Fehmi Koru*
Siyaseti yakın takip altında tutanlar, yerel seçim öncesinde, bütün dikkatlerini, önce İstanbul’a, daha sonra da AK Parti ile CHP rekabetine yoğunlaştırıyor.
İtiraf ediyorum, öyle yapanlara ben de dahilim.
“Dahildim” demem daha doğru, çünkü bugün bütün dikkatim MHP üzerinde olacak…
En baştan tespitimi paylaşayım: Bu seçimin galibi MHP…
MHP en çok belediye başkanlığı kazanmayacak, orası belli; ancak hacminin çok ötesinde bir ağırlığa erişecek ve bu, pek çok il ve ilçede, öncekinden daha fazla hissedilecek…
AK Parti’nin bugün açıkladığı İzmir’in ilçe belediye başkanlıkları adaylarından beşi MHP’li isimlere tahsis edilmiş…
Güçlü olduğu düşünülen il ve ilçelerde, AK Parti, ortağının tavsiye ettiği isimleri aday gösteriyor…
Yalnız AK Parti’de kendisini fark ettirmiyor MHP sevgisi, CHP’nin içi de kaynıyor. Nüfusu pek çok ilimizden daha kalabalık Polatlı’nın MHP’li belediye başkanı, önümüzdeki seçimde, CHP adayı olarak yarışacak…
Ankara’da MHP aday göstermeyecek ama AK Parti’nin adayı da, CHP’den seçilmiş ve bu seçimde yine CHP adına yarışacak olan aday da MHP kökenli.
CHP adayı da kazansa Ankara’da, AK Parti adayı da, MHP’liler üzülmeyecektir.
Kim bilir kaç il ve ilçede de durum Ankara’da olandan farklı değildir.
MHP’liler, MHP kökenliler bu seçimde revaçta.
Bu yeni bir durum olsa da, MHP’nin siyasi hayat içerisinde hacmini aşan bir ağırlığa kavuşması süreci, 2017 yılında, Devlet Bahçeli’nin, o zamana kadar şiddetle karşı çıktığı ‘başkanlık sistemi’ konusunu benimsemesi ve hemen ardından kısa süre öncesine kadar en ağır sözcükleri hakkında kullanabildiği AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a dönüp, “Gel, yeni sistem için işbirliği yapalım” teklifinde bulunmasıyla başladı.
O gün bugündür, AK Parti, pek çok yönden yanına ortak aldığı MHP’ye benzemeye, daha da önemlisi, en kritik dönemeçlerde, MHP lideri Bahçeli’ye danışılmadan adım atılmamaya başlandı.
Anayasa Mahkemesi’ne meydan okumayı ve Kulp olayı sonrasında sosyal medyanın hareketlenmesini de MHP’ye birer başarı madalyası sayabiliriz herhalde.
Devlet Bahçeli’den bir hamle de, vaktiyle MHP içerisinde yer almış önemli isimleri partinin dışına itmesiyle geldi.
İYİ Parti o hamlenin sonucudur.
Zafer Partisi de öyle.
En güçlü olduğu dönemde bile oyu %15’i bulmamış MHP, kendi içinden çıkmış kadroların yeni partileriyle birlikte, etkileyebildiği oy kitlesi oranını, %25’e yaklaştırdı.
Bu seçimde, MHP dışındaki partilerin MHP’li veya MHP kökenli adaylara ilgi göstermesinin altında, bu %25’lik oy birikimi realitesi yatıyor.
AK Parti+MHP veya CHP+MHP veya CHP+İYİ Parti kombinasyonlarıyla seçim kazanma beklentisi artıyor.
MHP ve içinden çıkanlar tarafından kurulmuş partilerin siyasete etkisi bununla da sınırlı değil.
En önemli etkileri, siyaseti istedikleri takdirde kilitleyebilmelerinde.
DEM Partisi bu seçimde Güneydoğu ve Doğu’ya sıkışıp kalırsa hiç şaşırmayalım.
Siyasi hayatın önemli aktörleri, bu yazıda konu ettiğim gerçek durumun farkında olmadıkları için, yeni senaryolar üretemez hale geldiklerini de göremiyorlar.
AK Parti sözgelimi. Kendisi açısından MHP’siz bir formülü daha uygun görse bile, onu gerçekleştirebilme imkanına çoktandır sahip değil.
İYİ Parti’ye doğru bir adım atar gibi oldu AK Parti, İYİ Parti’nin içi karıştı.
DEM Meclis’te MHP’den daha çok sandalyeye sahip, ama AK Parti ona yaklaşamaz; hele bir yaklaşsın…
CHP ise kendi kendini felç hale getirdi. İYİ Parti opsiyon olmaktan çıktı, düşmanı oldu. DEM’e yaklaşamıyor ve Millet İttifakı içerisindeki ortakları DEVA, Gelecek ve Saadet Partisi ve DP’yi yakınında tutmayı aklından dahi geçirmiyor. Muharrem İnce‘nin Memleket Partisi bile ikna edilemedi. Yalnız başına bu seçimde CHP…
Sadece yalnız başına olsa yine iyi, kendi içinde de huzursuzluklar var.
İstanbul’a bakıldığında, o huzursuzluğun seçimi kaybettirecek boyutlara ulaşma istidadı taşıdığı kolayca anlaşılabilir.
Bunu da anlamaktan mahrum CHP’liler…
Önümüzde seçime 60 gün kaldı ve ben bu seçimin galibini şimdiden tebrik etmek istiyorum…
MHP’yi…
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.