Kültür-Sanat

Festivalde hangi filmler kaçırılmamalı?

31. İstanbul Film Festivali dün gece Lütfü Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayında düzenlenen gala gecesiyle başladı

31 Mart 2012 21:37

Hayal, insanın ömrünü idame ettirme sebebidir. Çünkü hakikat, çoğu kez, yaşamak için yeterli gelmez. İnsan, hayal kurabildiği için ayrılır öteki canlılardan. Hayal kurma pratiğidir sinema. İran Yeni Dalga sinemasının ustalarından Abbas Kiyarüstemi hayalin insana verilen en büyük armağan olduğunu söyleyerek şu soruyu sorar: "Hayaller sayesinde, ardınızda iz bırakmadan aşılmaz duvarların ötesine geçebilir ve geri dönersiniz. Asıl soru şu: Bir kere çıktığınızda neden geri dönesiniz ki?"

31. İstanbul Film Festivali dün gece Lütfü Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayında düzenlenen gala gecesiyle başladı. Bu sene ''Sinema Onur Ödülleri'', yönetmen Ali Özgentürk, oyuncular Ayşen Gruda ve Halit Akçatepe, ilk kadın sinema eleştirmeni Sevin Okyay ile İngiliz yönetmen Terence Davies'e verildi. Terence Davies'in,  başrolünde Rachel Weisz'in yer aldığı son filmi ''The Deep Blue Sea/Aşkın Karanlık Yüzü''  festivalin açılış filmi olarak gösterildi. Hayal kurmayı sevenler, başkalarının hayallerini izlemek isteyenler 16 gün boyunca 7 sinemada 200’ü aşkın film izleme imkânına sahip. 
 
23 bölümden oluşan festivalde özellikle Arap Baharı üzerinden dünyadaki tüm halk hareketlerinin sorgulayan filmlerin yer aldığı  “ Devrimin Filmini Çekmek” adlı bölümde Mısırlı belgeselci Hannan Abdalla’nın Mısır Devriminin ardından 4 kadının yaşadıklarının anlatıldığı “ In the shadow of a man/ Bir Erkeğin Gölgesinde”;  Cezayir Devrimin anlatıldığı Gillo Pontecorvo imzalı “Battle of Algiers/ Cezayir Savaşı” ve  Ukrayna’da gerçekleşen Turuncu devrimin sorgulandığı Andrei Zagdansky’nin  Orange Winter/ Turuncu Kış adlı filmler mutlaka seyredilmeli.  
 
 “ Yunanistan’da Neler Oluyor?” adlı bölümde ekonomik krizin sosyal yaşamı nasıl etkilediğini anlatan ve gençlik ayaklanmalarının işlendiği film ve belgesellerle, IKSV’nin 40.yılı sebebiyle hazırlanan “Sinema ve Müzik” bölümü, Bir Çin Sinema Geleneği: WuXia", "Aile İçinde" gibi yeni bölümler ve Mark Cousins'in "The Story of Film: An Odyssey/ Filmin Hikâyesi: Uzun ve Maceralı Bir Yolculuk" adlı 15 saatlik filminin özel gösterimi dikkat çekiyor.
 
İnsanın mevcut ve muhtemel huzursuzluklarının kökeninde hayatı yeterince anlamlandıramamaktan duyduğu keder ve öfke vardır. Sinema tüm huzursuzların nefes alma mekânıdır. Karanlık bir büyüdür, süreğen bir masaldır. Sinema inanmak isteyip de inanamadıklarımıza bir kez daha inanma fırsatı verir. 
 
Herkesin unutamadığı filmler vardır unutamadığı aşklar gibi. Hem kendinden başkasına öykünmenin hem hayatını benzersiz ve kendini yüce kılacak ipuçları aramanın ve nihayetinde diğergâm olabilme yetisinin göstergesidir sinema. Seanstan seansa yetişirken bir hayattan başka bir hayata geçersiniz. 
 
Tek bir renk baskın değildir artık hayatınızda; tek bir ses, tek bir resim, tek bir söz, tek bir biçim yoktur artık, çünkü sinema ebrulidir. Çünkü size tek bir odada bütün bir dünyayı sunar. Çünkü karanlıkta tek başınıza otururken hiç bu kadar kalabalık ve aydınlık olmamışsınızdır. Huzursuzluğunuz kaybolur, çünkü sinema iyileştirir. Çünkü iyi bir film hayat kurtarır. Çünkü sinema olmadan hayat iyi yaşanmaz. 
 
İzlenmesi tavsiye edilenler: 
 
1. Alacakaranlığın Portresi / Twilight Portrait / Angelino Nikonova 
2. Unutulan Topraklar/ Land of Obvilion/ Michale Boganim
3. Kumpanya / The Travelling Players/ Theodor Angelopoulos
4. Cinnet / Despair/ Rainer Werner Fassbinder
5. Alpler /Alps/  Yorgos Lanthimos
6. Sevgililer/ Beloved/  Christopher Honore
7. İyi Niyetler / Best İntentions/ Adrian Sitaru
8. Azrail’i Beklerken / Chicken with Plums/ Marjane Satrapi-Vincent Paronnaud
9. Sadece Rüzgar / Just The Wind / Benedek Fliegauf 
10. Hudutların Kanunu/ Ömer Lütfi Akad