Fikret Başkaya'nın, kurucusu olduğu Özgür Üniversite’nin internet sitesinde yaklaşık 3 yıl önce yayınlanan “Asıl terör, devlet terörüdür” başlıklı yazısı nedeniyle, “örgüt propagandası” suçlamasıyla yargılandığı davada 3. duruşma bugün görüldü. Mahkeme, Başkaya'nın beraatine karar verdi.
Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada Başkaya hakkında 5 yıla kadar hapis cezası isteniyordu. Önceki duruşmada mütalaasını veren savcı Başkaya'nın cezalandırılmasını istemişti.
Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu, Başkaya'nın avukatlığını üstlenen İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Levent Kanat ve Yusuf Alataş ile birlikte hazır bulundu. Duruşmaya CHP Milletvekili Abdullatif Şener, HDP Milletvekilleri Mensur Işık, Filiz Kerestecioğlu, Kemal Bülbül ve Ömer Faruk Gergerlioğlu, yazar Temel Demirer, şair Ahmet Telli, yazar İsmail Beşikçi, akademisyen Baskın Oran, gazeteci-yazar Hüseyin Aykol, HDP Ankara İl Eşbaşkanı Hüseyin Gever takip etti.
Duruşmada, savcının önceki celse sunduğu mütalaasını yeniden okumasının ardından Fikret Başkaya esas hakkındaki savunması için söz aldı. Başkaya özetle şunları söyledi:
"Bağnaz ideoloji, egemen sınıfların çıkarlarını korumak için düşünce özgürlüğünü yasaklıyor"
"Terörle mücadele bir kötülüğü def etmekten çok, sınırlı hak ve özgürlükleri yok etmenin, siyasi muhalifleri şeytanlaştırmanın, etkisizleştirmenin bir yoludur. Terör örgütü peydahlayıp onunla mücadele üzerinden başka amaçlar gerçekleştirmek emperyalist pratiğidir.
Yakın zamanda hal esnafı bile terörist ilan edildi. Türkiye’de terörle mücadele adı altında ifade özgürlüğü ihlâlleri gerçekleşiyor. Terörle Mücadele Kanununun adını ifade özgürlüğü ile mücadele olarak değiştirmek önerilebilir. Benim yazımda atılı suçların tanımına uyan özellikler yok, suç propagandası ya da suça teşvik yok. Bu ülkede geçerli bağnaz ideoloji düşünce özgürlüğünü neden yasaklıyor? Egemen sınıfın çıkarlarını korumak için. Sonuç olarak özgür düşünceyi, ifade özgürlüğünü yasaklayan bir rejim çürür ve çöker.
"Sınıflı toplumlarda gerçeği söylemenin bir bedeli vardır"
Şeylerin gerçeğine nüfuz etmenin yolu onları sorgulamaktan, adlarıyla çağırmaktan geçer. Entelektüelin varlık nedeni sorgulamaktır. Sınıflı toplumlarda her zaman gerçeği söylemenin bir bedeli vardır ve bu bedeli de entelektüeller öder."
"Yazıdan cımbızlama ile terör örgütü propagandası çıkarılmış"
Avukat Kanat, "Yazıdan cımbızlama ile terör örgütü propagandası çıkarılmıştır. Çıplak bir propaganda var mı, örgütün şiddet eylemleri övülüyor mu? Hayır. İddia makamı sübjektif siyasal anlayışını yargı pratiğine taşıyarak yazıda adı bile geçmeyen bir örgütün propagandasını çıkarıyor. Düşünce özgürlüğünü koruyan bir karar almanızı talep ediyorum” diyerek sözlerini tamamladı.
Fikret Başkaya'nın avukatları,Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere de atıfta bulunarak bu metinlerde ayrıntılandırılmış suçlar ve tanımlar dışında kalan düşünce ifadesinin dava konusu olamayacağını, bunun Anayasa’nın 152. Maddesine aykırı olduğunu ifade etti. Avukatlar ayrıca, TMK 7/2 maddesine eleştiri niteliğindeki sözler ve haber niteliği taşıyan metinlerin suç sayılamayacağı yönünde reform paketi ile yapılan eklemenin de maddenin öngörülebilir olmadığını gösterdiğini belirtti.
Kararını açıklayan mahkeme, Fikret Başkaya'nın beraatine hükmetti.
"Düşünceyi ifade etmenin suç olmaktan çıkarılmasına hizmet edecek bir karar beklentisi"
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Hak İnisiyatifi Derneği, İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Uluslararası Af Örgütü Türkiye, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Yurttaşlık Derneği; İnsan Hakları Ortak Platformu çatısı altında duruşma öncesi açıklama yayınladı. Açıklamada, Fikret Başkaya'nın yanında olduklarını belirterek, düşünceyi ifade etmenin suç olmaktan çıkarılmasına hizmet edecek bir yargı kararı beklentisi içinde olduklarını kaydettiler. Açıklamada şu ifadeler yer aldı:
"Yazdığı bir makale nedeniyle yargılanan Fikret Başkaya’nin aleyhine Terörle Mücadele Yasası’nın 7/2. maddesi uyarınca açılan davanın üçüncü duruşması, 22 Kasım 2019 tarihinde, Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, saat 09:30’da görülecek.
1991 yılında yürürlüğe konulan Terörle Mücadele Yasası, ifade özgürlüğünü kısıtlamak düşünceyi baskı altına almak için kullanılan bir cezalandırma aracı olarak Türkiye’nin gündemini oluşturmaya devam etmektedir. Bu yasanın 6. 7. ve 8. maddelerinin ifade özgürlüğünü kısıtlamak için kullanımı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Venedik Komisyonu ve diğer insan hakları mekanizmaları tarafından sürekli olarak eleştiriye tabi tutulmuş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen ihlal kararlarıyla Türkiye mahkum edilmiştir. Bunun üzerine yasama organı da bu içtihata uyma amacıyla ilgili maddelerde defalarca değişiklik yapma zorunluluğu hissetmiştir.
"Fikret Başkaya davası önemli bir kritik eşiktir"
İnsan Hakları Eylem Programı hazırlıkları içinde olunan bir dönemde ve yakın zamanda onaylanan Yargı Reformu Stratejisi içinde de yer aldığı üzere, ifade özgürlüğünün uluslararası taraf olunan sözleşmelerdeki standartlara uygun hale getirilmesi, hedefi bakımından Fikret Başkaya davası önemli bir kritik eşiktir. Bu eşik, sadece yasalar yoluyla değil aynı zamanda yargı içtihatları ile de aşılabilecektir.
Fikret Başkaya, Terörle Mücadele Yasası’nın mağdur sembollerinden birisidir. 1990’larda yazdığı “Paradigmanın İflası” kitabı ile yargı önüne çıkan Başkaya, 2010’lu yılların sonunda da halen aynı yasanın mağduru olmaya devam etmektedir.
"Terörle Mücadele Yasası’nın baskı aracı olmaktan çıkarılmasının sembolü olacaktır"
Fikret Başkaya’nın beraati, Terörle Mücadele Yasası’nın bir baskı aracı olmaktan çıkarılmasının da sembolü olacaktır. Düşünceyi ifade etmenin suç olmaktan çıkarılmasına hizmet edecek bir yargı kararı beklentisi taşımaktayız. Fikret Başkaya’nın yanındayız."
IFEX (International Freedom of Expression Exchange - Uluslararası İfade Özgürlüğü İletişim Örgütü) adlı uluslararası çatı örgütünün açtığı kampanyaya katılan 5 kıtadan 19 ülkede 23 basın ve özgürlük kurumu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a kısa bir mesaj yollayarak Yazar Fikret Başkaya’ya yöneltilen baskı ve ‘terör örgütü propagandası’ suçlamaların sona erdirilmesini istemişlerdi.