Fehmi Koru*
Donald Trump ABD’de başkan ve Beyaz Saray’da oturur iken her şey çok güzeldi. Beyaz Saray’a taşınan yeni ABD başkanı Joe Biden’in verdiği mesajlar da gelişmeleri dışarıdan izleyenler açısından olumlu bir görüntü veriyordu. Bir haftada tam dört kez ABD başkanı tarafından telefonla aranmayı da mutlaka hayra yormuştur Benjamin Netanyahu… Bugün ise başına geleni Biden’e bağladığına eminim…
Ülkesinin son 30 yılında sürekli ön planda bulunan, son 12 yıl boyunca başbakanlığı elinde tutan, cumhurbaşkanlığına hep kendi istediği birinin seçilmesini sağlayan biriydi Netanyahu; son iki yılda dört seçim yapılan ülkesinde partisini sandıktan yine birinci sırada çıkartmayı başarmıştı.
Trump’ın yerini Biden’in almasıyla talihinin değiştiği fark ediliyor.
Dördüncü seçimden de partisi Likud birinci parti çıktı çıkmasına, ancak geleneksel olarak kendisine destek veren, koalisyon hükümetlerinde yer alan, liderleri kurduğu hükümette bakanlığını yapan yedi parti, yanlarına üç milletvekili çıkarmış Arap partisi Raam’ı da alarak, bu kez Netanyahu’yu iktidardan uzaklaştırmak için birleştiler…
Seçimden yeni çıkan parlamento, İşçi Partili bir solcu politikacıyı –Isaac Herzog’u- cumhurbaşkanı seçti.
Sekiz benzemez hükümeti
İsrail’de hiç olmayacağı sanılan şey şimdi oldu; yeni hükümet birbirine benzemeyen sekiz partinin mutabakatıyla kuruluyor…
[Yeni hükümete destek veren sekiz parti şunlar: Sağcı Yamina, Yeni Umut, Yisrael Beytenu; merkezde yer alan Yesh Atid, Mavi ve Beyaz; solcu İşçi, Meretz partileri ile Arapları temsil eden Raam…]
Yeni hükümetin başbakanı olacak Yamina Partisi’nin lideri Naftali Bennett İsrail’in yanı başında bir de Filistin devleti kurulmasına şiddetle karşı çıkmasıyla tanınan koyu bir Siyonist; onun bu konuma gelmesini desteğiyle sağlamış olan Raam’ın lideri Mansour Abbas ise onun tam tersi, İslami kimliği ağır basan biri…
[İsrail’in 1948’de kurulduğu sırada yeni devletin sınırları içerisinde kalan topraklarda yaşayan Araplara da vatandaşlık tanındı. İsrail’in vatandaşı olan Araplar ülke nüfusunun %20’sini teşkil ediyor. Mansour Abbas’ın Gazze’de etkin Hamas eğiliminde olduğu söyleniyor.]
Netanyahu’nun başında bulunmadığı bir İsrail’i tahayyül bile edemeyen koyu dindar yerel kitleler ve onun Amerikalı destekçileri bu şaşırtıcı gelişmeyi Biden’ın varlığına bağlıyorlar.
İsrail parlamentosu Knesset’e girmeyi başarmış dinci partiler gelişmeden olağanüstü rahatsız. Dinci partilerin destekçileri günlerden beri yeni hükümette yer alacağı belli olan politikacıların evleri önünde protesto gösterileri yapıyorlar.
İç güvenlikten sorumlu Shin Bet örgütü bazı aşırıların protestolarını şiddet kullanmaya kadar vardırabilecekleri yönünde uyarıda bulundu.
Muhalefet cephesinin başını çeken Shas Partisi lideri Arye Dery yeni gelişmenin dinin devletten ayrılması anlamına değil, dini devletin dışına itme anlamına geldiğini söylemekte. “Yahudi Devleti tehlikede” ona göre. Birleşik Tevrat Yahudiliği (United Torah Judaism) lideri Moshe Gafni, başbakanlığı üstlenmeye hazırlanan Bennett için ‘nifakçı’ sıfatını kullandıktan sonra onun kafasında sürekli taşıdığı ‘kippa’yı (takke) çıkarıp atmasını da istiyor… Aynı parti ‘sürekli bir savaş’ içerisinde olacakları tehdidini de savurmakta.
Onları bu noktaya getiren, Bennett’in iki yıllığına üstlendiği (sonraki iki yıl görevi ondan bir başka partinin -Yesh Atid’in- lideri Yair Lapid devralacak) başbakanlığı sırasında izleyeceği yolu belirleyen koalisyon protokolünde yer alan bazı esaslar.
Koalisyon protokoluna göre, bütün okullarda dini ağırlıklı olmayan dersler de verilecek, dini eğitim veren okulların mezunları da öteki okullar mezunları gibi askere alınacaklar. Belediye nikahı, cumartesi günü toplu taşım araçlarının çalışması gibi radikal maddeler de var koalisyon protokolunda.
Biden ve Netahyahu
İsrail’de muhalefet cephesinde kalacak partiler, Netanyahu’nun iktidardan uzaklaştırılmasında, ABD’de Demokratların Kongre’de çoğunluğu sağlamasının ve başkanlığa Biden’in gelmesinin etkili olduğuna inanıyor.
Aralarında çocukların çoğunluğu teşkil ettiği 250’den fazla Filistinli’nin hayatını kaybettiği son Gazze saldırıları sırasında Biden, İsrail’in ‘kendini savunma hakkı’ olduğunu sürekli vurgulamıştı. Kanlı saldırıların bir an önce sonlandırılmasını da isteyerek… Biden’in ‘ateşkes’ uyarısına rağmen saldırılar devam edince Washington’dan yapılan açıklamaların dozu da farklılaşmaya başlamıştı.
Saldırılar sırasında Biden’in de üyesi olduğu Demokrat Partili politikacıların aldığı Filistin-yanlısı tavır dikkat çekiciydi. Vaktiyle rakibiyken seçilmesi için çaba göstermiş senatör Bernie Sanders da, Musevi asıllı olmasına rağmen, Netanyahu’yu sert dille eleştirenler arasına katılmıştı.
Biden İsrail’in ABD’deki en sadık dostlarından. “Siyonist olmak için Yahudi olmak gerekmiyor, ben de Siyonistim” diyecek kadar sadık… Ancak politik hayatta bulunduğu uzun yıllar içerisinde Netanyahu’yla yıldızının barışmadığı da bir gerçek.
Joe Biden’in Amerikan siyasetinde yer aldığı yarım asır içerisinde yolu Netanyahu ile defalarca kesişmişti. Bu arada pek çok hoş olmayan anının biriktiği de anlaşılıyor.
Başkan yardımcısı olarak 2010 yılında İsrail’i ziyaret ettiği sırada basına sızdırılan bir haberi Biden unutmuş değil. Barack Obama yönetiminin “Yapmayın” telkinine rağmen Doğu Kudüs’te yeni yerleşim merkezi kurma izni verdiği haberi duyulunca, Biden, yanındakilerin Netanyahu tarafından onuruna verilen ziyafete katılmaması ve ülkeyi hemen terk etmesi telkinlerini dinlememiş, davete katılmış, rahatsızlığını orada Netanyahu’nun yüzüne ifade etmişti.
O kadar geriye gitmeye gerek yok. Joe Biden’in Gazze’ye dönük İsrail saldırılarına destek verirken bir yandan da Netanyahu ile sürdürdüğü telefon görüşmelerinde sürekli yaptığı “Bir an önce ateşkes ilan et” tavsiyesinin dinlenmemesini iyi niyetinin kötüye kullanılması olarak yorumladığı belli.
Bilinmeyenler çok
Netanyahu’nun iktidardan uzaklaştırılmasında ABD başkanının tavrının ve telkinlerinin payı varsa, sebebini, yalnızca mazide değil, yakınlarda yaşanan olaylarda da aramak gerekir.
Muhalefetin ağzına bakılırsa, yeni hükümetin birbirine benzemeyen sekiz partinin bir araya gelerek kurulacak olmasında en büyük etki ABD’ye ait.
Gerçekten mi?
Bilmiyoruz.
Aralarında ortak pek az nokta bulunmasına rağmen Netanyahu’nun iktidardan uzaklaştırılmasında birleşebilmiş partilerin hükümet olarak uyumlu bir çalışma yürütüp yürütemeyecekleri de bir başka muamma.
Yargıyla zaten başı dertte olan Netanyahu’nun iktidardan düşünce başına neler gelebileceğini tahmin etmek de güç.
Bir cumhurbaşkanını –Moshe Katsav– cinsel taciz yüzünden hapse tıkmış bir ülke İsrail.
Şu sıralarda İsrail’de yaşananlar yakından izlenmeyi hak ediyor.
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden alınmıştır.