Spor

Fenerbahçe'yi öldürün de rahatlayalım

Varlığını kabul etmek istemediğim futbol yorumcularının ya da futboldan ekmek yiyen kişilerin kurşunlandığı haberleri hala aklımızda…

10 Şubat 2014 17:01

Türkiye’de 9 Şubat 2014 itibariyle sokakta insan olmanın işlevlerini yerine getirirken görülse yani bir kafede arkadaşlarıyla çay içse can güvenliği sağlanamayacak insanların arasında Yunus Yıldırım ve Murat Türker de eklendi.

Varlığını kabul etmek istemediğim futbol yorumcularının ya da futboldan ekmek yiyen kişilerin kurşunlandığı haberleri hala aklımızda…

9 Şubat Pazar günü oynanan Sivasspor-Fenerbahçe maçının ardından Başhakem Yunus Yıldırım ve 6. Hakem Murat Türker’in Kalamış’ta, Caddebostan’da ve Kadıköy’de rahatça gezebileceğini bana kimse söyleyemez. Sonlarını düşünemiyorum vallahi.

Moussa Sow’un orta yapma girişimi sırasında Kadir Bekmezci’nin eline çarpan topu görmeyen Murat Türker’in o pozisyonda yaşananları görmemesi imkansız. Elle oynayan Kadir Bekmezci bir pozisyonun penaltı olduğunu kabul ederken, raporda ne yazılacağını umursamak ya da bugünün ardından Merkez Hakem Kurulu’nda yapılacak herhangi bir açıklamayı dikkate almak saçmalık olur.

Sivas’ta gördüğüm şudur. Belki Türkiye Futbol Federasyonu, belki Merkez Hakem Kurulu, belki Paralel Devlet, belki George Soros, belki de ben… Kim yapıyor bilmiyorum ama birisi Spor Toto Süper Lig’de kimin şampiyon olacağına ya da şampiyonluk yarışının heyecanına müdahale ediyor.

Aziz Yıldırım bu durumu “yeteneksizlik” olarak lanse ediyor ancak onun “Paralel Devlet” söylemini anlatmaya çalışırken kullandığı kelimeler insanların kafasında soru işareti arttırmaya yarıyor. Bu toprakların kaderidir bu, insanların şüphelerinden, kararsızlıklarından ve vicdanlarından yarar sağlamak.

Kimileri yine bunu yapıyor, kimisi de Yargıtay’ın verdiği kararı da arkasına alarak Süper Lig’e direk müdahale ediyor.

PTT 1. Lig’de çok olmasa da Spor Toto 2. Lig’de, Spor Toto 3. Lig’de ve Amatör Liglerde bu tür bilerek yapılan hatalar çok olur.

Benim gözümle gördüğüm en bariz sonuca etki eden maç Bartınspor ile Muğlaspor arasında oynanan Bölgesel Amatör Lig Play-off karşılaşması olmuştu. Bartınspor, bu maçın ardından Nazilli’de dünyaya gelen ve yorumları dikkate alınan bir futbol adamının Muğlaspor için TFF ile görüştüğünü öğrenip bunun için itiraz dilekçeleri verse de bir sonuç alamadı. Yani “şeytan” sayesinde Bartınspor cehennemi yaşadı.

Bu hemen unutuldu. Sebebi ise belli, “alt liglerde olur böyle şeyler” düşüncesi…

Bunun sebebi ise bellidir. Pragmatizm…

Bir Galatasaray ya da Beşiktaş taraftarı “Fenerbahçe, Sivasspor’a mağlup oldu ama Yunus Yıldırım direk sonuca müdahale ederek bunu sağladı. Biz böyle mi şampiyon olacağız?” dediği zaman işler rayına oturur. Aslında Fenerlisi, Galatasaraylısı ve Beşiktaşlısı da farkında…

Bu işlerden geçmişte onlar da zarar gördü ve ileride de görecekler.

Haksızlık denen olgunun bu kadar kolay unutulabilmesi kabul edilmemeli. Yunus Yıldırım’ın can güvenliği olmalı ama koşulsuz bir iş güvenliği olmamalı.

İşin başındaki yetkililerin istifa eden duyguya kapalı kalpleri varsa, bari kapitalist patron tarafları ortaya çıksın da gerekeni yapsınlar.

“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” düşüncesi toplumumuzun ve dolayısıyla futbolumuzun şiarı haline geldi. Bizle ilgisi olmayanın, bizden daha altta olanın ve ucu bir şekilde bize fayda sağlayacak haksızlığın peşine düşmüyoruz. Ve bununla da ciddi ciddi övünüyoruz.

Ve bu kafa yapısını direk saha dışına gönderen sözler de maçın hemen ardından Gökhan Gönül’den geliyor.

“Sivas'ı yenerdik, hakemi yenemezdik. Sus sus sus nereye kadar, ölüp ölüp diriliyoruz. Bir suçumuz varsa söylesinler, ne yapmamızı istiyorlar, her gün ölmektense bir gün ölelim. eskiden 4 hakem vardı, şimdi 6 hakem. 12 hakem olsa da değişmeyecek demek ki. Bu saatten sonra rakiplerle mücadele etmek yetmeyecek, hakemlerle de mücadele edeceğiz. Buramıza geldi yeter.”

Gökhan Gönül’ün buradaki veryansını gerçekten sizlere de “Yabasta!” dedirtmiyorsa vicdanla büyük sorunlarınız var demektir.

KONUŞAMADIKLARIMIZ

Yunus Yıldırım’ın yaptıkları o kadar maçın ve haftanın önüne geçti ki konuşamadığımız birçok konu oldu.

Fenerbahçe’den başlarsak Volkan Demirel’in bir maç da olsa ne zaman kalecilik yapacağı konusundaki merakım bu hafta da bitmedi. Bu hafta da Ersun Yanal’ın oyuncu değişiklikleri 10 dakika sonra Fenerbahçe’nin elini ayağını karıştırmasına sebep oldu.

Sezen Aksu’nun da dediği gibi iyi şeyler de olmadığı değil…

Akhisar Belediyespor…

Türkiye’nin açık ara en iyi yönetilen kulübü…

Kariyerlerinde istikrar nedir bilmeyen futbolcu topluluğuyla istikrarı yakaladılar. Süper Lig’de 31 puanla 5. sırada bulunuyorlar. Umarım yakın zamanda Akhisar Belediyespor ve Hamza Hamzaoğlu’nun macerasını anlatan kitap yazılır da çocuklarımıza yaşatırız.

Tabi o kitaba yazılacak daha çok sayfa var. Onların başarısı umarım herkese örnek olur.

Son olarak…

Galatasaray’ın 11 kişiyle savunması ve Melo’yu hücuma nasıl kattığını konuşmak gerek. Burak Yılmaz’ı bile topun arkasına geçiren ve rakibinin sadece geriye ve kenarlara pas yapmasını sağlayan V şeklinde savunma yapan Galatasaray müthiş detaylar barındırıyor. Roberto Mancini’nin Süper Lig’in çok üstünde bir teknik adam olduğunu her hafta göstermesini sağlayan Galatasaray’ın bu sezon ve önümüzdeki sezon yaşayacağı iki sıkıntı olacak gibi gözüküyor. Dünya Kupası’na giden yabancılarının göstereceği performans sonunda gelecek teklifler, başta Muslera. İkinci olarak da mevcuttaki yabancı kısıtlaması…

Gelecek sezon 5+0+3 olacak kural için ne yapacaklarını şimdiden merak ediyorum.