Gündem

Fehmi Koru: Hedefte Milli Görüşçüler, HDP'liler ve küskünler var

"Oy vermiş olanlardan bir bölümünü kaçırma ihtimali de var"

21 Haziran 2019 08:01

Fehmi Koru*

Seçim gününe az bir zaman kaldı ve kamuoyu yoklaması yapan araştırma şirketleri çekişmenin iki aday arasında geçtiğini, ikisi arasındaki oy farkının 31 Mart’ta olduğundan daha fazla hale geldiğini duyuruyor.

“Ekrem İmamoğlu kazanacak” havası etrafa hakim.

Yılların tecrübesi yine de içimdeki “Sandığa güven olmaz” hissini yok etmiyor.

Daha önce de yazmıştım: İstanbul’un başarılı bilinen belediye başkanı Bedrettin Dalan, kamuoyu yoklamalarında son güne kadar rakiplerinin çok önünde görünürken, 1989’daki yerel seçimde, sandıkta büyük bir yenilgi yaşamıştı.

Tayyip Erdoğan da, İstanbul’a belediye başkanı seçildiği (1994) seçimde, yapılan kamuoyu araştırmalarına göre, rakiplerinin bayağı arkasından geliyordu.

Nitekim, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dün karşılarına çıktığı yabancı gazetecilere, “Seçim anketlerinde manipülasyon var. Sipariş üzerine yapılıyor. Esas anketler Pazar günkü sonuçlar” derken aynı tecrübeyle konuşuyor.

Hedefler: Milli Görüşçüler, HDP’liler ve küskünler

Kampanyanın önemli bölümünde geri planda kalmayı uygun gören AK Parti genel başkanı sıfatı da bulunan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan son haftaya yeniden ağırlığını koydu. Şapkasından birbiri ardına sürpriz tavşanlar çıkardığı hemen fark ediliyor.

“Yenilirse Binali Yıldırım suçlanacak” deniliyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geri planda kalarak kendisini koruma altına almak istediğinden söz ediliyordu; herhalde sandıkta tadılacak bir yenilginin muhtemel sonuçlarını hesap ederek şimdiki çıkışları yapmaya karar verdi.

Hedefinde oylarını AK Parti’den esirgemiş üç kitle var: HDP ve Saadet Partisi seçmenleri… Tabii bir de artık AK Parti’ye oy vermekten kaçınan, başka bir partiye de oy veremeyeceği için 31 Mart’ta sanık başına gitmeyen küskün kitleyi iknaya çalışıyor Tayyip Erdoğan

Birkaç gün önce ‘94 Ruhuyla Cihannüma ve Kadim Dostlar Buluşması‘ adıyla yapılan, ‘Milli Görüşçüler’ diye bilinen ve Saadet Partisi’nde kalmaya devam eden camiaya uzanma çabasıydı; HDP’li seçmenler için de İmralı’dan mesaj hazırlığı olduğunu dün AK Parti’nin itibar ettiği bir yazardan öğrendik.

Okuyalım:

“HDP eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, son açıklaması ile CHP adayına destek isterken henüz İmralı’nın ne dediği bilinmiyor.
Ada’dan dönen avukatlarının, vakit geçirmeksizin güncel değerlendirmeleri paylaşması gerekiyor. Ki duyumlarımız, seçimde en azından 
‘nötr kalınması’ çağrısına denk düşüyor.”

Aynı gün akşam saatlerinde, AA, o duyumu habere dönüştürdü.

Milli Görüş’e açılındı, HDP seçmenine yönelik hamle de yapıldı, küskün AK Partilileri ikna için de “Değişmedik” mesajlarına ek olarak rakiple ilgili olumsuz ve suçlayıcı söylemler yanında “Seçilse de görevden alınacak” türü açıklamalar yapılıyor.

Ya hesap tutmazsa…

Oy vermeyenleri ve sandıktan uzak duranları kazanalım derken oy vermiş olanlardan bir bölümünü kaçırma ihtimali de var ama.

Ayrıca, seçmenlerin kanaatleri çok önce oluşuyor; genellikle son atılımların sandık sonuçları üzerinde fazla bir etkisi olmadığı daha önceki seçimlerden biliniyor.

Propaganda unsuru olarak kullanılan malzemelerin ters etki yapması da her zaman mümkün.

Buna bir örnek yine Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan.

Dün gece katıldığı bir televizyon yayınında, karşı ittifakın adayının kendisine atfedilen küfürlü bir konuşma yüzünden kazansa dahi görevden alınabileceğini söyledi AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Erdoğan.

Şöyle:

“Kararı yargı verecek. Bu ülkenin valisine ‘it’ demenin ne olduğunu yasal olarak karar verecek odur. Bu tür küfürlerin karşılığı belli. Burada ben büyük bir ispat yapacağım. Ben İstanbul’un belediye başkanıydım. Ben okuduğum bir şiir nedeniyle mahkum oldum. Bu mahkumiyetimle benim elimden belediye başkanlığımı aldılar. Bu ise bir belediye başkanı olmadan bir ilin valisine küfür ediyor. Ben küfür etmedim, elimden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımı aldılar.”

Acaba kararsız seçmen, şiir okuduğu için belediye başkanlığının elinden alındığını, ‘muhtar bile olamaz’ diye yaftalandığını, bu yüzden uğradığı mağduriyeti bizzat kendisinin hatırlatmasını duyunca ne düşünmüştür?

"İt” dedi diye benzer bir muameleye uğrayabileceğini öğrendiği adaya, bu hatırlatma üzerine, sempati duymasın o seçmen?

Erdoğan neden meydanlarda?

Şunun şurasında sandığa gitmemize sadece iki gün kaldı; yarından sonra İstanbul’un yeni belediye başkanını belirleyecek seçim yapılacak. Bir yerel seçime bu denli yoğunlaşılması, iktidar partisinin onu genel seçim havasına sokması ve en son en ağır topunu da meydana sürerek bütün kozlarını oynaması ne tür bir sonuç verecek?

İktidar partisinin adayının böylesine eşitliksiz bir ortamda kazanması doğal karşılanır, öyle bir sonucun herhangi bir değişikliğe yol açması beklenmez.

Yenilgi ile, hele araştırma kurumlarının duyurduğu türden açık farklı bir yenilgi ile karşılaşılırsa, ardından neler yaşanır dersiniz?

Tayyip Erdoğan da bu soruyu kendisine sorduğu için meydanlara çıktı işte.

*Bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır