Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan.. seçildikten sonra ayrılmak zorunda kaldığı partisine.. yüzde 51.4 oy oranıyla kabul edilen anayasa değişikliği sayesinde.. geri döndü.
Ayrılık 1000 gün bile sürmedi (979 gün).
Kısa süre sonra yapılacak olağanüstü kurultayla AK Parti genel başkanlığını da üstlenecek Cumhurbaşkanı Erdoğan…
Celal Bayar ve DP armalı bastonu..
İlk partili cumhurbaşkanımız Erdoğan değil
Partili cumhurbaşkanı ilk kez olmuyor ülkemizde; ilk iki cumhurbaşkanımız (Mustafa Kemal Atatürk ile İsmet İnönü) CHP genel başkanı sıfatını taşıyorlardı; üçüncü cumhurbaşkanımız da (Celal Bayar) halkın içine karıştığında, üzerinde DP arması bulunan bir bastonu elinden düşürmüyordu…
Ülkeye.. partisiz cumhurbaşkanlığı.. 1960 askeri müdahalesi sonrası yazılan 1961 Anayasası ile geldi.
Tek parti ile devlet yönetiminin şık olmayacağını erken anlayan Atatürk, yakın dostları ve aile fertlerinin de içlerinde yer almasını sağladığı iki muhalefet partisi deneyiminde (1924: Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası; 1930: Serbest Cumhuriyet Fırkası) bulunmuştu.
Halktan bu partilere yönelen ilgi sağanağı karşısında iki denemeden yine kendisi vazgeçmişti.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan ‘yeni dünya düzeni’ gereği, İsmet İnönü’ye “Muhalefetsiz olmaz” telkininde bulunulunca, CHP içinden bir muhalefet partisi (1946: DP) çıkmasına izin verilecekti.
Sözün kısası şu: ‘Partili cumhurbaşkanı’.. günümüzde.. ilk bakışta.. ters gelse de.. Türkiye’de hiç yaşanmamış bir olgu değildir.
Zorlukları da vardır; hem de bayağı zorluklar…
‘Yaşayarak öğrenme’ yöntemini.. ‘denenmişlerden ders çıkarma yöntemi’ne yeğleyen bir geleneğe sahip olduğumuz için.. önümüzdeki dönem biraz ‘yeniden deneme’ süreci gibi olacak…
Devlet yönetiminden tek sorumlu hale gelmiş olağanüstü yetkilerle mücehhez bir cumhurbaşkanının.. üstelik bir de parti genel başkanı görevlerini üstlenmesi.. beklentileri büyütecek.. sorumluluğu artıracak.. herhangi bir alanda karşılaşılacak başarısızlıkları.. kendisiyle hiç ilgisi bulunmasa bile.. doğrudan cumhurbaşkanının hanesine yazdıracaktır…
Medyaya ayar bekleniyor
Herhalde farkındasınızdır: Referandumun ilk yan etkisi, AK Parti’ye yakın medya saflarında kavga ve çatışmacı bir ortam olarak hissedildi.
O sayede sağlıklı ‘özeleştiriler’ de okuduk aynı medyada…
En dikkat çekici özeleştiriler.. bir ara Anadolu Ajansı genel müdürlüğünü de yürütmüş.. ondan önce Tayyip Erdoğan’ın başbakanlıkta basın danışmanı olmuş.. Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk’ün kaleminden çıktı.
Lâfını hiç sakınmadan fazla uzağında bulunmayan yazarları ve daha da önemlisi gazete yöneticilerini eleştiriye tâbi tuttu… Birkaç yazıyla hem de…
Dünkü yazısında ‘AK Parti genel başkanı’ sıfatını alan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a dönük beklentileri teker teker sıralamaktaydı Kemal Öztürk…
“Herkes” diyordu, “Ak Parti’ye üye olan ve tarihte yeni bir sayfa açan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bundan sonra atacağı adıma kilitlenmiş durumda.”
Kimlermiş o ‘herkes’?
Şunlar: AK Parti teşkilâtları.. Siyaset.. Bürokrasi.. Batı.. Ve medya..
Evet.. Kemal Öztürk’e göre.. medyamız da Erdoğan’ı bekliyor.. düzelmek için…
Bugünkü medya düzeninde ‘tetikçiler, kifayetsiz muhterisler ve menfaatperestler’ hüküm sürüyormuş.. ‘insanları ekranlardan tehdit eden, parmak sallayan, hakaret eden, herkesi hâin ilân etmeye hazır bazı şizofren tipler’ varmış medyada…
“Bunların hükümranlığı devam edecek mi, etmeyecek mi? Bunun için Erdoğan’ın kararını bekleyecek herkes” diyor Yeni Şafak yazarı…
Ne büyük bir beklenti bu.
Medya.. kendi iç sorununun çözümünde bile.. Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan medet umuyor…
CB Erdoğan’ın Hindistan gezisinde.. gazeteciler..
Ve ayar geliyor
Hindistan ziyaretine kalabalık bir gazeteci grubunu da götüren Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, dönüş yolunda, ‘AK Parti’yi destekleyen yazarlar arasında başlayan tartışmalar’ konusu da soru olarak yöneltilmiş.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ayarı şöyle vermiş:
“Bahsettikleriniz arasında, kurucusu olduğum partiyi geçmişte desteklemiş olanlar bulunabilir. Ama onların bu desteklerini daha sonra da aynen sürdürdüklerini düşünmüyorum. Daha sonra ibreleri değişti. Yol arkadaşıysan, gönül arkadaşıysan, pazara kadar değil mezara kadar gidilir. Bunların bir kısmı pazara kadar geldiler, sonra trenden indiler.
“Hele hele son dönemde, çok çirkin, kabul edemeyeceğimiz yaklaşımlara şahit olduk. Bu bir defa yolda, çizgide istikrarsızlıktır. Sırat-ı müstakim’den sapmadır.
“İslamcı olanlar atılıyor, İslamcı olmayanlar getiriliyor’ deniliyor. Bir siyasi partinin çalışmalarında, İslamcı olmak ya da olmamak şeklinde bir ayrım yapmak zaten yanlış. Biz tekkeye mürit aramıyoruz ki. Siyasi parti için esas olan, dürüst, ilkeli, vatanını, milletini seven, parti ilkelerine uyacak insan aramaktır. Ama bazıları işi tamamen şirazesinden çıkardı. İşi, kendi belirledikleri çerçevede kalan insanları ‘doğru’, onun dışındakileri de ‘yanlış’ addetme noktasına getirdiler. Onların da böyle bir hakları yok, benim de yok.”
Acaba kavga edenlerden kimler kendilerini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın beğeneceği türden gazeteciler arasında görmüştür?
Kemal Öztürk’ün beklediği cevap bu muydu?
Zordur bütün beklentilere cevap verebilmek, bayağı zordur…