Fehmi Koru *
Dün geceyi, tam yatmaya hazırlanırken, ABD’de meydana geldiğini öğrendiğim terör eylemi yüzünden uykusuz geçirdim…
ABD’deki terör eylemi neden benim burada uykumu kaçırıyor, ona da geleceğim, ama önce eylemin kendisine bakalım.
Eylemci profile uyuyor, bir istisna ile..
Adamın adı Esteban Santiago. Genç, 26 yaşında. New Jersey doğumlu, ama aslen Porto Rico’lu. Daha önce ordu saflarında ve Irak’ta bulunmuş, madalyaları var; birkaç ay önce işten çıkarılana kadar da Alaska’da itibarlı Ulusal Muhafızlar mensubuymuş…
Kusursuz bir vatansever…
Alaska’dan kalkıyor.. Kanada üzerinden Florida’ya iniyor ve valizinden çıkardığı silâhla etrafa ateş etmeye başlıyor: 5 ölü, 8 yaralı…
Esteban Santiago’yu canlı ele geçiriyorlar…
Seyahate çıkmadan önce, Alaska’daki FBI binasına uğrayıp oradaki görevlilere, etrafında kimse olmadığı halde kafasında bazı sesler duyduğunu anlatmış; aklından zoru olduğunu düşünüp “Arkadaş sen git, doktora görün” demişler… Kardeşi, “Alaska’da tedavi görüyordu” bilgisini veriyor…
Neyi gösteriyor bu olay? Şunu: Terör yalnızca bizim coğrafyanın ürettiği, Ortadoğu’ya veya onun bir parçası halindeki Türkiye’ye özel bir olgu değil; kendini korunmuş hisseden insanların yaşadığı ülkelerde de.. herhangi biri.. aklına koyduğu taktirde.. alınan bütün tedbirlere rağmen.. eylemini yapabiliyor…
Fransa’da, Belçika’da yaptı, ABD’de de yapabildiğini gördük…
Mançuryalı olabilir mi?
Olay bir yönüyle Ankara’daki büyükelçi suikastına.. bir başka yönüyle de İstanbul Reina’daki yılbaşı gecesini kana bulayan eyleme benziyor…
Eylemcinin kimliği açısından andırıyor Ankara’daki olayı; etrafa ateş açıp kurşunlar tesadüfen kime denk gelirse öldürmesi bakımından ise Reina’daki olayın bir benzeri…
Önemli bir benzemezlik ise motif: Türkiye’deki eylemler ‘ideolojik’, öyle oldukları anlaşılıyor; ABD’deki kişinin bir ara Irak’ta bulunmak dışında ‘ideoloji’ ile kurulabilecek bir irtibatı yok…
Amerikalılar yine de “Orada birileriyle yolu kesişti de aklı çelindi mi, yoksa internet üzerinden endoktrinasyona mı uğradı?” sorularına da cevap arayacaklardır.
Gaipten sesler duyuyor olması ve bunu birileriyle paylaşma ihtiyacı hissetmesi.. zihniyle oynanmışlığı.. ‘Mançuryalı aday’ filminde işlenen ve 1977’de sona erdirildiği resmen açıklanırken varlığı kabul edilmiş deneyi hatırlatıyor…
Normal bir insana başka hiçbir şekilde yapmayacağı türden bir eylemi, meselâ belli bir hedefi ortadan kaldırmasını, vakti geldiğinde harekete geçerek yapmasını sağlamak…
Zihniyle oynayarak, ilâç takviyesiyle ve telkin yoluyla…
Herhalde bu konu da araştırılacaktır.
Ne bileyim, bu olayın orada açıklığa kavuşurulması, bizdeki suikast ve kanlı eylemlere bile ışık tutabilir.
Ya o olsaydı.. ya bu olsaydı.. gitti benim uyku..
Şimdi gelelim ABD’deki olayın burada benim uykumu neden kaçırdığına…
Olay Türkiye saati ile (TSİ) akşam 9’u biraz geçe meydana geldi. Kolumdan ayırmadığım saat akıllı türden ve uluslararası ajansların haberlerini bana ânında bildiriyor…
İlk gelen haberler oldukça müphemdi.
Etrafa ateş açan biri.. bir ölü, dokuz yaralı..
Daha sonra ölü sayısı önce dört sonra beş olarak düzeltildi…
Baştan itibaren eylemcinin gözaltına alındığı bildirilmesine rağmen, kimliği hakkında en ufak bir bilgi sızdırılmadı.
Kimlik TSİ gece 11’yi biraz geçe öğrenilebildi.
Çalışma düzenime göre yatma saatimden hayli sonra…
O arada ben “Böyle bir eylemi yapan IŞİD’le irtibatı kurulabilecek bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olabilir mi?” endişesini yaşadım.
Yazının burasında durun ve daha sonra yazacaklarımı okumadan önce endişe duyduğum konuyu bir de siz zihninizde tartın.
Türkiye’de birbiri ardına kanlı olaylar oluyor ve eylemler hangi örgüte mal edilirse edilsin.. arkasında ‘Amerikan parmağı’ aranıyor…
‘Üst akıl’ diye adlandırılarak..
FETÖ.. zaten Amerikan menşeli..
PKK.. “Siz bizim mi, yoksa teröristlerin mi müttefikisiniz?” sorusunun sorulmasının sebebi..
IŞİD.. bir Amerikalı’nın konuşmasının yanlış tercümesine dayalı, “Gördünüz mü, kendi ağızlarıyla itiraf ettiler; DEAŞ’ı Amerika kurmuş…” ithamının muhatabı…
ABD’nin Ankara’daki büyükelçiliği de, hiç işi yokmuş gibi, böyle bir karmaşa ortamında.. darbe sonrası (1971) kurulmuş bir hükümetin.. sonradan terör eylemi kurbanı olmuş (1980) başbakanının.. istifa etmek zorunda bırakılmış ABD başkanı tarafından.. Beyaz Saray’da karşılanışının fotoğrafını.. iki ülkenin dostluğunun ispatı olarak sosyal medyadan yayımlıyor…
“Olmaz olmaz” demeyin, böyle bir ortamda, tek eksik, ABD’yi biraz daha tablonun içine çekecek ve Türkiye’de hepimizin akli muvazenesini sarsacak bir eylemdir.
Bir IŞİD’çi Türk’ün.. Amerikalılar üzerine.. ABD’de ateş açması türü bir eylem…
Amerika masumsa masumluğunu ispat etmeli..
Esteban Santiago o profile uymuyor ve dolayısıyla rahatlamam lâzım, değil mi?
Fakat eylemle eylemcinin kimliğinin açıklanması arasında geçen zaman aralığında zihnime hücum eden düşünceler bende uyku mu bıraktı ki…
Vardığım sonucu da aktarayım ve sabahın erken vaktinde (TSİ 06.00) kaleme aldığım bu yazı bir amaca hizmet etsin:
Türkiye ile ABD’nin arasının bozuk oluşu her iki ülkenin de aleyhine. Normalde suçlayanın kanıtlarla davasını sunması beklenir, ama bizde bir süredir bu işler tersine gittiği için, suçlanan olmasına rağmen.. ABD’nin.. suçlandığı konularla ilgisinin olmadığını güçlü bir biçimde ifade –hatta mümkünse ispat– etmesi gerekiyor.
Ya eylemler durmalı, ya bu tavsiyem yerine gelmeli; aksi halde, korkarım, daha pek çok uykusuz gece beni bekliyor olacak.
* Bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır.