Adli Tıp Profesörü Dr. Şebnem Korur Fincancı, Adli Tıp’ın güvenilmez bir kurum olduğunu belirterek, “Atamaları Adalet Bakanlığı eliyle yapılır. Kolayca etki ve baskı altına alınabilir. Böyle bir kuşkunun varlığı bile güvenilmezliği için yeterlidir” dedi.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Hürriyet gazetesinden Zeynep Miraç’ın sorularını yanıtladı.
Zeynep Miraç’ın Kabataş olayıyla ilgili sorduğu 10 soru ve Şebnem Korur Fincancı’nın verdiği cevaplar şöyle:
1-Kabataş olayıyla ilgili hazırlanan Adli Tıp Kurumu raporu sizi tatmin etti mi?
- Hayır, diz iç bölgesinde birtakım yaralar belirtiliyor. Öykü yok. Bu kişinin bir hastalığı var mıydı, ev içi kazayla meydana gelmiş olabilir mi bu yaralar? Her birinin araştırılması gerekirdi.
2-Z.D.’nin doğum sonrası depresyonda olduğu iddiaları da ortaya atıldı. Buna dair bir veri var mı?
- Ruhsal değerlendirme hiç yok. Böyle bir kalabalığın arasında kalmış, ruhsal olarak etkilenmez mi? Bunun birtakım ipuçları olacaktır. Postpartum kendi ruhsal hastalığı nedeniyle yalanlar uydurma davranışı olmaz mı? Olabilir. Hiçbirini bilmiyoruz.
3-Başbakan’ın görüntülerin karşısında çıkardığı bu raporu, bir uzman olarak nasıl tanımlıyorsunuz? Hatalı, taraflı mı, kötü niyetli mi?
- Bu rapor hiçbir şekilde alınıp bir yere konulacak bir rapor değil. Aklımla süzdüğümde bu raporu bir yere koymam. Tamamen eksik bir rapor.
4-Yaralanmalar gözle görülür olsa da bunun ardındaki nedenin araştırılması gerektiğini söylediniz. Travma ya da ruhsal etkinin doğruluğu nasıl test edilir?
- “Taklit ederler, benzer tablolar yaratırlar” derler. Hayır, kolay değildir taklit etmek. Ne kadar çalışmış olursa olsun, bir yerinden mutlaka açık verir insanlar.
5-Kabataş’ta şu cümle öne çıktı: “Kadının beyanı esastır”. Adli tıp açısından da beyan esas mıdır?
- Çok zorlu bir durum ve kötüye kullanıldığı için çok üzüldüm. Biz beyanı esas aldığımızı söyleriz. Ama tek başına beyanı esas kabul ettiğimizi de söylemiyoruz. Etkili bir soruşturma ve tıbbi belgeleme faaliyeti yürütüyoruz.
6-Bir raporun hatalı çıkması illa kötü niyet sonucu mudur? Başka bir deyişle adli tıp biliminde iki kere iki her zaman dört eder mi?
- Hayır. En büyük sıkıntılarımızdan biri de budur. Tıp zaten yüzde yüz kesinlikle çalışan bir alan değil. Önemli olan iki kere ikinin dört edeceği noktaya gitme çabasıdır. Gitmediğinde de “Elimdeki veriler yeterli değil” diyebilmeliyiz.
7-Bir kesimi diğerine külliyen düşman ilan eden bu olayın raporunu hazırlayan Adli Tıp Kurumu güvenilir bir kurum mudur?
- Hayır, güvenilmez bir kurumdur. Atamaları Adalet Bakanlığı eliyle yapılır. Kolayca etki ve baskı altına alınabilir. Böyle bir kuşkunun varlığı bile güvenilmezliği için yeterlidir.
8-Başbakan, “Adli tıp raporlarını nerenize koyacaksınız?” diye sorduğunda bir yazıyla cevap verdiniz: “Bugüne kadar nereye koyuyorsak oraya”. Bu raporların biriktiği yer neresi?
- En çok akıllarımız. Nasıl adalet insanları yaralıyorsa, bu adaletsizliğin bir parçası da adli raporlar olabiliyor zaman zaman. Adli Tıp yapılanması doğrudan devlet erkini yansıtan bir yapı. Başından beri devletin suçlarını aklayan ya da siyasi iradeyi koruyan raporlarla karşımıza çıkar.
9-Saldırıya uğramış bir vatandaşım... Bunu kanıtlamak için Adli Tıp Kurumu’ndan başka seçeneğim var mı?
- İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’nda insanların bireysel başvuru yapabilecekleri bir poliklinik kurduk. Adli tıp tarafından verilen raporun yanlış olduğunu düşündüklerinde ya da tatmin olmadıklarında başvuracakları bir poliklinik burası. Adli Tıp Kurumu ile ilgili yargının da eleştirileri olduğu için mahkeme polikliniğimizi resmi bilirkişi olarak kabul edip pek çok olguyu bize yönlendirmeye başladı.
10-Kabataş olayı ilk dillendirilmeye başlandığında, perşembenin gelişini çarşambadan görüp, Z.D. ile görüşmeyi düşündünüz mü?
- Düşünmüştüm. “Keşke hem çocuğu hem de anneyi muayene etsek” diye düşünmüştüm. O zaman da bir kaygım vardı. Öyküdeki birtakım öğeler çok tutarlı değildi. Acaba biz yardımcı olabilir miyiz diye aklımdan geçirmiştim. Üzüntüm, yine bir kadının bu işte kullanılıyor ve aşağılanıyor olmasına. Eleştirilen, bunu kötüye kullanan siyasi irade olmalı.