CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka
Yalan, korkunun tortusudur[1]
Hak savunuculuğunun samimiyet gerektirdiğinin, inanç gerektirdiğinin, cesaret gerektirdiğinin turnusol kağıdı olan günler yaşıyoruz... Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, kendisine Cumhuriyet değerlerinin hatırlatıldığı konuşmayı kişilik haklarına saldırı olarak nitelendirerek veryansın etti. Ben de kendisine 25 Nisan 2013’te sadece 4 ay önce 12 Aralık’ta Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın şahsıma yönelik hakaretlerine, tacize ve uyguladığı psikolojik şiddete karşı tek cümle etmediğini hatırlattım. 12 Aralık sonrası karşılaştığımız uçak yolculuğunda bana söylediği “ama Başbakan yardımcısı Aylin Hanım, ne yapabilirim” sözlerini kamuoyu ile paylaştım... 4 ay önce söylediği sözleri paylaşmamın nedeni; hak savunuculuğunun kişiye göre değişir bir durum olmadığının altını çizmekti.
Siyaseten farklı yerlerde olmamız, tartışma içinde olmamız benim kendisine selam vermeme engel bir durum teşkil etmiyordu. O yüzden dün (2 Mayıs 2013) Ankara-İstanbul uçağında karşılaştığımızda medenice “günaydın” dedim, aksi aklıma bile gelmedi... Ama Bakan maalesef içinden geldiği siyasi kültürün de etkisiyle üst bir dil kullanmaya çalışarak bana hakaret etti. Benim için “kendini milletvekili sanan biri” dedi. Ben milletin iradesiyle seçilmiş bir milletvekiliyim. Ve her şeyden öte hak savunucusuyum.
Bakan tarzı ile bu tartışmayı Fatma Şahin’le Aylin Nazlıaka kavgasına dönüştürmeye çalışıyor olabilir... Ama bu tartışma kadın politikalarına iki farklı bakışın tartışmasıdır, kadın hakları savunuculuğunda samimiyetle samimiyetsizliğin tartışmasıdır, tutarlı olmakla tutarsız olmanın tartışmasıdır…
Ne yalana ne de korkuya yer var hayatımda... Özür dilemeyen, 12 Aralık’ta Arınç’ın sözlerini hiç söylenmemiş gibi davranan, kendisi söz konusu olduğunda kadın haklarını hatırlayan, başkasına yapıldığında görmedim, duymadım, bilmiyorum demekten çekinmeyen Fatma Şahin’in vicdanı rahat değildir... Bakan söylediklerini sürekli inkar eden bir söylemi tercih etmeye başladı son günlerde... Bu tavrı da Özdemir Asaf’ın şu sözlerini getiriyor aklıma “Yalan, korkunun tortusudur”…