Fehmi Koru: Ruslar bizden "Haydut" diye söz ediyordu, şimdi "müttefik" olduk; Rusçayı zenginleştirdik
"Allah’a şükür medyamız, 'Okurlar ne der?' diye düşünmek zorunda kalmıyor"
13 Ağustos 2016 22:13
Fehmi Koru*
Eskiler ‘şerden hayır, hayırdan şer doğabilir’ diye özetlemişler evrensel gerçeği… Başımıza gelebilecek en büyük ‘şer’ 15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişimiydi; tamir edilemeyecek gibi görünen Türkiye-Rusya ilişkileri ‘darbe’ sonrası başlayan yumuşamayla yeniden eski halini alabileceği umudunu veriyor.
Bu da ‘şerden doğan hayır’ işte.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı arayıp “Geçmiş olsun” diyen ilk lider Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’di çünkü.
Gazeteler Rusya’nın eskiden ‘gözbebeği’ muamelesi yaptığı Ukrayna’nın yerine Türkiye’yi ikame etme niyetinde olduğunu yazıyor.
Hiç değilse yeniden canlandırılan ‘Türk akımı projesi’ bu amaca hizmet ediyormuş… Uzmanlar, “Rusya Türkiye ile arayı düzelterek Ukrayna’yı by-pass edecek” diyormuş…
Elbette o proje Türkiye için de olumlu.
Yine uzmanların görüşü bu.
Dünkü manşetler… Bugünkü manşetler…
Ara düzeldikten sonra iki ülkenin medyasının havasının nasıl temelden değiştiğini fark ettiniz mi?
Bizim gazetelerde Rusya yepyeni bir hüviyete büründü. 24 Kasım’dan (2015) bu yana neredeyse her fırsatta gazete manşetlerinden ‘hedef tahtası’ haline getirilen ülke gitti, onun yerini ‘sadık müttefik’ statüsüne eriştirilmiş yenisi alıverdi.
Jet düştükten sonra Moskova’ya gidip herhangi bir Rus yetkiliyle görüşen politikacılar ‘hâin’ sıfatını hak ediyordu bazı gazetelerin manşetlerinde; aynı gazeteler Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet BaşkanıPutin’in St Petersburg görüşmesini ‘Petersburg kararları: Tam inşa dönemi’ sevinçli edasıyla manşetlerine taşıdı.
Tek bir gazete değil, neredeyse bütün basın…
Bizim dilimizin değişmesi neyse de, kuyruk acısı olanın –jeti düşürülen o çünkü– dili de müthiş değişti.
RT ve Sputnik: Tam dönüş
Putin başkalarının kendisi ve ülkesi hakkında ne düşündüğüne önem veren bir lider. Yabancıların kendisine baktığında bir ‘otokrat’ gördüğünün, Rusya’yı ‘demokrat’ saymadığının da farkında.
Rusya’nın dışarıya dönük yüzünü, bu amaçla kurulmuş RT (Russia Today) televizyon kanalı ile Sputnik haber ajansı temsil ediyor.
Ajans ve televizyonun iki amaca hizmet etmesi öngörülüyor: İlki, Putin ve Rusya hakkındaki önyargıları yıkmaya çalışmak… İkincisi de, kendilerini demokrat olarak başkalarına yansıtan Batılı ülkeler ve liderlerinin hiç de öyle olmadıklarının örneklerini bulup altlarını çizmek…
Rusya’nın devlet tarafından 2014 yılında faaliyete geçirilmiş ajansı Sputnik İngiltere’de Daily Mailgazetesinin özel ilgi alanına giriyor. Neden merkezini her ajans gibi Büyük Britanya’nın başkenti Londra’da değil de Edinburg’da (İskoçya) oluşturduğundan başlayıp hemen her haberini kasdi bularak eleştiriye tâbi tutuyor Mail…
Buradan, gazete, Sputnik’in İskoçya’yı Büyük Britanya’dan kopartma niyetine ulaşıyor…
Türkiye de hem RT’nin hem de Sputnik’in ilgi alanında.
Geçen yıl kasım ayından bu yana RT ve Sputnik Türkiye’yi kötü gösterecek ne kadar haber ve analiz varsa hepsini dünyaya yaymakla meşguldü. Bu sebeple uzun bir süre Sputnik ajansının internet sitesine erişimi Türkiye engellemişti.
Şimdi girin Sputnik’in Türkçe haberlerine, iki hafta öncesine kadar küçümsenen, alay edilen, çeşitli isimler takılan ülkemize ve liderlerine ne kadar sevecen yaklaşıldığını görüp şaşıracaksınız.
Michele Hanım sağolsun…
Jet düştükten sonra ise… Rusya’daki medya bütünüyle Türkiye aleyhtarı bir havaya bürünmüştü.
Her gün kimin ne yazdığını, hangi gazetenin ne manşet attığını, televizyonlarda bizim ve siyasilerimiz hakkında neler söylendiğini takip edemedim elbette.
Ancak, görevini Rus medyasını yakından izleyip siyasi ve sosyal trendleri İngilizce bilenlerle paylaşmak olarak tanımlamış Michele Hanım’ın (Michele A. Berdy) Moscow Times’daki haftalık sütunu ilâç yerine geçiyor.
St Petersburg zirvesi sonrasında burada yazdığım notta, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde Çarlık Rusyası ve Sovyetler Birliği’nden kaynaklanan sorunlara şöyle bir değinip geçmiştim.
Bazı okurlar tarihin tozlu sayfalarının açılmasını garip karşıladı.
Oysa geçen yılın kasım ayından sonra, jet düştü diye, Ruslar’ın ilk aklına gelen derhal Türk-Rus savaşları olmuş…
Bir gazete şu manşeti atmış: ‘Шесть веков имперского противостояния.’ Türkçesi, ‘altı asır sürmüş emperyal çatışma’ demek…
Yine de bu namuslu bir yaklaşım. Moscow Times yazarı, Rus medyasının olayı Türkiye’ye karşı yaylım ateş açma fırsatı olarak değerlendirdiğini ve bu amaçla Rusları Türkiye’den ve Rusya’ya ihraç ettiğimiz ürünlerimizden uzak tutmak için yeni bir dil icat ettiklerini yazdı.
Şu cümle onun: “Daha bir ay önce ağızlarda mükemmel bir tad bırakan Türk peyniri ‘küflü’ ve tatsız olarak yansıtıldı…”
Geçen yılın aralık ayında yapıldı bu tespit…
Rus dili sayemizde zenginleşti
Hakkımızda en çok kullanılan sıfat ‘туркобандеровцы’. Ukraynalı Stephan Bandera’nın isminden türetilmiş aşırı milliyetçi anlamına bir sıfat ile İngilizce ‘haydut’ sözcüğünün karması… ‘Türk haydutlar’ gibi bir şey…
Gazetelerde şöyle bir bulmaca bile yayımlanmış: ‘А как теперь правильно: жидотурки или туркобандеровцы?’ Türkçesi: “Onlar için en uygun sıfat hangisi; ‘Yahudi-Türkler’ mi diyelim, yoksa Türk haydutlar mı?”
O arada Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın soyadını Rusça’da fiil haline de dönüştürmüşler: ‘Эрдоганить’…
Sonra gelsin çeşitli amaçlarla o fiilden türetilen rencide edici yüzlerce yeni sözcük…
“Yapılanlar belki şaka, ama düşman bilineni rencide edecek bir şaka” diyor Michele Hanım.
Sıradan insanlar, “İyi ama” diyorlarmış; “Mısır ile aramız açıldığında alternatifi vardı, tatilimizi Türkiye’de geçirebiliyorduk; ardından Türkiye ile ara açıldı, kimden nefret etmiyoruz, şimdi tatile nereye gideceğiz?”
Bu cümlenin Rusçası da şu: “Когда было принято решение ограничить полеты в Египет, Турция стала рассматриваться как возможное курортозамещение.”
Aradan geçen sekiz-dokuz ay içerisinde Türkiye için demediğini bırakmamış Rus medyası, şimdilerde St Petersburg sonrası keskin dönüşü okularına kabul ettirmekle meşgul.
Bizde son zamanlarda pek çok konuda öyle keskin dönüşler yaşanıyor ki, Allah’a şükür medyamız, “Okurlar ne der?” diye düşünmek zorunda kalmıyor.