Taraf Gazetesi yazarı Elif Çakır, bugünkü yazısında geçtiğimiz günlerde Milli Gazete’nin kadın-erkek ilişkilerini irdeleyen bir haberde horoz-tavuk fotosu kullanmasıyla başlayan tartışmaya yeni bir boyut getiriyor. Çakır, hem Hürriyet Gazetesi’nin Milli Gazete’nin editöryal tarzına yönelik eleştirisini irdeliyor, hem de Milli Gazete’nin sorunlu editöryal tarz üzerindeki ısrarını…
Elif Çakır’ın bugünkü yazısı
Sözün maksadını aşması
Geçen hafta, Milli Gazete’nin Aile sayfasındaki bir fotoğraftan yola çıkarak kaleme aldığım yazı, Hürriyet’in yaptığı abuk manşetin ve Hürriyet’in haberini okuyarak yazısını yazan Güneri Cıvaoğlu’nun kurbanı oldu.
1. Hürriyet, üzerine vuran ışığı kırıp çarpıtan bir cam prizma gibi sanki. Haberlerini de aynı prizmadan geçirip yayınlıyorlar.
Bir gazetenin Aile sayfasında, düşüncesizce yapılan bir fotoğraf seçiminin, Recai Bey ile ne ilgisi olabilir? “Recai Bey’in tavuğu” gibi laubali bir manşeti Ertuğrul Özkök Hürriyet’e nasıl yakıştırdı, anlayamadım.
2. Güneri Cıvaoğlu’nun yazısı ise tam bir felaketti. Yazısında, dini alay konusu eden Theo Van Gogh’la, her söylediği yalan olan Ayaan Hirsi Ali gibi sahtekâr isimlerle bir arada anılmak bile olayın ne kadar saptırıldığının basit bir göstergesidir. Güneri Bey, lütfen pek de iyi anlamadığınız bu tür tartışmalara katılmaktan uzak durun demek isterim.
3. Yazımda Milli Gazete’deki haberin ayrıntısına hiç girmedim. Çünkü dindar kadın ve erkeklerin bu husustaki temel yaklaşımı zaten bellidir ve bunlar bilinir. Sadece ne anlama geldiği belirsiz, hiçbir editörden geçmemiş bozuk cümlelerden bahsettim ve bir tane de örnek verdim.
Mademki beni bu tartışmanın içerisine çekiyorsunuz, o halde itirazımın sadece bunu fırsat bilen birtakım işgüzarların, kadını nefes bile alamayacak bir hale sokmaya çalışmasına olduğunu söylemeliyim. Bunu yaparken de içinde bulunduğu siyasi hareketin kadınlardan ne denli istifade ettiğini gözardı etmesidir.
Milli Görüş gibi, kadınların sosyal hayata katılımını teşvik etmiş ve onların aktif çalışmalarıyla ülke çapında belli bir taban oluşturmuş bir siyasi hareketin gazetesinde, partinin uygulamalarından çok geride birtakım metinlerin yayınlanması elbette eleştiri konusu olacaktır. Ya parti yanlış yapıyor, ya da Milli Gazete.
Bana eğlenceli (aslında buruk) gelen yanını, mademki haber büyüdü bu dereceye geldi, açıklamam gerekiyor. (Bu camianın içinden gelen yüzlerce hakaret mailinden dolayı kalbi kırılmış olarak.)
Şahsım da dahil olmak üzere binlerce örtülü kadın, kucaklarında bebeleriyle sokak sokak, kapı kapı demeden oy toplamak için gezerken, Milli Görüş’ün yayın organı bu konuları niye hiç diline dolamıyordu?
Partinin kongrelerinde, çeşitli vesilelerle düzenlediği anma toplantılarında kadınları kızları, erkeklerle karşılıklı tribünlere dizip marşlarla hoplatıp zıplatırken iyiydi de, ben böyle söyledim diye mi kötü oldum.
Bu hususu mizahi bir şekilde dile getirdim ama yine de anladım ki sözüm maksadını aşmış, bir grubu benim yazımı istismar etmeye yöneltmiş, Milli Gazete ve onun şahsında önemsediğim bir siyasi hareketin de (hiç niyetim olmadığı halde) küçük düşürülmesine sebep olmuştur.
Öncelikle Milli Gazete’den bütün samimiyetimle hak helalliği talep ediyorum.
Ama bir şartım var: Aile sayfasındaki yazıları önce parti yöneticilerine okutacaklar.
Ancak Milli Gazete’de geçen cumartesi yayımlanan ve “Hürriyet’in derdi ne?” başlıklı açıklamada, bu fotoğrafın gayet doğal olduğunu belirtmesi de konunun üzerine tüy dikmek oldu. Dinin, hayvanlar âlemindeki aile hayatını da mı düzenlediğini, tavuk ve horozun karı-kocalık hukukuna göre yaşadığını mı iddia ediyor, anlayamadım.
Anlıyorum, bir gazete çıkarmak zor.
İkilemde kalıyor insan.
Fotoğraf yayınlamak ayrı bir sıkıntı...
Karı koca hakları deyince, aile fotoğrafı koymak istemiyorsunuz.
Çok değil, on onbeş yıl önce, İslami neşriyatlarda insan sureti yayınlamak bile sorundu.
Boğaz kısmına çizgi çizilerek fotoğraflar yayınlanırdı.
Kaldı ki faiz haramdı, ama şimdi muhafazakâr kitlenin gazeteleri banka reklamından geçilmiyor.
Dindar insanların kurduğu şirketler faizli krediler ile çalışıyorlar.
Yerel yönetimlerde ve ülke çapında iktidar sahibi olundukça, rüşvet, ihale komisyonları en doğal hak olarak görülmeye başlandı.
Konuyu onlarca örnekle daha da açmak mümkün. Bu kadarıyla maksat hâsıl oldu sanıyorum.
Milli Gazete’nin fıkıhtan anlayan yazarları bunları oturup tartışmadı. Her şey kendiliğinden olup gidiyor.
Sayfa fakihleri oturmuş, kocanın hanımı üzerindeki hakları konusunda tavuk ve horoz resmi yayınlamakla meşguller... Ya da, kadın erkekten izinsiz evden çıkmasın bahsindeler...
Çıkıp da ortalıkta neler olup bittiğini görmesinler diye olsa gerek...
(Taraf, 19 Ağustos 2008)