Fehmi Koru*
Birbirinden farklı eğilimleri temsil eden altı partinin birlikte hareket etme amaçlı buluşmaları önemli. Liderler her ay bir yemek masasında bir araya gelip saatlerce konuşuyor ve her buluşmanın ardından bir de ortak açıklama yayımlanıyor.
Yaptıklarının siyaset tarihimizde bir eşi benzeri yoktur.
Takdire şayan bir durum bu.
DEVA Partisi lideri Ali Babacan’ın evsahipliği yaptığı buluşmalarının ardından, o akşam masada bir kişinin eksikliğinden söz etmiştim; önceki akşam İYİ Parti lideri Meral Akşener’in davetiyle yeniden bir araya geldiklerinde, gözlerimin yine yedinci bir kişiyi o masada aradığını söyleyebilirim.
Bu defa da yine altı kişiydiler.
Masayı zenginleştirmek ve toplantılara ilgiyi artırmak gerekiyor.
Daha başlangıçta aklımdan hep şu fikir geçmişti: Her parti lideri, evsahipliği sırası ona geldiğinde, diğer liderlere, kendilerinin ‘cumhurbaşkanı adayı’ olarak düşündükleri bir ismi masaya çağırabilir.
İlla o kişi altı liderin üzerinde uzlaşacağı isim olmak zorunda değil; ancak kamuoyu her ay masaya davet edilen yeni bir yüzün varlığıyla muhalefetin elindeki seçeneklerin zenginliğini görmüş olur.
Görmelidir.
Liderlerin gönlünde günü geldiğinde kendi adaylıklarını masaya zorlamak gibi bir niyet yatıyor olabilir mi?
Öyle bile olsa…
Kamuoyu, özellikle bir kulakları muhalefet cephesinde olan seçmen, ‘6’lı masa’dan her ay farklı cümlelerle ifade edilse de aynı mesajları almaktan bıkma noktasına gelebilir.
Şimdinden gelmiş bile olabilir.
Muhalefet cephesinin aylık buluşmaları sonrası yayımlanan açıklamalara da yansıyan ortak düşünceleri artık biliniyor. Başkanlık sistemi yerine parlamenter sistemin takviye edilmiş halini tercih ediyorlar ve çıkaracakları adayın cumhurbaşkanı seçildiğinde anayasanın değiştirilmiş halindeki geniş yetkileri kullanmayacak biri olmasında mutabıklar. AK Parti-MHP ittifakının iç ve dış politika uygulamalarını beğenmiyor, ekonomik sıkıntıları şiddetle eleştiriyorlar.
Eyvallah.
Ayrıntılara girmemeleri anlaşılır bir durum; sonuçta her partinin çözüm için önerecekleri birbirinden farklı reçeteler olabilir.
Her bir parti, ittifak içerisindeki diğer partilerin tabanlarında duyulabilecek kaygıları gidermenin teminatı durumunda. Bu da önemli.
Örnek CHP…
CHP’nin iktidar cephesinin kolayca kullanabildiği geçmiş hatalarının yeni dönemde tekrarlanmayacağı Kemal Kılıçdaroğlu’nın ‘helalleşme’ açılımının vaadi; o vaadi geçerli kılan ise, her ay ‘6’lı masa’da İYİ Parti, Saadet Partisi, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi liderlerinin yer almaları…
Aynı türden bir değerlendirme CHP tabanından öteki partilere yöneltilebilecek eleştirileri geçersiz kılmak için de yapılabilir; Kemal Kılıçdaroğlu’nun o masadaki varlığı, kendi tabanından gelebilecek eleştirilere karşı diğer partilere açılmış bir kredi sayılabilir.
Yeterli mi?
Kamuoyu araştırmalarına bakılırsa gönül rahatlığı içerisinde bu soruya ‘‘Yeterli’’ cevabını vermek mümkün görünmüyor.
Muhalefet cephesinin ‘6’lı masa’ etrafında buluşan partilerinin oy gücü aylardır hep aynı oranı koruyor.
Esas dikkate alınması gereken ‘kararsızlar’ cephesi bir türlü çözülemiyor.
Neyi bekliyor kendilerine ‘‘Bu pazar seçim olsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz?’’ sorusuna muhatap edildiklerinde, ısrarla, ‘‘Kararsızım’’ veya ‘‘Oy kullanmayacağım’’ cevabını veren insanlar?
Bu soruya cevap olarak, kimileri, ancak kazanılmış seçim sonrasında açıklanabilecek hükümet programı özelliğine sahip ayrıntılı bir ‘yapılacaklar listesi’nin şimdiden açıklanması beklendiğini söylüyor.
Kimileri, özellikle ekonomik sıkıntıların en kısa sürede üstesinden nasıl gelinebileceğine dair ikna edici bir programa ihtiyaç duyulduğundan söz ediyor.
Ben ise, iktidar cephesini seçim tarihini erkene almaya zorlayacak bir cevvaliyetin muhalefetten beklendiğini düşünüyorum.
‘6’lı masa’ kurulması önemliydi muhalefet için, ancak gelinen noktada bunun yeterli olmadığı anlaşıldı. Her buluşma sonrasında verilen birbirine benzer mesajlar seçim kazanılınca yapılması taahhüt edilenleri duyurması bakımından merak uyandırıcıydı; ancak aynı mesajların tekrarı da merakı azaltma tehlikesini içinde barındırıyor.
Artık yeni bir ‘yüz’ veya ‘yüzler’ ile görüntüyü zenginleştirme zamanı gelmiş gibi.
Yukarıda, daha ilk buluşma sonrasında aklımdan geçen ‘masadaki yedinci isim’ fikrini paylaşmıştım. Şimdilerde o fikrimi biraz daha şekillendirdim.
Her lider, bir sonraki buluşmaya, diğer liderleri olduğu kadar gelişmeleri yakından izleyen kitleleri de ‘‘Neden olmasın?’’ diye düşündürecek kendisi dışındaki bir ismi getirse ve sofra ‘6’lı’ değil de ‘12’li’ masaya dönüşse…
Sofra zengin sofrası halini alır, konuşulanlar ve oradan dışarıya yansıtılacak görüşler de zenginleşir…
12 cumhurbaşkanı aday adaylı muhalefet…
Turgut Özal cumhurbaşkanı seçilmeye karar verdiğinde, kendisinden sonra ANAP genel başkanlığını ve başbakanlığı üstlenecek kişiyi belirlemek için ilginç bir yol izlemişti. 18 ismi andı ve adayın onlardan biri olacağını duyurdu. Cumhurbaşkanı seçilip Çankaya’ya çıktığı akşam ise, ilan ettiği listede yer almayan birini başbakan olarak atadı.
Fikrimin ilham kaynağı Özal’ın yöntemi; ancak sürecin bu defa aynı şekilde sonuçlanması elbette şart değil.
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.