Frankfurter Allgemeine Zeitung ABD Başkanı Donald Trump'ın İran'la nükleer anlaşmadan çekilme kararının sonuçlarını irdeliyor:
"Anlaşma İran'ın nükleer ihtiraslarını son iki yılda engelledi. Ancak Arap yarımadasına stratejik müdahalelerini ve İsrail'e yönelik saldırgan politikasını değiştirmedi. Peki ya şimdi ne olacak? Avrupalıların anlaşmayı tek başına ayakta tutabileceklerini tahayyül etmek zor. Avrupalı şirketler ABD'nin yaptırım tehdidi varken İran'la ticaretten kaçınacaktır. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron bu nedenle bölgesel sorunları ve İran'ın füze programını kapsayacak genişletilmiş bir anlaşma önerdi. Aslında bu istenen bir durum. Burada gereken, bütün tarafların özellikle de Washington, Moskova ve Tahran'ın çok daha iyi niyetli davranması. Ne yazık ki bu ülkelerin tamamında dar görüşlü ulusalcılar söz hakkına sahip."
Stuttgarter Nachrichten ABD'nin İran'la nükleer anlaşmadan çekilme kararının ardından İsrail ve İran arasında askeri gerginliğin giderek tırmanmasını ele alıyor:
"Suriye'de İran-İsrail arasındaki şiddetli gerginlik, durumu öncekine göre daha öngörülemez kılıyor. İki ülke arasındaki bu gerginlik, Suriye savaşının yayılması anlamına mı geliyor? Ya da İran, ABD'nin nükleer anlaşmadan çekilmesine yanıt olarak ABD'nin Ortadoğu'daki önemli müttefikinin savunma reflekslerini mi test ediyor? Ne yazık ki İran, İsrail'i artık tamamen Suriye savaşına çekmeyi başarmış gibi görünüyor. Çok ciddi kayıplar pahasına, İsrail ve böylece dolaylı da olsa ABD'yi uzun süre askeri açıdan Suriye'ye çivilemek için."
Berliner Morgenpost ABD'nin İran'la nükleer anlaşmadan çekilme kararını Avrupa açısından değerlendiriyor:
"AB'nin sadece yarım ağızla sözler söylemesi yeterli değil. Sloganı da şu: İran koşulları yerine getirdiği sürece biz İran'la nükleer anlaşmaya uyacağız. Hayır, Avrupalılar Alman, Fransız ya da Hollandalı firmaların ABD'nin yaptırımlarına maruz kalmasını göze almak zorunda. İşte o zaman da şirketlerin ilgili hükümet ya da Brüksel üzerinden zararlarını tanzim etmesi gerekecek. Şu an sorun sadece AB'nin ekonomik olarak bir yok etme kampanyası ya da İran'a karşı bir savaşa 'hayır' demesi değil. AB siyasi ağırlığını terazide tartıp Ortadoğu'da gerginliğin dinmesine etki etmek zorunda. Diplomasi meşakkatli, uzun soluklu ve moral bozucu. Özellikle de Ortadoğu gibi karmaşık bir arazide. Ancak bu sorunun tam ortasında ya da kenarında, savaşa taraf herkes, bunu yapmak zorunda. Amerikalılar bu göreve veda etti. Şimdi bu görev Avrupalılar'da."
Aachener Zeitung Almanya'nın en prestijli ödüllerinden Şarlman Ödülü'ne bu yıl Fransa Cumhurbaşanı Emmanuel Macron'un layık görülmesini ve Macron'un dün Aachen'da düzenlenen törenle ödülünü almasını yorumluyor:
"Aachen ve Avrupa, Almanya Başbakanı Angela Merkel'den cesaretlendirici, harekete geçirici ve geleceğe dönük bir konuşma bekledi. Ancak Merkel, Emmanuel Macron'un Avrupa'nın yenilenmesi için sahip olduğu vizyon ve dile getirdiği fikirlere yanıt vermeyi reddetti. Alman-Fransız önerilerinin Haziran ayında açıklanacağını söyledi. Böylece Şarlman Ödülü'nde Macron'la ortak bir mesaj ve Almanya'nın nihayet Fransa'nın yanında olduğu işaretinin verilmesi fırsatı kaçırıldı. Macron ise becerisini gösterdi: İçerik ve hitabet açısından ona özgü tipik net ve cesur tavrıyla ve özellikle de insanları sürükleyici ve heyecanlandırma yeteneğiyle. Başbakan Merkel'de bunlar eksik. Erteliyor, kim olursa olsun önemsemiyor ve Macron'un neredeyse yalvarırcasına istediği, uzun süre bekletilemeyecek ve şimdi harekete geçilmesi gereken taleplerini yorumsuz bırakıyor."
dpa, HT/HS
© Deutsche Welle Türkçe