T24 yazarı Fikret Bila, Mustafa Balbay'ın Cumhuriyet'te yayımlanan "Dünyada ve Türkiye'de sol" dosyası için kaleme aldığı "CHP için yeni siyaset ve uygulama alanı" başlıklı yazısında iktidarın Türkiye’de derinleştirdiği iki temel sorundan birinin ekonomik kriz diğerinin de laik-bilimsel eğitim olduğuna dikkat çekerek "Ekonomik sorunun çözümü mevzuatın elverdiği ölçüde, CHP’li tüm belediyelerin güçlerini birleştirerek, bir zamanlar Türk ekonomisinin temelini oluşturan ve bulundukları bölgede eğitim, sağlık ve kültürel faaliyetlerle insanların gelişimine büyük katkı sağlayan 'Kamu İktisadi Teşebbüsleri' modelini yeniden yaşama geçirebilirler" önerisini sundu.
Bila'nın yazısının tamamı şöyle:
"CHP için yeni siyaset ve uygulama alanı"
Sağ popülist lider, parti ve akımların yükseldiği, sol lider, parti ve hareketlerin ise iktidardan uzak düştüğü bir dönemden geçiyoruz.
Bu trend ABD’de, Avrupa’da yaşandığı gibi Türkiye’de de 20 yıla yakın süredir yaşanıyor.
Bu konjonktürde Avrupa’da uzun yıllar iktidar da olabilmiş solda yeni arayışlara Türkiye’de CHP eşlik ediyor. Avrupa ülkelerinin gelişmişlik düzeyi ve solun tarihsel gelişimi Türkiye ve Türk solundan çok farklı olmakla birlikte özellikle Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra hızlanan neoliberal politikanın küreselleşmesinden ve kimlik siyasetinin öne çıkmasından kaynaklanan sorunlar Batı’da da ülkemizde de solun yeni arayışlara yönelmesine yol açtı.
Ortaklaşa arayışlar
Her ülkenin koşulları farklı olduğu için arayışların farklı yönlerde olması doğal. Solun "somut şartların somut analizi" ilkesinin de gereği bu.
Türkiye’nin sorunları Avrupa ülkelerinin sorunlarından çok farklı olmakla birlikte sol açısından bazı alanlar ortaklaşa arayışları gerektiriyor.
Avrupa soluna baktığımızda özellikle Alman sosyal Demokrat Partisi’nin gelecek için üç siyaset alanını öne çıkardığını görüyoruz:
1-Feminist hareket alanı
2-Çevreci hareket alanı
3-Sürdürülebilir büyüme
Kanımca CHP’nin de bu üç alana fiilen yoğunlaşması gerekiyor.
Türkiye’de kadının insan hakları temel sorunlardan biri. Bu alan ancak solun çözüm getirebileceği bir alan olarak CHP’nin kapsaması ve liderlik etmesi gereken bir alandır.
Doğanın tahribi de kadının insan hakları gibi yine solun çözüm üreteceği bir alandır. CHP çevreci hareketi de temsil etmelidir.
Sürdürülebilir büyüme, istihdam ve sosyal devlet de yine CHP’nin öncülük etmesi gereken sorunlu alanlardır.
Elbette Türkiye için bu alanlardan daha öncelikli alanlar mevcuttur. İnsan haklarına ve kuvvetler ayrılığına dayalı demokratik laik Türkiye’nin inşa edilmesi, bu amaçla yeni bir anayasa ile parlamenter sisteme geçiş gibi. Bu zaten CHP’nin Millet İttifakı’yla Türkiye’ye verdiği temel taahhüttür. Ancak bunu gerçekleştirmesi için önce Millet İttifakı’nın iktidara gelmesi gerekmektedir.
CHP’nin iktidar iddiasında kapsaması gerekenler arasında Avrupa solunun de saptadığı gibi kadın hareketi, çevreci hareket ve yeni ekonomik model üretmenin önemli yeri olması gerekir.
Kadının insan hakları hareketleri ile çevreci hareketler ve gençlik akımlarının oluşturduğu sivil toplum kuruluşlarının mümkün olduğunca CHP çatısı altında yer ve destek bulmasının sol siyasete önemli bir alan açacağı ve güçlendireceği açıktır. Bu köprü ancak kadınların ve gençlerin CHP’de etkin şekilde yer bulması ve karar mekanizmasına katılmasıyla kurulabilir.
Ekonomik ve sosyal demokrasi
CHP Genel Başkan yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak’ın verdiği bilgiye göre, CHP’li belediye başkanları 2014 yılında ülke milli gelirinin yüzde 12’sini yönetirken, bu oranın 2019 yılında yeni kazanılan büyükşehir belediyeleriyle birlikte toplam milli gelirin yüzde 59’na ulaşmış durumdadır.
CHP’li başkanların yönettiği il belediyelerinde yaşayan nüfus, Türkiye nüfusunun yüzde 46.4’ünü ve ilçe belediyeleri de dahil edildiğinde yüzde 50’sine yakın bir nüfusu barındırmaktadır.
Bu bilgiler CHP’nin yerel yönetimlerde önemli bir iktidar alanına oturduğunu göstermektedir. CHP merkezi iktidar yolunda yerel yönetimlerdeki bu güçlü alanda hayata geçireceği projelerle önemli bir adım atabilir, güçlü bir zemin hazırlayabilir.
CHP, Bülent Ecevit’in demokratik solu anlatırken kullandığı, "Sosyal demokrasi siyasal demokrasiyi tamamlar. Ekonomik demokrasi her ikisini tamamlar" tanımıyla uyumlu projelerle ekonomik ve sosyal demokrasi modeli geliştirebilir.
İki temel sorun
İktidarın Türkiye’de derinleştirdiği iki temel sorundan biri ekonomik kriz diğeri laik-bilimsel eğitimdir.
Ekonomik kriz vatandaşın yaşamına işsizlik ve pahalılık olarak yansımaktadır. Neoliberal ekonomi politikasının acımasız uygulamaları gerek gelir dağılımını gerek servet dağılımını derin uçurumlara dönüşürmüştür. Genç ve eğitimli genç işsizlik yüzde 25’i aşarak tarihi rekor girmiştir. Üretim ekonomisini terkedip istihdam ve sürdürülebilir büyüme sağlamayan rant ve borç ekonomisi, orta gelirlileri dar gelirli, dar gelirlileri ise açlık sınırında yaşayan en alt grup haline getirmiştir.
CHP bu iki sorunun çözümüne belediyeler eliyle katkı sağlayabilirse önemli mesafe alır.
Ekonomik sorunun çözümü mevzuatın elverdiği ölçüde, CHP’li tüm belediyelerin güçlerini birleştirerek, bir zamanlar Türk ekonomisinin temelini oluşturan ve bulundukları bölgede eğitim, sağlık ve kültürel faaliyetlerle insanların gelişimine büyük katkı sağlayan "Kamu İktisadi Teşebbüsleri" modelini yeniden yaşama geçirebilirler.
Kalıcı çözüm
Halkın temel ihtiyaçlarını esas alarak; gıda, giyim, eğitim sektörlerinde doğrudan üretim ve aracısız dağıtım modelleriyle halkın temel ihtiyaçları ucuza sağlanabilir ve kalıcı istihdam yaratılabilir.
Bu amaçla belediye kırsallarında devlet üretme çiftlikleri, Sümerbank gibi modellerle beldenin üstün olan kaynaklarıyla ilgili üretim tesisleri kurulabilir. Ürünün dağıtımı ve ucuza vatandaşa ulaştırılması konusunda ise başarılı örnekler olan TANSA ve EKONOMA zincirleri modelinden yararlanılabilir.
Türkiye’nin 1930’larda başlayıp 1990’lara kadar sürdürdüğü planlı kamu ekonomisi oluşturmaya yönelik kamu girişimciliği politikasına dönmek, ekonominin temelini güçlendireceği gibi sosyal yaşam düzeyinin yükselmesine de büyük katkıda bulunacaktır.
1930-1990 yılları arasında 60 yıl boyunca bu ekonomi politikasının çok başaralı örneklerini oluşturan Ereğli Kömürleri İşletmesi (EKİ), Sümerbank, Etibank, Ereğli, Karabük, İskenderun demir-çelik fabrikaları model olarak incelenebilir ve belediyelerin birleşerek oluşturacakları güce göre daha küçük çaplı ve daha mütevazı şekilde uygulanabilir.
Bu ekonomik model uygun beldelerde kooperatif bazlı olarak veya küçük tasarruf bazlı olarak da uygulanabilir. Bu ekonomik örgütlenme biçimi yine Bülent Ecevit’in halk sektörü projesi ile çalışanların yönetimde yer almalarıyla da özyönetim modelleriyle de uyumludur.
Aynı şekilde belediyeler yine mevzuatın elverdiği ölçüde laik-bilimsel bazlı eğitim kurumları zincirleri kurabilirlerse eğitimdeki sorunun çözümüne de büyük katkı sağlayabilirler.
Bu projeler CHP’li belediyelerin kendi aralarında yok edilen Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) gibi bir örgütlenmeyle üretilebilir.