Gündem

Fehmi Koru: Siyasiler gazetecilere tahammül etmek zorunda

"Darbe ve darbeci ile gazeteci sözcüklerinin aynı cümle içerisinde kullanılması bile mahzurludur"

21 Şubat 2019 08:13

*Fehmi Koru 

Bugün yazıya ABD başkanı Donald Trump‘ın yukarıdaki Twiti ile giriyorum. İlk gördüğümde sahte bir hesaptan atılmış olabileceğini düşündüm. Sonra aklıma hedef seçtiği gazetenin son günlerde sürdürdüğü, Trump‘ın hakkında devam eden adli soruşturmayı sonlandırmak, onu yapamıyorsa hedefinden saptırmak için birbiri ardına gerçekleştirdiği hamleleri sergileyen ısrarlı yayınları geldi. Emin olmak için yine de araştırdım.

Doğruymuş. Twit Trump‘ın resmi hesabından atılmış. ABD başkanı, ülkesinin en önemli gazetesi için, ”Bunlar halkın gerçek düşmanları” kanaatini herkesle paylaşmış...

Dünyada yeni beliren politikacı tipi basından hoşlanmıyor. Trump daha yola çıktığı ilk günden başlayarak, kendisine şartsız destek veren bir TV kanalını ayırıp medyanın geri kalanına ağzına gelen en ağır sözleri sarf ederek bugünlere geldi.

‘Halkın düşmanı’ sıfatını da ilk kez kullanmıyor Trump; daha önce başka gazeteler, CNN gibi kanallar ve pek çok gazeteci için de kullandı.

Avrupa’da da yükselen çizgi Trump türü politikacılar. Onların en göze çarpan örneği Macaristan başbakanı Viktor Orban. Onun da medyayla ve basın mensuplarıyla başı hoş değil. Seçim kampanyası sırasında kendisine boyun eğmemiş az sayıdaki gazete ve gazeteci için galiz ifadeleri o da bolca kullandı.

Başka ülkeler de var Avrupa’da; Afrika’da, Asya’da, Ortadoğu’da da gazetecilere ve gazetelere zor günler yaşatan yeni tip politikacılar olduğu biliniyor.

Elbette gazeteciler 'halkın düşmanı’ değiller, en sert muhalifler bile o tavrı görevlerini öyle bildikleri ve tanımladıkları için takınıyorlar. Genelde gazeteci, kendini halk namına yönetenleri denetleyen bir konumda görür, yanlış işlerle karşılaştığında da bunu en çarpıcı biçimde okurlarıyla paylaşmayı görev bilir.

Sonucuna katlanmayı da göze alarak…

2018’de 53 gazeteci hayatını kaybetti

Dünyada en fazla mensubunu intikam cinayetlerinde kaybeden mesleklerin ilk sırasında basın mesleği geliyorsa bundandır.

[Geçen yıl (2018), biri ülkemizde Suudlu bir infaz timi tarafından öldürülen Cemal Kaşıkçı olmak üzere tam 53 gazeteci suikastlar ve cinayetlere maruz kaldı; bunlardan 34’ü intikam cinayetiydi. Diğerleri takip etmeye gittikleri savaşlarda ve tehlikeli görevlerde hayatlarını kaybettiler. En tehlikeli ülke de, ‘Reporters Without Borders’ meslek örgütü tarafından, silahlı bir kişinin Maryland eyaletinde çıkan Capital Gazette ofisine girip önüne gelene ateş açarak 6 gazeteciyi öldürdüğü ABD olarak ilan edildi.]

Popülist de denilen yeni tür politikacıların da sevenleri, onlara ölümüne bağlılık duyanları var. Trump‘ın Bunlar halkın gerçek düşmanları kanaatinde olduğunu öğrenen sevenleri arasından bir-ikisi NYT için de bir iyilik düşünebilir.

Herhalde NYT yönetimi tedbirleri artırmıştır.

[NYT patronu A. G. Sulzberger, Trump’ın Twiti ardından şu mesajı yayınladı:“Kullanılan ‘halkın düşmanı’ sıfatı yalnızca hatalı değil, tehlikeli de. Halka ulaşacak bilgiyi kontrol peşinde olan diktatörler ve tiranlar tarafından tedavüle sokulduğunun çirkin bir tarihi de var bunun. Bu sıfatın, konumu kendisine ülkenin düşmanları ile mücadele etmek ve hapsetmek gibi geniş yetkiler de veren biri tarafından kullanılması ise çok yanlıştır.”]

Bir de gazetecilerin üzerine yargıyı salan rejimler var. Bunlar daha çok Avrupa ülkeleri ve ABD dışında yer alıyor. Meslek örgütleri onların da çetelesini tutup her yılın sonunda hiç de iç açıcı olmayan rakamları açıklıyor.

Durum, gazeteciler açısından, her geçen gün daha da kötüye gidiyor. 2017 yılında dünya çapında 47 gazeteci suikastlar, cinayetler ve tehlikeli görevler yüzünden hayatını kaybetmişti ve bunların 18’i intikam cinayetiydi. Son iki yıl arasında bile tabloda önemli bir fark var.

Yukarıda görüyorsunuz, TIME dergisi 2018’in ‘yılın kişisi’ kapağını Kaşıkçı‘nın da içinde yer aldığı öldürülen ve hapsedilen gazeteciler olarak belirledi.

Türkiye’nin ismi yalnızca topraklarında bir yabancı gazetecinin infaz edildiği ülke olarak geçmiyor. Maalesef ‘en fazla gazetecinin hapiste tutulduğu ülkeler’ sıralamasında da ilk sıralarda yer alıyoruz. Kaşıkçı cinayetinin dünya medyasında gündem teşkil ettiği haftalar boyunca, Türkiye’nin mecburen isminin geçtiği her haberde bu durum mutlaka zikredildi.

Cumhuriyet davası

Dün, haklarında verilmiş kararın temyizinin lehte gerçekleşmesi beklenen Cumhuriyet gazetesinin eski yazar ve yöneticileri, cezalarının İstinaf Mahkemesi tarafından onaylandığını öğrendiler. Bazıları -cezası 5 yıldan az olanlar- bu yüzden yeniden cezaevinin yolunu tutacaklar. Daha ağır ceza almış olanların Yargıtay’a gitme hakları var.

Hoş bir görüntü değil bu.

Aynı hoş olmayan görüntü, 15 Temmuz hain darbe girişimin herkesi sarıp sarmaladığı infial ortamında mahkemelerce tutuklu yargılanan ve bazısı mahkum da edilen gazeteciler için de söz konusu.

Darbe ve darbeci ile gazeteci sözcüklerinin aynı cümle içerisinde kullanılması bile mahzurludur, içeriye de dışarıya da yanlış mesaj olarak ulaşır.

Türkiye’yi gazetecilik faaliyeti yüzünden insanların cezalandırıldığı ülkeler arasında yer almaktan uzaklaştırmak gerekir.

Beğenilmeyen haberler yapan, yorumlarda bulunan gazetecilerin ağzının payını verecek başka gazeteciler mutlaka olur; bizim ülkemizde bunu görev olarak üstlenmeye hazır çok sayıda gazeteci var. Onların işini yargıya yüklemek gereksiz.

Trump gazeteci sevmiyor, Macaristan’da Orban da sevmiyor. İsrail’de Netanyahu da gazetecilere iyi gözle bakmıyor. Filipinler’de Duterte de öyle. Suud’un güçlü adamı MbS‘nin gazetecilerle ilgili duygularını da Kaşıkçı cinayeti ile öğrendik.

Gazetecileri sevmek zorunda değil siyasiler, ama gazetecilere tahammül etmek zorundalar.

Basın demokrasinin olmazsa olmaz bir unsurudur çünkü.


*Bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır.