"İzleyicilerine 'Türkiye’nin vatansever ordusu sonunda Tayyip Erdoğan’ı yerinden etti' mesajını verdiler"
28 Temmuz 2016 17:57
Fehmi Koru*
Yazının başlığını okuyunca ”Hangi Araplar?” diye sorduğunuzu işitir gibi oluyorum.
Sorunun cevabını bu yazının içinde alacaksınız, ama her şeyden önce yazının öyküsünü anlatmam gerekiyor.
Türkiye’den İngilizce kanallara, oradan da Arap kanallarına…
‘Darbe’ gecesi önce Başbakan Binali Yıldırım’ı, sonra da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı bulundukları yerlerden katıldıkları canlı yayınlarda izledim ve girişimin başarısızlığa uğrayacağından emin olunca yabancı yayınlara geçtim.
Bir yandan da internet üzerinden ulaşılan haber kaynaklarını okuyordum.
Amerikan ve İngiliz medyası darbenin başarısız olacağını erken anladı; herhalde ihtiyatlı davranmak ihtiyacıyla zaten geç girdiği ”Türkiye’de darbe” haberlerinde fazla açığa düşmedi.
Tek istisna Amerikan Fox kanalıydı. Tivibu’dan bizde de rahatlıkla izlenilebilen Murdoch’un Fox-TV’sinde, kendisine mikrofon uzatılan yorumcular, önce darbecileri alkışladılar; başarısızlık saklanamaz hale gelince, söylemleri, ”Türkiye büyük fırsat kaçırdı” biçiminde değişti.
Beni esas şaşırtan Arap kanalları oldu.
Katar sermayeli ‘El-Cezire’ kanalı biraz endişeliydi, endişesi geçince rahatladı. Suud sermayeli ‘El-Arabiyye’ise, çağırdığı yorumcuların verdiği izlenimle, Türkiye’de darbecilerin yönetimi ele alabileceği umudunu neredeyse sabaha kadar korudu.
En hüzün verici olan ise Mısır devlet kanallarının tavrıydı.
Hemen bütün kanallar bir türlü darbenin âkıbetini doğru veremediler. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın cep telefonu aracılığıyla görüntülü verdiği mesajları bizim kanallardan alıp ekranlarına taşıdılar; ancak Türkçe bilen birini bulamadıkları için, ne dendiğini, ancak o da neden sonra, ajans haberlerinden öğrenip aktardılar.
Öğrendiklerinde iş işten geçmiş, sosyal medyada dalga geçilir olmuşlardı.
Sosyal medya yıkıldı bütün gün.
Ekrana ‘Türkiye uzmanı’ olarak davet ettikleri kişiler gece boyu genellikle resmi görüşe uygun yorumlar yaptılar ve izleyicilerine ”Türkiye’nin vatansever ordusu sonunda Tayyip Erdoğan’ı yerinden etti” mesajını verdiler.
Benim izleme imkânı bulamadığım bir kanalın –Seda el-Beled’in– yorumcusu Ahmed Musa, programında,”Bu bir darbe değildir. Asla. Türk ordusundan bir grubun gerçekleştirdiği bir devrimdir. Şunu iyi bilin: Türk ordusu ne zaman devrim yapsa, sonunda mutlaka zafere ulaşır” deyip gülüyormuş…
Gazetelere gelince…
”Yoksa, yoksa Araplar bizi sevmiyor mu?” sorusunu sorduracak ve bana bu yazıyı yazdıracak haberler ve yorumlarla dolu, son 10 günün Arap gazeteleri…
Şark-ul Evsat gazetesinin yayın yönetmeni Eyad Abu Shakra, girişimden günler sonra (27 Temmuz) yazdığı yazıda ‘darbe karşıtlığı’ yapıyor; ama yazısına önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la arasına mesafe koyma ihtiyatıyla başlıyor.
Kendisi Suudi Arabistanlı, gazetesinı Suud sermayesi yayınlıyor, ve Abu Shakra ”Türkiye’nin Recep Tayyip Erdoğan’ı sevmeyen ve onun hükümet etme yöntemini beğenmeyenler bile –ben de onlardan biriyim– demokratik usullerle seçilmiş bir hükümete karşı darbeyi desteklemez” diyor yazısının girişinde.
Al-Ahram gazetesi (Mısır), 16 Temmuz sabahı, kırmızı kocaman harflerle, eteğinde ziller çalan ”Türk ordusu Erdoğan’ı devirdi” başlığıyla çıktı.
Dün baktım, al-Ahbar gazetesinde Filistinli yazar Faiz Reşid, darbe üzerine yazarken, Gezi’den başlayıp şu sırada hapiste kaç gazeteci bulunduğuna kadar bir dizi olumsuzluğu okurlarının dikkatine sunuyor.
Yazısının başlığı da tek yönlü zaten: ”Türkiye’nin ve Erdoğan’ın ahvali; sebebi Erdoğan’ın kendisi…”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ortadoğu danışmanı Sefer Turan mükemmel Arapçası ile şu günlerde devreye girse iyi olur.
Bakanlar Kurulu’nun danışmanı olduğu bilgisiyle görüşlerine yer verilen Dr. Mustafa Göksu ile ‘Şark-ul Evsat’ gazetesinde (25 Temmuz) karşılaştım. Dar bir konuda (Türkiye’ye Körfez ülkeleri yatırımları) konuşmuşlar kendisiyle, ama yine de rahatlatıcı bir katkı onunki…
Amerikan ajansına göre biz ve Araplar…
Konuyu araştırırken, Türkiye’de Arap Dünyası’na, Arap Dünyası’nda Türkiye’ye dönük sağlıklı haber taşıyıcılığı yapabilecek kanallar az olunca, başkalarının araya girdiklerini fark ettim.
Özellikle bir ABD ajansının geçtiği haberi okuyunca…
Hiç bizden birilerinin darbe sebebiyle bir Arap ülkesini suçladığını veya darbenin arkasında bir-iki Arap ülkesi bulunduğuna inanıldığını işittiniz mi siz?
Şaşırmayın, böyle birileri varmış…
Breitbart haber ajansına konuşan bir Arap istihbarat kaynağı, ”Geçen cuma gecesi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı hedef alan darbe girişiminin arkasında bazı Arap ülkelerinin bulunduğuna Türkiye inanıyor” demiş…
Ajans haberinde ‘bazı’ diye müphem geçilen ülkelerin, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) olduğunu da açıklamış aynı kaynak; ajans da aktarmakta…
Tam da Körfez’den sermaye beklendiği, Mısır’la arayı düzeltme ihtimali gündeme geldiği şu sırada…
Mısır ile BAE, Arap Dünyası’nda, Müslüman Kardeşler (MK) örgütünün en acımasız düşmanıymışlar; MK örgütünün en keskin müttefiki ve destekçisi ise Erdoğan rejimiymiş…
İşte bu yüzden o iki ülke…
Ciddi ciddi bunu yazıyor adamlar…
Şunu da: TC büyükelçilikleri ile istihbarat ajanları Mısır ile BAE’nin darbede dahli olduğuna dair belge, bilgi ve kanıt toplamak üzere pamuk atar gibi Ortadoğu’yu bir baştan diğerine arşınlamaktaymış…
Hatta, Fethullah Gülen’in darbe planına son biçimini vermek üzere BAE’ne gidip gitmediğini de araştırıyormuş bizim istihbaratçılar…
Mohammad Dahlan adını duydunuz mu?
Ben şu yakınlarda, ‘Mahmud Abbas’ın yerine göz dikmiş Gazzeli politikacı’ olarak duymaya başlamıştım.
Ajansın Kudüs muhabiri Aaron Klein tanıştırıyor: Filistinli… BAE veliahtı Prens Muhammed Bin Zayed’e danışmanlık yapıyor… En önemli özelliği MK karşıtlığı ve Türkiye kendisini ‘MK aleyhtarı uluslararası bir şebekenin kilit adamı’ olarak görüyor…
Mohammad Dahlan’dan darbe destekçisi olarak da kuşku duyuyormuşuz…
Hani Mısırlı medya mensupları, Suud sermayeli TV kanalının haberlerini sunanlar, bazı Arap yazarlar bizi sevmiyormuş,… Konjonktür sebebiyle bunları anlarım da…
Gazzeli biri de mi yani?
Sevgisizlik sezilince arayı açmaya koşan çok olur..
O da mı?
Böyle ortamlarda köşesine koştuğum Arap gazeteci Arab News’un kıdemli yazarı Suudlu Abdulateef Al-Mulhim olur. Evet, Türkiye’ye ve Türk halkına barış ve uyum dilese de, maalesef o da hiç iyi bir tablo çizmiyor: “Erdoğan şunu bilmeli” diyor yazısının sonunda, “İntikam ve karşı-intikam Suriye’yi mahvetti. Ortadoğu geceyarısı ekspresi yalnızca gürültü çıkarmaz, arkasında yıkım da bırakır.”
Hey Allah’ım, ne günlere kaldık…
ΩΩΩΩ
Önemli bir not:
Arap basınını tarar, TV ekranlarında dile getirilenleri öğrenmeye çalışırken en fazla dikkatimi çeken, haber ve yorumlarda bize en fazla yakıştırılmayan gelişmenin gazeteci ve yazarlara yönelik resmi tavır olduğunu fark ettim.
Henüz Nazlı Ilıcak, Şahin Alpay, Ali Bulaç, Hilmi Yavuz, Nuriye Akman ve isimlerini herkesin iyi bildiği çok sayıda gazeteci gözaltına alınmamışken hem de…
Darbecilerle hesaplaşma, evet, mutlaka yapılmalı. Ancak kalem erbabını, gazetecilik veya yazarlığı başka bir hesap yapmadan sürdüren insanları aynı torbanın içine atmak? Hayır.