*Fehmi Koru
Saadet Partisi’ne haksızlık ediliyor ve haksızlık edenler arasında ben de varım.
Önceki gün Milli Gazete yazarı Adnan Öksüz‘ün sütununda, Saadet Partisi’nin İstanbul büyükşehir belediye başkan adayı Necdet Gökçınar‘ın bir sitemini okudum.
Sizler de okuyunuz diye alıntılıyorum:
“Televizyonlara bakıyorum, gazetelere bakıyorum, sanki İstanbul’da iki aday varmış gibi bir hava estirilmek isteniyor. İstanbul’da bir aday daha var, o da Saadet Partisi’nin adayı. Seçimlere az bir süre kaldı ama bunu bir şekilde anlatmamız lazım…”
Doğru söze ne denir? Türkiye’de siyaset iki cephe arasına sıkıştı; o cephelerden birinde yer almayan partiler ve adaylarının seçimlerde seslerini duyurmaları olağanüstü zorlaştı.
Oysa Türkiye’de 100’ye yakın siyasi parti var ve bunlardan 13’ü bu seçimde oy pusulasında adaylarıyla yer alıyor. Başka partiler ittifak yüzünden bazı iller ve ilçelerde aday göstermez iken, Saadet Partisi bütün iller ve ilçelerde seçimlere kendi adaylarıyla katılıyor.
Ancak sesini duyurmakta zorlanıyor.
Medya böyle oldukça…
Bunun en önemli sebebi medya. Medya düzeni artık tek taraflı çalışıyor.
Eskiden partilerin görüşlerini yansıtan, onlarla birlikte anılan gazeteler vardı. Ulus gazetesi CHP yanlısıydı, Zafer, Adalet, Son Havadis gibi isimler taşıyan gazetelerin de dönemlerinde DP ve AP’ye destek verdikleri bilinirdi.
‘Nâşir-i efkâr’ sıfatı kullanılırdı partilerin fikirleri istikametinde yayın yapan gazeteler için… ‘Yandaş’ gibi aşağılayıcı bir sıfat kullanılmazdı.
Son Havadis AP’nin nâşir-i efkârıydı, Ulus da CHP’nin…
Diğer gazeteler? Diğer gazeteler kendilerini dengede tutmaya çalışır, tek taraflı görünmemek için az da olsa çaba gösterirlerdi.
Bugün öyle mi ya? Gazeteler ve haber kanallarının büyük bölümü alenen taraf tutuyor; iktidar partisinden yana taraf…
Saadet Partisi’ni kayıran -bereket versin- Milli Gazete ve TV5 var; onlar da olmasa bu seçime Saadet’in de katıldığından pek az kimsenin haberi olacak.
Aslında günümüzde ‘sosyal medya’ var, internet üzerinden yayın yapan -bizim OcakMedya gibi- haber siteleri de bulunuyor; ancak cephe partileri dışında kalanların o alanları da iyi kullanabildikleri söylenemez. [Muhtemelen farkındasınızdır: OcakMedya‘da biz cephe dışında kalmış partilere ve adaylarına seslerini duyurabilecekleri bir platform sağlamaya çalışıyoruz.]
Türkiye siyasetinin bugünkü gerçeği ortada: İki cepheli bir yığışma söz konusu. Bir yanda AK Parti ve MHP, diğer yanda da CHP ile İYİ Parti’nin yer aldığı bir cepheleşme.
HDP ile Saadet Partisi, tabirim mazur görüle, ‘butik parti’ görüntüsünde.
‘Butik’ kendine özel müşterisi bulunan yerlere verilen ad; HDP ve Saadet’in de kendine özel seçmen kitleleri var. ‘Butik parti’ demem o sebeple…
Haksızlığı yaratan cepheleşmedir
Saadet Partisi, son seçimler ve referandumlar kampanyalarında fark edildiği üzere ülkeye yararlı olabilecek bir program ve gerçek anlamda bir muhalif üslupla takdir topladı. Bunda lideri Temel Karamollaoğlu‘nun samimi tavrıyla oluşan kişisel sempatisinin de payı var. Ancak en son geçen yıl yapılan seçimde kendisinden beklenen çıkışı gösteremedi ve oy oranı fazla kımıldamadı.
Pek çok seçmenin gözü ve kulağı Saadet’te olsa bile oyunu oraya yönlendirmede isteksiz olduğu ortaya çıktı.
Bunda kampanyaların kutuplaştırıcı bir dille yapılmasının katkısı büyük.
Partiler geleneksel tabanlarını elde tutabilmek ve geniş kitleleri arkalarına çekebilmek için birbirlerine karşı yıpratıcı ve yıkıcı bir dil kullanıyor, bu da cepheleşmeye ve oyların da cephelerden birine akmasını sağlıyor. [Kavga HDP’nin de saflarının sıklaşmasına yarıyor.]
Makul bu arada ortadan kayboluyor.
Saadet Partisi’nin açmazı da bu terslikle irtibatlı.
Bu seçimde tepe tepe kullanılan ‘beka sorunu’ kavramı yine benzer bir taraftarlık oluşturma amaçlıydı ve yine cepheleşmeye sebep oldu. Bir tarafta “Ülke içeriden ve dışarıdan saldırı altında, oyunuzu bize vermezseniz yandınız” diyen bir cephe, diğer tarafta da “Esas ülkeyi yakan bugünkü iktidar” diyen ikinci cephe…
Kimsenin Pazar günü oyumuzla ilçemiz ve ilimizi yönetecek insanları seçeceğimizi düşündüğü yok.
Galiba Saadet Partisi bu gürültülü kampanya ortamından rahatsızlık duyup hizmet anlayışına prim vermeyi düşünen kimler varsa onların oylarını alabilecek.
O kitlenin kendisi ne kadar büyük? Medya bombardımanına kulak vermek yerine kendi doğru bildiklerinden hareketle ve sağduyusunu kullanarak oy verecek insanların sayısını seçim sonuçları açıklandığında büyük çapta Saadet Partisi’nin oylarına bakarak anlayacağız.
Haksızlık yapıldığı kesin Saadet gibi cepheler dışında kalan partilere; ama bu ülkemizin bugününün gerçeği: İki cephe dışında kalmış partilere evet haksızlık yapılıyor.
Seçmenler arasında bu haksızlığı dikkate alarak oy kullananlar da mutlaka olacaktır.
*bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır