ekranın karşısına oturup bu programı seyrediyor?..