Büyük koalisyonu kurmak için CDU lideri Merkel oldukça fazla ödün verdi. Bu ödünlerin Başbakan'a epey pahalıya mal olduğunu savunan Südkurier gazetesindeki yorumda, önümüzdeki hükümetin Merkel'in en zor dönemi olacağı ifade ediliyor:
''Sonuç SPD tabanında onaylansın diye Merkel Sosyal Demokratlara oldukça fazla ödün vermek durumunda kaldı. Şüphesiz verilen en büyük taviz de Maliye Bakanlığı oldu. Gelecekte hangi plana bütçe ayrılıp hangisine ayrılmayacağına SPD karar verecek. Yeni Bakan Scholz, sosyal politikalardan Atina'ya verilecek yeni milyarlara dek, Wolfgang Schäuble'den oldukça farklı bir duruş sergileyecektir. Merkel cephesindeki hoşnutsuzluk ise şimdiden öngörülebilir. Ayrıca Başbakan'ın kendisinin de büyüsü bozuldu. Bugünden itibaren ülkeyi talimatlar üzerine yönetecek Merkel, aynı zamanda her an çökme potansiyeline sahip bir koalisyona sırtını dayıyor. Merkel'in son dönemi, en zor dönemi olacak.''
Die Welt'te yer verilen benzer bir yorumda da Almanya Başbakanı'nın dördüncü dönemini neleri feda ederek elde ettiği irdeleniyor:
''Koalisyon sözleşmesindeki kelime zenginliği, anlaşmanın motivasyon eksikliğini gizlemeye yetmiyor. Elden gelen işte bu kadar. Ancak koalisyondaki en içler acısı durumu personel oluşturuyor. Çünkü koalisyonda en iyi zamanlarını geride bırakmış iki parti lideri ile şimdiye dek hiç iyi bir zaman görememiş bir başka lider bir araya geldi. Angela Merkel, sanki sadece dükkanı batırmamak istercesine müzakereleri yürüttü. Merkel‘in partisi CDU'nun kilit bakanlıklardan hiçbirini alamamış olması, durumun vahametini açıkça ortaya koyuyor. Dördüncü dönemini garantiye almak Başbakan'a oldukça pahalıya patladı; üstelik bu partisinin yararına da olmadı. Beklentimizi düşük tutmak gerekirse: Her yeni başlangıçtan bir sihirbazlık çıkması gerekmiyor; yeni başlangıca imza atanlar geride kalanları aratmasalar yeter.‘‘
Märkische Oderzeitung'da yer alan yorumda SPD üyelerinin büyük koalisyona "hayır" demesinin sosyal demokrasinin sonu anlamına geleceği savunuluyor:
''SPD üyelerinin büyük koalisyona onay vermesi ihtimali oldukça yükseldi. Herhalde bugüne dek seçimi kaybedip de işin sonunda yine de yıldız gibi parıldaması için, olası koalisyon ortağı olarak bu kadar çok ve bu kadar uzun süre dalkavuluk yapılan bir siyasi parti olmamıştır. Bununla birlikte SPD yönetimi partinin elini kolunu bağlamış oldu: Martin Schulz parti genel başkanlığını Andrea Nahles'e bıraktı. SPD tabanındaki oylamadan büyük koalisyona ‘hayır' çıkarsa ve Nahles de bunun sonucu olarak yeni görevinden çekilirse bu, Alman sosyal demokrasisinin intiharı olur.''
Frankfurter Allgemeine Zeitung'da yer alan yorumda da SPD'nin yeni liderinin partiyi ne derece hayata döndürebileceği sorgulanıyor:
''Schulz'un koltuğu Andrea Nahles'e devretmesi, aynı zamanda kabinedeki yerinden ettiği Sigmar Gabriel'in partiden elini çekmesi yönünde yapılmış bir dalga geçme gibi. Bu da hikayenin ironisi işte. Daha bir yıl önce parti tabanının yüzde 100 desteğini alan, umudu olan bir kişinin genel başkanlığı işte böyle son buluyor. Gerçi Schulz'dan beklenenleri başka hiçbir genel başkan da yerine getiremezdi. Peki ama partiyi yeniden ayağa kaldırmak için Nahles doğru isim mi? Gerhard Schröder'den bu yana yedi parti liderinin başaramadığını Nahles başarabilir mi? SPD'nin üyelerin onayını alma şansı yeni lideriyle çok daha yüksek. Bu, büyük bir soru işareti için ufak bir başlangıç olabilir: Nahles, SPD'nin Merkel'i olabilecek mi?''
SÖ,BD,CÖ
© Deutsche Welle Türkçe