Star gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, ABD'de yaşayan Fethullah Gülen'i, taht savaşını kaybedince Rodos şövalyeleri ile papalığa sığındıktan sonra Osmanlı İmparatorluğu'na karşı kullanılmak istenen Fatih Sultan Mehmet'in küçük oğlu Cem Sultan'a benzetti. ABD'nin, devletteki kadrolaşmasından yararlanarak Gülen'i AKP hükümetine karşı kullanma ihtimalini vurgulayan Taşgetiren, "paralel yapılanma"ya işaret ederken "hükümetin emniyet ve yargıyı neden bu hale getirdiğini" de sorguladı.
Taşgetiren'in Star'da "Camianın gücü ve Amerika" başlığıyla yayımlanan(4 Kasım 2014) yazısı şöyle:
Sabah Gazetesi genel yayın yönetmeni Erdal Şafak’ın dünkü yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın çalışma arkadaşlarına atfen verilen bir bilgi var. 17 Aralık sabahı “Darbe girişiminin iki ayağı” olarak niteledikleri Emniyet ve Yargı’daki yapılanma ile ilgili rakamlar. İşte o bölüm:
“Türkiye genelinde 81 ilin emniyet müdüründen 72’si Paralel Yapı’nın denetimindeydi.
İstanbul’daki 176 şube emniyet müdüründen 152’si Haşhaşi’lerdendi.
Daha vahimi; yerlerine atama yapılmasını önlemek için, potansiyel adayların tümü için akla gelebilecek tüm gerekçelerle soruşturma açtırmış, sicillerini bozmuşlardı.
Sonuç: Emniyet’te müdürlüğe getirilecek adam kalmamıştı!
Yargıya gelince...
Özel yetkili savcılıkların tümü Paralel’in elindeydi.
Ağır ceza mahkemelerinin tümünde 3 üyeden 2’si mutlaka onlardandı. Paralelci olmayan üçüncü üyeyi ise bir açığını yakalayıp şantajla sindirmişler, istediklerini yaptırmışlar, böylece kararların oybirliğiyle alınmasını sağlamışlardı. Örneğin, Köksal Şengün işte böyle bir tezgâhın kurbanı olmuştu.”
Cumhurbaşkanının yakın mesai kadrosu, bu maddi bilgileri verdikten sonra şunu söylüyordu:
“Dünya tarihi herhalde böyle bir darbe girişimi yazmamıştır.
Ve inan, Erdoğan dışında hiç kimse bu oyunu bozamazdı. ABD’de böyle bir tezgâh kurgulansa, Obama altından kalkamazdı. Avrupa ülkelerinin hiçbirinde böyle bir darbeyi bertaraf edebilecek lider göremiyorum... Tayyip Bey, gözü karalığı sayesinde oyunu bozdu.”
Bu bilgiler, öncelikle bize “Hükümet neden Emniyet ve Yargı’yı bu hale getirdi?” sorusunu sorma hakkı veriyor ve aldığımız cevap da “safmışız”dan ibaret kalıyor. Onun değerlendirmesini ayrıca yapmak gerekiyor. Ben burada başka bir değerlendirme yapacağım.
Hoca Amerika’da.
Daha önce de “Uluslararası boyut” başlığı ile yazdım, Amerika için Hocanın kendi ülkesinde bulunmasının Türkiye ile ilişkiler çerçevesinde değerlendirilmemesi mümkün değildir. Hiçbir ülke bu tür konuklukları siyasi maksat dışında görmez.
Tarihçi bir arkadaşım “Cem Sultan olayı”na benzetti durumu. Cem Sultan da Osmanlı’ya karşı kullanılmak istenmişti.
Acaba Amerika nasıl baktı 17 Aralık’a geliş ve ondan sonraki gelişmelere?
Şunları alt alta koyarak düşünüyorum::
Amerika’nın da Türkiye’nin yargı ve emniyetinde Camia’nın böylesine bir etkinliğe sahip olduğunu bilmediğini varsayamayız.
Amerika’da, yönetimi de etkileyebilecek güçte bir takım odakların mesela Davos’tan sonra, mesela Mavi Marmara’dan sonra, mesela Türkiye’nin Ortadoğu’da bağımsız politikalar uygulamaya yöneldiğinin netleşmesinden sonra, mesela Erdoğan - Gül - Davutoğlu’nun İslamcılığına hükmedildikten sonra, bu iktidardan kurtulma hesapları yaptığını düşünmek yanlış olmaz.
Dikkatli takip edenlerin, bu saydığımız hususların, Camia’nın da Ak Parti iktidarıyla farklılaştığı alanlar olduğunu görecekleri açık.
Camia’nın Ak Parti iktidarını ısrarla İran’la içiçe gösterme ve İsrail’e yönelik politikaları eleştirme çabaları herkesin malumu.
Soru şu:
Acaba Amerika’daki bazı odaklar, Tayyip Erdoğan’dan kurtulma formülünü, Camia’nın Emniyet ve Yargı içindeki gücünü kullanarak devreye sokmayı planlamış olamazlar mı?
Denklemin bir ayağına ayrıca dikkat etmek gerekiyor:
Camia, 17-25 Aralık’tan sonra, Amerika ve Avrupa’daki bir takım odakların tepkilerini kullanarak Hükümeti yıpratmaya çalışıyorlar. Ben onu, “Tayyip Erdoğan’ı Amerika’ya, AB’ye, uluslararası medyaya dövdürmek” olarak niteliyorum. Camia, bu tarz girişimlerin arkasında değilse, bundan büyük haz duyduğu kesin.
Camia, böyle bir hesabın içinde olur da, Amerika’nın - Avrupa’nın kurt oyuncuları, Camia’nın gücünü “Dünya Beşten büyük” deyip duran bir adamı devirmek için kullanmayı tercih etmezler mi?
Hele o güç, Yargı’da, Emniyet’te, böylesine bir etkinliğe sahipse ve Erdoğan’ın en yakınındakiler bile “Darbeyi Erdoğan’ın gözü karalığı önledi, Obama’yı bile götürürdü böyle bir hazırlık” diyecek kadar darbenin eşiğine gelindiğine kani iseler...
Camia ve Amerika ilişkisi bir paranoya mıdır?
Camia’nın Türkiye’deki gücünü Amerika okumuş mudur?
Amerika Camia’nın Türkiye’deki gücü ile Hükümetin bir kıskaca alınabileceğine inanmış olabilir mi?
Amerika babasının hayrına mı Hoca’yı konuk eder?
Amerika, bu tür paralel yapılanmalarla ülke istikrarını etkilemek için oynar mı?
Amerika, KCK paralel yapılanmasını Türkiye’nin içi ile oynamak için kullanır mı?
Bu soruları sormamak mümkün değil. Bir süper güçle yatmanın yılanla aynı çuvala girmek anlamına geldiğini Türkiye öğreneli çok oldu.