Fehmi Koru*
Dün her iki haberi de önce Ocak’ta okudum…
“Ocak da ne?” diyenlerdenseniz resmen teessüf ederim: Bir grup genç arkadaşım ve onlara kendiliğinden eklenen dünyanın dört bir tarafındaki gönüllü muhabir ve yazarlarla birlikte hazırlayıp, isteyen herkesin olan bitenlerden haberdar olabilmesi için canla başla çalıştığımız yeni internet gazetesi…
Henüz bir haftasını bile doldurmadı, hâlâ deneme yayınında, ama şimdiden pek çok ilklere imza attı OCAK…
İnternete girip ‘ocakmedya.com’ adresini yazdığınızda hemen ulaşabiliyorsunuz.
Trump’ın Ortadoğusu
Ocak’ta okuduğum haberlerin ikisi de ABD’nin koltuğuna oturmak için gün sayan yeni başkanı Donald Trump ile ilgili.
Biri, taze seçilmiş başkan olarak çıktığı ‘60 Minutes’ TV programında Ortadoğu konusunda söyledikleri…
Diğeri de gecikmeli de olsa yaptığı ilk atamalardan biri hakkında…
Bakın ne demiş Trump Ortadoğu ile ilgili olarak:
“Ortadoğu’ya 6 trilyon dolar harcadık; 6 trilyon; onunla ülkemizi iki kez yeniden inşa edebilirdik. Yollarımıza, köprülerimize, tünellerimize, havalimanlarımıza bakın, hepsi ömrünü tamamlamış. Uzun yıllar olup bitenlerin reddi gibi bir şey…”
Sanki o 6 trilyon bu bölgenin imarına gitti…
Dünyanın bize yakın bölgesindeki bir ülkenin yöneticisi olsam, bu cümleyi okuyunca önce şöyle bir arkama yaslanırdım…
Öyle daha iyi düşünebileceğim için…
Bugün Ortadoğu ateş çemberi. ‘Kan, ter ve gözyaşı’ sözcüklerinin şimdilerde en fazla yakıştığı coğrafya Ortadoğu…
Bir zamanlar ambargoya rağmen halkına hiç değilse ekmek temininde zorlanmayan Libya’da, hem güvenlik kalmadı, hem de bir çok bölgesinde insanlar “Açız” diye sokaklara fırlıyorlar…
Yemen’de en yakın komşusu Suudi Arabistan’ın ABD’den aldığı ağır silâh ve teçhizat desteğiyle sürdürdüğü savaş yüzünden, insanlar evlerinden çıkamıyor; yönetilemez devlet görüntüsü var ve orası da çöküş halinde bir devlet…
Afganistan derseniz…
İsterseniz, Afganistan, Irak ve Suriye için fazla bir bilgi sunmayayım: Her üçü de artık yönetilemeyen birer devlet statüsünde; her üçünde iç-savaş var…
Diğer ülkeler sanki çok mu rahat ve huzur içerisinde… IŞİD/DAEŞ denilen ve kandan beslenen bir örgütün ne zaman, nerede, ne yapacağının bilinmezliği, her bir ülkeyi tetikte beklemeye mecbur ediyor…
Krallar, emirler, cumhurbaşkanları veya başkanlar, Ortadoğu’da, bir avuç maceraperestin rehinesi gibiler…
Hepsinin müsebbibi, hiç kuşkunuz olmasın, Amerika Birleşik Devletleri (ABD)…
Neden her şeyin sebebi ABD
IŞİD’ten önce el-Kaide vardı; başında da bir dönem ABD’de yaşamış Üsame bin Laden(ÜBL)… Onun görevlendirdiği söylenen birileri Ortadoğu ve Afrika’daki Amerikalı hedeflere saldırdıkları için, Bill Clinton Afganistan’a saldırmış…
Yine ÜBL’den esinlendiği söylenen bir grup genç, bu defa Amerika’daki simgesel binaları hedef alan eylemler yaptığı, İkiz Kuleleri devirdiği, Pentagon’un bir bölümünü tahrip ettiği için, George W. Bush Irak’ı dize getirmeye kalkışmış…
Ve işte Ortadoğu, kanlı bir coğrafya haline, böylece, yani iki ABD başkanının “Amerika dünyanın jandarmasıdır” anlayışı sebebiyle gelmişti.
“Ben onlardan farklıyım, askerlerimi oradan çekecek, Ortadoğu’ya barış getireceğim” diye göreve başlayan Barack Obama, döneminde, diğer ikisini bile sollayan ‘savaşkan’ bir başkana dönüşüverdi.
Amerikan askerleri bölgenin dört bir tarafında basmadık yer bırakmadılar Obama’nın sekiz yılı içerisinde…
Yeni seçilen başkan ise, “Ortadoğu’ya trilyonlar harcadık; o paralarla ülkemizi en az iki kez yeni baştan inşa ederdik” demekte…
“Hayırlı ve uğurlu olsun o paracıklarınız, yollarınıza, köprülerinize, tünellerinize, havalimanlarınıza güle güle harcayın” demekten başka elimizden ne gelir.
Sanki bu coğrafyayı bizler yangın yerine çevirdik.
Clinton Afrika’daki iki ABD büyükelçiliği bombalara muhatap edildiğinde, ÜBL Afganistan’da yaşıyor diye, o ülkeye iki füze göndererek, biriyle bir hastaneyi, diğeriyle bir mama fabrikasını yok etmese, o görüntüler İslâm Dünyası’na yansımasa…
W. Bush, 11 Eylül (2001) eylemini gerçekleştiren gençler yüzünden bölgemizi ateş çemberine dönüştürmeye karar vermek yerine, “Neden bizi sevmiyor, hayatlarını feda etme pahasına böyle bir eyleme girişiyorlar?” düşüncesi eşliğinde, bölgedeki tek temel sorunu aklına getirse ve Filistinliler ile İsraillileri barıştırmakla işe başlasa…
Herhalde dünyamız bugün çok farklı bir dünya olurdu.
Farklılaşan Ortadoğu ile birlikte…
Zamanında bunu defalarca yazdım, Amerikalılar da İsrailliler de kızdı.
O zaman başına geleceği çekecek İsrail
İsrail, İsrail’i yönetenler, ABD’deki uzantılarıyla, Washington’da yönetim mevkiinde bulunanların gözlerini görmez hale getirmeyi biliyor…
Ortadoğu’nun bugünkü yalnızca şiddet üreten manzarası, İsrail hatırına, Amerika’nın kullandığı şiddetin sonucudur…
Şimdi Ocak’ta okuduğum ikinci habere geçebilirim.
Trump geldi diye sevinçten ne yapacağını bilemez hale gelmiş İsrail yöneticileri herhalde kahretmiştir bu haberi işittiklerinde…
Yeni seçilen başkan, Obama’nın terk etmesiyle boşalacak kadrolara atamalar yapmaya başladı. İlk atamalarından biri, kampanyasında kendisinden çok yararlandığı biri; onu en kritik makama atadı: Strateji başdanışmanlığına…
Adamın adı Stephen Bannon…
Gazeteci. Kampanyanın yönetici koltuğuna Breitbart adlı internet gazetesinin yönetici koltuğundan kalkarak oturdu.
‘Strateji başdanışmanı’ olarak atandığı işitilir işitilmez sosyal medyada devreye sokulan Breibart manşetlerine bakıldığında da hemen fark ediliyor: Adam İsrail düşmanı filân değil, resmen Yahudi düşmanı…
Atamayla birlikte Amerikan basınına yansıyan kayda geçmiş görüşleri başka tanıklıklara gerek bırakmıyor.
Yahudi-düşmanı da, başka bir şeyin sevdalısı mı?
Böyle tiplerde hep rastalanabileceği üzere, Bannon, Müslümanlar hakkında da iyi şeyler düşünmeyen, internet gazetesi ve radyo programlarında İslâm’ı en incitici sözlerle değerlendiren kişilerin görüşlerine ve kendilerine yer veren biri…
Sonuç: Böyle birini en yakınında tutacak Trump; kendisine akıl hocalığı yapması için…
Bir yanında Musevi damadı, diğer yanında Bannon…
Ne güzel bir görüntü…
Herhalde Netanyahu da bu atamayı duyduktan sonra, dün gece, rahat uyumamıştır.
Ne olacak şimdi?
Kolay bir dönem olmayacak Trump’ın Beyaz Saray’da oturup dünyanın dört bir tarafıyla ilgili kararlar verdiği yıllar…
TV’de verdiği sözü tutar ve ülkesinin trilyonlarını Ortadoğu için harcamazsa.. bir türlü…
Hemen yanı başındaki Stephen Bannon öyle akıllar verdiği için bölgedeki her ülke hakkında olumsuz düşüncelerini politikaya çevirirse.. bir başka türlü…
İki ucu da pis bir değnek gibi…
O döneme herkes hazır olmalı.
En başta da ülkemizi yönetenler…
* Bu yazı FehmiKoru.com'dan alınmıştır