15 Temmuz Darbe Girişimi

'FETÖ'cü olduğu ileri sürülen polis: 5 kişilik komite 1990'larda cemaat için atama yapıyordu

Polis Akademisi öğretim üyesi Nihat Demirbüken, 'emniyet yapılanması'yla ilgili iddialarda bulundu

14 Eylül 2016 13:18

Uzun yıllar polis okullarında eğitim veren ve eski bir 'FETÖ' üyesi olduğu ileri sürülen Nihat Demirbüken, "1990'larda örgütün polislerin hangi göreve getirileceğine karar verdiğini" iddia etti. Demirbüken, "Polis şurası öncesi yapılan toplantılara Türkiye’den bölge bölge katılım oluyordu” dedi. Demirbüken bu toplantıların 1990'larda da yapıldığını ileri sürerek "Rütbeli emniyet görevlilerinin şarka gidiş ve dönüşlerinde cemaat mensubu olanların istekleri ve cemaatin ihtiyacı doğrultusunda hangi illere, hangi görevlere atanacakları, cemaat mensubu olmayanların şarka gidiş ve dönüş tayinlerinin ise cemaatin menfaatleri doğrultusunda düzenlenmesi, oluşturulan beş kişilik tayin komitesi tarafından yapılıyordu" ifadelerini kullandı.

Yeni Şafak'tan Cihat Arpaçık'ın haberine göre, 'FETÖ' ana soruşturması kapsamında ifade veren eski Polis Akademisi öğretim üyesi Nihat Demirbüken, 'FETÖ'nün emniyet yapılanmasıyla ilgili iddialarda bulundu.

Arpaçık, 1988 şubatında İzmir Polis Koleji'ne öğretmen olarak girdiğini, Polis Akademisi'nde okutman olarak görev aldığını 2005'te emekli olduğunu okulun isteğiyle 2012'ye kadar devam ettiğini anlatan Demirbüken cemaatle 1979'da tanıştığını söyledi.

"Risale'- Nur'u maske yaptı"

“1979'da Mütevelli Heyetinin evlerinde yapılan Fethullah Gülen cemaati, Risale-i Nur okuma sohbetlerine ve Fethullah Gülen'in yapmış olduğu haftalık cuma vaazlarının teyp kasetlerini dinleyerek cemaat ile tanıştım” diyen Demirbüken 1980 Şubat ayında İzmir'e gittiğinde, Gülen'in yapmış olduğu soru-cevap sohbetlerine katıldığını, bu sohbetlerin astsubay emeklisi olan ve Tuzcu Cahit adıyla bilinen Cahit Erdoğan tarafından teybe kaydedildiğini iddia etti.

Demirbüken, "Gülen'in asıl amacını ve hizmet ettiği üst aklı kamufle etme adına Risale-i Nur hareketini bir maske olarak kullandığını" söyledi. 'FETÖ'nün kendisinden polis akademisinde okuyan ve çalışanları fişlemesinin istediğini ileri süren Demirbüken, "Örgüt mensubu olmayan öğretmenlerin kontrol altında tutularak öğrencilerle meşgul olabileceği alanlardan uzak tutulmasını, fikir, düşünce ve ideolojilerini takip edip, varsa özel hayatlarındaki zaaflarını tespit etmelerimiz isteniyordu. Ülkücü, Sosyal Demokrat öğretmenlerden rahatsızlık duyulmaktaydı” dedi.

"1990'larda bütün Türkiye'den rütbeli emniyetçilerden sorumlu temsilcilerin katıldığı aylık istişare toplantılarının da yapıldığını" ileri süren Demirbüken ifadesinde, “Bu toplantılar daha sonra kurulan polis şurası öncesi şuradan çok daha kapsamlı, cemaat adına emniyet genel müdürlüğü ile ilgili yürütülecek işleri organize eden, paralel emniyet genel müdürlüğü gibi görev yapıyordu" dedi.

"Beş kişilik tayin komistesi" iddiası

Demirbüken, "Toplantılara bölge bölge katılım oluyordu. Rütbeli emniyet görevlilerinin şarka gidiş ve dönüşlerinde cemaat mensubu olanların istekleri ve cemaatin ihtiyacı doğrultusunda hangi illere, hangi görevlere atanacakları, cemaat mensubu olmayanların şarka gidiş ve dönüş tayinlerinin ise cemaatin menfaatleri doğrultusunda düzenlenmesi, oluşturulan beş kişilik tayin komitesi tarafından yapılıyordu. Bu uygulamalar Personel Daire Başkanlığındaki cemaat elemanları aracılığıyla uygulamaya konuldu. Yurt dışı misyon koruma, komiser yardımcılığı sınavları, rütbe terfi sınavları ile ilgili cemaat mensubu kişiler tarafından seçildiğini, bu toplantılara iki yıl devam etti” ifadelerini kullandı.

"Yüksel'e komplo böyle hazırlandı"

"Cemaatin içinde olduğu dönemlerde toplantılarda bazı konuşmalara şahit oldum. Bunlardan bazıları DGM Başsavcısı Nuh Mete Yüksel tarafından Gülen örgütü ile ilgili olarak 2000'de açtığı dava ile ilgiliydi. Ordu, emniyet, istihbarat ve çeşitli bakanlıklardaki Gülen örgütü yapılanması ile ilgili ciddi çalışmalar yapıldı, sonucunda Yüksel'e komplolar kuruldu. Diyarbakırlı bir genç vasıtasıyla Yüksel'in kız kardeşi zinaya teşvik edildi. Sonrasında Yüksel zina tuzağına düşürüldü. Yüksel'in zina halindeki görüntülerini çektiler ve şantaj yaparak Gülen davasından çekilmesini istediler. Yüksel bunu kabul etmeyince Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'ne girip o kaset onların kasasına koyuldu. ÇYDD'ye baskın yaptırıldı. Kaset bulunup HSYK'ya gönderildi ve Yüksel teşhir edildi.”