Cumhuriyet yazarı Aydın Engin, darbe girişiminin ardından Gülen cemaatine yönelik olarak başlatılan soruşturma kapsamında tutuklanan, Ankara'nın Haymana ilçesinin Kirazoğlu köyünde yaşayan Abdülkadir Kiraz'ın mektubunu aktardı. Kiraz'ın mektubunda "FETÖ’yü bilmiyorken, Fethullah Gülen’i bilmezken, akşam haberlerini bile hayvanlarla uğraşmaktan dolayı izleyemezken bana FETÖ’cü denmesi, vatan hainisin, teröristsin denmesi çok ağırıma gidiyor. Tabir caizse ben FETÖ’den değil hayvandan, soğandan, sarımsaktan anlarım", "Ne Bank Asya’da hesabım var, ne telefonumda ByLok var. (Ayrıca telefonum80 TL’lik akılsız, basit ve camı kırık bir telefondur). Ne de çocuklarım bunların dershanesine, evlerine, yurtlarına gitti. Burada neden tutuklu olduğumu gerçekten bilmiyorum" ifadeleri yer aldı.
Aydın Engin'in "Haymanalı Abdülkadir Kiraz" başlığıyla yayımlanan (26 Aralık 2016) yazısı şöyle:
Bir tomar mektup. Hepsi hapishane damgalı. Sadece zarfların üstünü okuyarak Türkiye turu atarsınız: Kırıkkale, Kırklareli, Silivri, Urfa, Malatya, Sincan, Trabzon, Van, Muğla, Şakran, İzmir, Aydın...
Çok azı hükümlü, pek çoğu tutuklu...
Yargıç, savcı, öğretmen, belediye başkanı, belediye eşbaşkanı, akademisyen, asker, subay, general, amiral, savcı, çiftçi, öğrenci, gazeteci, asker eşi, asker kızı, asker oğlu. Türk, Kürt; genç, yaşlı; kadın, erkek...
Her bir mektup hak ve adalet arayışının yazıya dökülmüş çığlığı... Sesini duyuramayan, duyurmak isteyen, bir gazete yazarının sesine ses katmasını isteyen mektuplar...
Hepsini buraya aktaramam. Birini seçtim. Neredeyse rasgele birini. “Cumhuriyet’e FETÖ’cüler, PKK’liler doldu” diyen, savcı tanıklığı yapıp, 10 arkadaşımı, 10 kapı yoldaşımı içeri tıktıracak yalan ve iftiralarla savcıya malzeme sunanlara inat, FETÖ’cülükten tutuklu, Ankara’nın Haymana ilçesinin Kirazoğlu köyünden Abdülkadir Kiraz’ın mektubunu...
Çok az kısaltarak aktarıyorum:
“İsmim Abdülkadir Kiraz. 48 yaşındayım ve kendimi bildim bileli köyün dışına çıkmadım. (Askerlik hariç). İlkokul mezunuyum ve okumam yazmam yok denecek kadar az. O kadar ki şu satırları koğuşta birine yazması için rica ettim, ben söylüyorum o yazıyor.
1 Ağustos 2016 tarihinde FETÖ üyesi olmak suçundan gözaltına alındım ve 4Ağustos’ta serbest bırakıldım. Devamında 29 Ağustos’ta tekrar gözaltına alındım ve aynı gün tutuklandım.
Tutuklanmama sebep olan FETÖ üyeliği nedir bilmem. FETÖ’nün açılımının ne demek olduğunu bile gözaltına alındığımda öğrendim. Benim bu yasadışı örgüte üye olmamı bırakın, irtibatım dahi yoktur. Çünkü ben hayatımı çiftçilik ve hayvancılıkla sağlamaya çalışan biriyim. 2 çocuğum var ve hayatımdaki tek gayem bu çocuklarımı okutmaktır.
Gözaltına alınma sebeplerinden birisi üst aramam sırasında rahmetli babamdan kalan cüzdan ve içinde bulunan 3 (üç) adet 1 (bir) dolardır. Babam hayatını 1999 yılında kaybetti. Bu dolarlar da 1998 tarihlidir. Babamdan bana kalan bir hatıradır. Bu dolarlar babamın hatırası olduğu için cüzdanı yanımdayıllarca taşıdım. Ta ki gözaltına alınana kadar. Tutuklanmama sebep olacak durumun 1 (bir) dolar olacağını daha önce rüyamda görsem inanmazdım.
Gözaltına alınma ve tutuklanma sebeplerinden diğeri de bilmediğim biri tarafından iftiraya uğramaktır. Beni, “Kendisi FETÖ’cüdür” diye ihbar etmiş. Yukarıda da bahsettiğim gibi daha FETÖ’yü bilmiyorken, Fethullah Gülen’i bilmezken, akşam haberlerini bile hayvanlarla uğraşmaktan dolayı izleyemezken bana FETÖ’cü denmesi, vatan hainisin, teröristsin denmesi çok ağırıma gidiyor. Tabir caizse ben FETÖ’den değil hayvandan, soğandan, sarımsaktan anlarım. Tek derdim geçinmek ve çocuklarımı okutmaktır. Onun dışında ne bu örgütü tanırım, ne böyle bir örgüte para yardımında bulundum, ne Bank Asya’da hesabım var, ne telefonumda ByLok var. (Ayrıca telefonum80 TL’lik akılsız, basit ve camı kırık bir telefondur). Ne de çocuklarım bunlarındershanesine, evlerine, yurtlarına gitti.
Burada neden tutuklu olduğumu gerçekten bilmiyorum. Yetkililere sesimi duyurursanız, bu yazıyı gazetenizde yayımlarsanız çok sevinirim.
Abdülkadir Kiraz (Sincan Cezaevi A-3 koğuşu)”
***
Abdülkadir Kiraz’ın işi hayvanları, ektiği, diktiği soğanlar, sarımsaklarmış.
Benim işim haksızlığa uğradığını söyleyen, adalet aradığını haykırmak isteyenlerin sesi olmak.
Yani ikimiz de işimizi yapıyoruz...