Fehmi Koru*
ABD’de bütün dünyayı ilgilendiren bir şeyler oluyor.. ve biz.. Türkiye’de.. olan-biteni fazla umursamıyoruz…
Keskin cephelere bölünmüş bir ülkeyiz, ama en kalabalık iki cephe de ilgi alanına ABD’yi ve yeni seçilen başkanının icraatlarını ve planlarını almıyor…
Sanki dışında kalmak mümkünmüş gibi, yaşananları umursamıyoruz…
Cumhurbaşkanı.. Başbakan.. bakanlar.. görevi dünyada ve ülkede ne oluyorsa izlemek ve yorumlamak olanlar…
Hiç kimse…
Bu işte bir yanlışlık var…
Dersini Lenin’den almışlar kadrosu..
Acaba Donald Trump’ın birkaç günlük bir başkan olacağını veya hevesle başladığı icraatlarını bir süre sonra alışılmış zemine oturtacağını düşünüyorlar da mı böyle yapıyorlar?
Mümkündür.
Öyleyse yanlış yapıyorlar.
ABD’de başkanlar 4 yıllığına seçilir, popülerliği devam ediyorsa ve partisi de kendisinden memnunsa, bir 4 yıl daha seçilme hakları vardır.
Vahim yanlışlar yaptığı, anayasayla çeliştiği, görevini kötüye kullandığı ya da temsil ettiği devleti küçük düşürdüğü, ihanet ettiği taktirde.. Kongre’nin iki tarafında da mahkum edilirse, görevinden alınması mümkün olur.
Donald Trump en azından 4 yıl iş başında. 4 uzun yıl var önümüzde. Kafasında ‘Amerika’ ve dünya ile ilgili projeler bulunuyor; onları işadamı yaklaşımıyla hayata geçirme kavgası verecek…
Yanında kendisini ‘Leninist’ olarak tanımlayan ve “Lenin gibi ben de devleti yıkmayı amaçlıyorum, yeni düzen peşindeyim” diyebilenlerin de aralarında bulunduğu ilginç bir kadrosu var.
‘Leninist’ Steve Bannon’u kendisine başdanışman yaptığı gibi Ulusal Güvenlik Konseyi’ne üye olarak da atadı Trump…
Kendisinin ve yanındakilerin çoğunun İslâm Dünyası hakkında önyargılı, ‘düşmanlık’ boyutuna yakın, aykırı görüşleri var…
Anayasanın kendisine verdiği ‘kararname’ yetkisini ilk olarak halkı müslüman 7 ülkenin vatandaşlarına ABD’ye girme yasağı koyarak kullanması bu bakımdan fazla sürpriz değil.
“O 7 ülke içerisinde biz yokuz ya…” rahatlığı.. ülkemiz kanaat önderlerine ve siyasetçilerine hakim…
ABD’de Trump ve kadrosunun açtığı yolun nereye doğru gideceğinin farkında olan insanlar, günlerdir kararnameli hayatı protesto edip duruyorlar… Bizden.. Türkiye’den.. hiç ses çıkmıyor.
Galiba ne olup bittiğini, bu yolun nereye çıktığını anlamıyoruz.
O halde anlatayım.
Bir yerde başlar, başka yerlere sirayet eder
İngiltere’de SkyNews tek soruluk bir anket yaptırdı. Ankete katılanlara yöneltilen soru şuydu: “Müslümanlara ülkeye giriş yasağı getirilmeli mi?”
Halkının yüzde 5’ten fazlası müslümanlardan oluşan bir ülke İngiltere; yaklaşık 3 milyon müslüman nüfusu var.
ABD’de Trump’ın kararnamesi yüzünden başlayan tartışmaları en yakından izleyen ülke orası. Tepki büyük ve 1 milyondan fazla insan, imza vererek, Trump’a iletilen resmi ziyaret davetini Kraliçe’nin iptal etmesini istedi.
Bu ara-girişten sonra anket sonucunu veriyorum: Sorunun yöneltildiği kişilerden yarıya yakını (yüzde 49) “Yasak getirilmemeli” cevabını verdi.
Yalnızca yarıya yakını…
“Getirilsin” diyenlerin oranı yüzde 34 çıktı.
Vahameti anladınız mı, bilmem…
Gorbachev, “Savaşa hiç bu kadar…” diyor
Dünyada akıl almaz gelişmelerin yaşandığı, daha vahimlerinin de yaşanacağının şimdiden belli olduğu bir döneme girildi. Olmaz sanılan, olmaması için tedbirler alınan ne varsa birbiri ardına oluyor.
Her ülke kendi içinde keskin biçimde cepheleşiyor ve aynı türden cepheleşmeler ülkeler arasındaki düzene de sirayet ediyor.
‘Leninist’ yaklaşımla, dünyada var olan düzenin yıkılış aşamasındayız.
Yerine ne getirileceğini bilmiyoruz; tahmin etme yolunda eldeki verileri değerlendirdiğimizde huzursuz oluyoruz.
Görmüş geçirmiş dünya liderlerinden Mikhail Gorbachev, TIME dergisi sayfalarından, “Dünyamız hiç bu kadar savaşa yakın olmamıştı” uyarı mesajını veriyor… Dünyanın dört bir tarafında bir an önce ‘kıyamet kopsun’ çabası verenler, o güne çok yaklaştığımızın hesabını yapıyorlar.
Bu gelişmelerin de farkında değil ülkemiz.
Herhalde bir şeyi görmeye başlamışızdır: Washington ve Moskova, bizi –Türkiye’yi– yakından ilgilendiren, hatta ‘hayat-memat meselesi’ sayılabilecek konularda, arkamızdan temaslar yürütüp kararlar alıyorlar…
Yeni bir dünya doğuyor ve bizler o dünyadaki yerimizi bilmiyoruz…
Hatta galiba yeni bir dünyanın doğmakta olduğunun da tam farkında değiliz.
Farkında olanlarımız arasında sevinenler var mıdır?
Sevinmesinler.
Türkiye bu ayrıştırıcı yeni dalgaya ancak kendini bu gidişten farklılaştırarak karşı çıkabilir.
Yönetenler ile yönetilenlerin, dindarıyla din konusunda lakayt olanının, kendini Türk hissedeniyle farklı alt kimlikleri benimseyeninin.. bu özelliklerini koruyarak.. birlik ve bütünlük içerisinde bulunduğu bir ülkeye dönüşerek…
‘Demokrasi’ genel başlığı altına girebilecek bütün değerlere sahip çıkarak…
Dünyanın iyi insanlarıyla ittifaklar oluşturarak…
Aksi halde?
O ihtimali düşünmek bile istemiyorum.
ΩΩΩΩ
* Bu yazı FehmiKoru.com'dan alınmıştır