Magazin

‘Film çekecek fabrikayı kurdum’

Üç yıldır kendisinden film çekmesi beklenen Yılmaz Erdoğan, 'motor' demek için kollan sıvadı.

30 Ocak 2009 02:00

Üç yıldır kendisinden film çekmesi beklenen Yılmaz Erdoğan, 'motor' demek için kollan sıvadı. Üç yılda dört senaryosunun tamamlandığını belirten Erdoğan, 'BKM Mutfak' kadrosundan pek çok yeteneğin filmlerinde rol alacağını söylüyor.

'BKM Mutfak' ekibi şu günlerde Kanal D ekranlarında fırtınalar estiriyor. Başarının mimarı Yılmaz Erdoğan, üç sene boyunca film yapmadığı için ağır eleştirilere maruz kalsa da çok mutlu. Haftasonu'na verdiği röportajda hayatının hiçbir döneminin bu kadar verimli geçmediğini söyleyen Erdoğan, ekibi hakkında "Biz toprağa yeniden tohumlar ektik. Şimdi onların büyümesini izliyoruz. Ekiyoruz, biçiyoruz ve daha iyi ekinler vermesi için uğraşıyoruz. Uç yıldır bunun için uğraşıyorum. Bu cabalar BKM nin yeniden doğuşudur" diyor...

İşte Hafta Sonu dergisinin röportajı;


'BKM Mutfak' ekibini kurmava ne zaman karar verdiniz?

Beş sene önce düşündüm bu ekibi. Bizim ülkemizde sanana iki türlü eğitim şekli vardır. Her tiyatronun 10 yıllık taze bir ömrü vardır. 10 yıldan sonra bir dönüşüm yaratmazsan, bildiklerini aktarmazsan olmaz. Ben de o kurumların tükendiğini zayıfladığım ve geri gittiğini keşfettim. Bu benim tespitim. Bu fikir ortaya Çıktığında Beşiktaş Kültüt Mcrkezi'nin 10'uncu yılıydı. Biz toprağa yeniden tohumlar ektik. Şimdi onların büyümesini izliyoruz. Ekiyoruz, biçiyoruz ve daha iyi ekinler vermesi İçin uğraşıyoruz. Uç yıldır bunun için uğraşıyorum. Bu çabalar BKM'nin (Beşiktaş Kültür Merkezi) yeniden doğuşudur.

Üç yıl boyunca yeni bîr ekip yetiştirmek için çalıştınız. Uç yıl boyunca film çekmemenizin sebebi bu muydu peki?
Evet ama üç sene kabuğuma çekilmedim. Üretmeye devam ettim. BKM'nin kuruluşu kadar önemsediğim bir konudur Mutfak ekibi. BKM'nin şimdiye kadar yetiştirdiği oyuncular komedi sektörünün büyük bir bölümüne liderlik ediyor. Uç yıl film çekmemek alınmış bir karar değildi. Ama zaman ayırmam gerekiyordu bu işe. Ben pu işi yapmaktan da. buna zaman ayırmaktan da zevk alıyorum. Uç yıl boyunca yazdım. Hayatımın en verimli dönemlerinden biriydi bu yıllar. Hayatımın hiçbir döneminde bitmiş dört senaryom yoktu ama şimdi var. Sadece sinemada üç yıllık bir ara oldu. Tiyatro yaptım ve yazmaya devam ettim, insanlarda, sinema yapmadığım için 'hiçbir şey yapmadı' hissi oluştu. BKM Mutfak artık bizim filmlerimizde oynayacak. Yani film çekmedim ama film çekecek fabrikayı kurdum diyebilirim.

Bu ekip şimdiden çok başarılı oldu. Zaman zaman 'kendi rakiplerimi yetiştiriyorum' düşüncesine kapılıyor musunuz?

Kendi rakiplerim diye bir şey yok ortada. Ülkemizde var olan 'boynuz kulağı geçer' düşüncesinden kurtulduğumuzda bizim sanatımız daha fazla yol alır. BKM Mutfak ekibi için de kıyaslama yok. Bütün tohumlar benim için aynı. Onlara buraya geldiklerinde İlk söylediğim şeylerden biridir "Kendinizi kimseyle kıyaslamayın, benzemeyin" diye. Eğer kıyaslama yaparsak iş kötü olur. Onlar bana benzemeye çalışır ben de onları kendime benzetmeye çalışırım. O zaman "Bu adam 24 tane Yılmaz Erdoğan yetiştirmiş" derler. Bunu istemiyorum, onların da istediğini düşünmüyorum. Ekibin benden örnek alacağı konular mutlaka var ama benimle aynı olmayacaklar. Şöyle bir durum var; hoca ve usta arasındaki fark biz de biraz farklı. Hoca; öğretmek ve anlatmakla yükümlüdür, yapmakla yükümlü değildir. Yapmaz, nasıl yapılacağını anlatır. Usta; hem yapmak hem de öğretmekle yükümlüdür. Dolayısıyla bizim daha çok yapma ve nasıl yapılacağını göstermek gibi yükümlülüklerimiz var. Usta derken algıda biraz havalı görünebilir. Bir berberde ustalık kelimesi nasıl kullanıyor ve anlamlanıyorsa. BKM'de de aynıdır, iyi usta. kötü usta diye bir şey vardır ama bu bizim kendimize verdiğimiz bir paye değil, kurumsallaşmanın getirdiği bir sonuçtur.

Yıllardır İzleyenleri gülmekten kırıp geçiriyorsunuz. Şimdi sizinle beraber bunu, ekibiniz yapıyor. Onlar sahnedeyken çıkıp, onlarla oynamak gelmiyor mu içinizden?

 Yok. gelse oynarım. Ama zaten benim bu programda bir rolüm var. Çok İştah açıcı bir iş gerçekten. Bu işin içinde olan İnsanların iştahını açtığını biliyorum ve duyuyorum. Ama kalkıp onlarla sahnede oynayayım gibi bir İstek yok. Ben skeçlerin içinde bir figür olarak varım.

'BKM mutfak, yarının BKM'si'



'BKM Mutfak' ekibiyle beraber bir 61m çekeceksiniz ve senaryoya onların da katkısı olacak. Onlardan neler geleceğini havai ediyorsunuz?
Bu konuyla ilgili hayal etmek diye bir şey yok. Burada her şey sistemli gidiyor. Uç senedir burada film nasıl yazılır, dekor nasıl yapılır gibi bilgileri de alıyorlar. O yüzden neler geleceğini biliyorum. Ben asıl bundan 10 yıl sonra ne olacağını düşünüyorum. 10 yıl sonra Mutfak ekibi sezonda dört tane film yapabilir. Birçok televizyon projesi üretebilir. Atölyeden çıkan bir adam yazmayı, yönetmeyi, dekor yapmayı, kostümü, kısacası her şeyi belli ölçülerde bilir. Bazı alanlarda da uzmanlaşır. Aslında 'BKM Mutfak' yarının BKM'si. Şu anda önlerindeki en büyük sınav, film projesidir. Ama burada atölyenin yazdığı. Yılmaz Erdoğan'ın yazdığı kavramı, zaman içinde eriyecek.

Öğrencileriniz sahneye çıkmadan önce onlara verdiğiniz İlk tavsiye ne oldu?

Her zaman bir maç öncesi konuşma yaparız. Maç öncesi konuşma da şudur; siz eğlenmiyorsanız başkasının eğlenmesini beklemeyin. Ama bu eğlenme lafı lafta kalırsa olmaz. Zor bir iştir sahnede eğlenmek. Bir disiplin ve çalışma meselesidir. Bunu nasıl yapacaklarını da burada öğrenirler. Ekibe "Eğer seyircide birenerjisizlik hissediyorsan, o senin enerjisizliğinden kaynaklanır" derim. Bazen ilk perdeleri kötü oluyor. O zaman arada yaptığımız konuşma çok etkili oluyor. Taktik değişikliği sonucunda seyircinin de değiştiğini gördüler. Dolayısıyla hiçbir zaman 'seyirci kötü'kavramıyla çalışmadılar. Biz sadece kendimize bakarız. Seyirci istediğimiz kadar reaksiyon göstetmiyorsa o sahnenin kötülüğündendir. Onlara söylediğim en önemli şey: "Gerçekten eğlenin ve beni güldürün". Bazen "Beş kere izlesem bile bir skeci, altıncısında yine beni güldürmeniz lazım" diyorum. Oradaki en zor seyirci benim. Çünkü ben gelen seyircileri soruyorum arada. Yüzde 25'i hepsini alkışlıyor. Salonun yüzde 75'inin iyi demediği skeci de alkışlıyorlar. Soruyorum o zaman "Nesini beğendin bunun?" diye. Ablam "Bu çocuklar çok tatlı hiçbir şey yapmalarına gerek yok. boş ver" diyor. Böyle bir seyirci üretmiş olmak çok hoş. Zaten biz onları burada sahneye çıkarmadan önce Mutfakta çalıştırdık. Ama bu oyunculara garsonluk yaptırmak için değildi. Burada seyircileri tanımaları için çalıştırdık. Kimi servis yaptı, kimi barmenlik. Bir de bu programda anında geri dönüşü görebiliyoruz, alkışlarla.

Yeni projelerinizden biri 'Happy Christmas Rıza Abi' filmi. Ne zaman yeniden beyazperdede göreceğiz sizi?

 Son dakikaya kadar İsmi dahil her şeyi değiştirebilirim esasında. Şu anda son rötuşları yapıyorum ve senaryoyla ilgili keyfim çok yerinde. Çok uğraştım ve sonunda İstediğim tada getirdim. Ve bir ay sonra çekimlere başlamayı planlıyorum. Mühim olan senaryonun öncelikle benim içime sinmesiydi ve çok içime sinen bir proje oldu.

Peki, bu projede *BKM Mutfak' oyuncularını görebilecek miyiz?

Şimdi elimde dört tane hazır senaryo var. Bunların en az iki tanesi aynı sezonda yapılacak. Kimlerin oynayacağı ya da oynamayacağı meselesini bunun üzerinden değerlendireceği 3. Genel BKM stratejisiyle ilgili. 'Organize işleri şimdi tekrar izlediğinizde 'BKM Mutfak'oyuncularının birçoğunun orada oynadığını göreceksiniz.

'Haydarpaşa'ya gelen meşhur oluyormuş...Ben de oldum'

'Organize İşler'de helikopter görüntüleriyle İstanbul'a yeniden hayran bıraktınız birçok kişiyi. Birçok reklam ve belgesel İçin bu görüntüler sizden satın alındı. İstanbul'la İlgili böyle yeni bir projeniz var mı? Özellikle kültür başkenti olacağımız 2010 yılı için...

Evet. biz helikopterle bir çekim yapalım dedik, ilk olmuş. "Aman biz bir ilke imza atalım" diye bir amacımız yoktu. O yüzden çok beğenildi. Reklam ve belgesellere satılmasıyla da kendi masrafını çıkardı görüntüler (gülüyor). Üstelik çok da şanslıydık. Çünkü görüntü yönetmenimiz aynı zamanda pilot. Işığın hangi saatte nerede, nasıl olduğunu, havadan nasıl gözüktüğünü her şeyi çok iyi biliyor. 'Happy Christmas Rıza Abİ' için de istanbul'la görüştüm. Kırmadı bizi. bu filmde de oynamayı kabul etti. Ama bu serer biraz daha arka sokaklara gideceğiz.

İstanbul diyince aklınıza gelen İlk kare hangisi?

Haydarpaşa Garı'nın merdivenleri. Ankara'dan istanbul'a ilk geldiğim gün. bir de baktım filmlerde gördüğüm o meşhur yerdeyim. Herkesin "Yeneceğim seni istanbul" gibi sözlerle elinde bağlama, sırtında çanta göründüğü karedeyim. Kendi kendime birden "Bir bağlamam eksik" diye düşünmüştüm. "Ben seni yeneceğim istanbul" falan diye bir konuşma yapmadım, iyi anlaşırsak kardeş kardeş veya daha da İyisi sevgili olarak yaşarız diye düşünmüştüm. Ki öyle oldu. Meşhur olmakla ilgili birçok şaka yapmıştım ama gerçek olacağına inanmamıştım. Ama o filmler doğruymuş (gülüyor). Haydarpaşa'ya gelen meşhur oluyormuş. Ben de oldum.