Politika

Fatih Erbakan: İkinci tura kalırsa Kılıçdaroğlu'na karşı Erdoğan'a destek olacağımızı söyledik başımıza gelmeyen kalmadı, Erdoğan'a destek olmayacağız

23 Mayıs 2022 22:08

T24 Haber Merkezi

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın da içinde yetiştiği Milli Görüş hareketinin kurucu lideri Necmettin Erbakan'ın oğlu, Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, cumhurbaşkanlığı seçimi için önemli bir tavır değişikliği açıkladı. Fatih Erbakan, "Kılıçdaroğlu ile Erdoğan ikinci tura kalırsa Erdoğan'ı destekleyeceğimizi söyledik ama başımıza gelmeyen kalmadı. O kadar ciddi tepkiler oldu ki biz de şaşırdık. Şu anda, öyle bir şey olsa bile biz Tayyip Erdoğan'a destek olmayacağız" dedi.

Fatih Erbakan, Haber Global'de Buket Aydın'ın sorularını yanıtladı. Erbakan özetle şu görüşleri dile getirdi:

"Gerçekten de bu kadar olacağını biz de beklemiyorduk"

"Kılıçdaroğlu ile Erdoğan kalırsa Erdoğan'ı destekleriz demiştik ama başımıza gelmeyen kalmadı. İlk defa da burada söylüyorum. O kadar ciddi tepkiler oldu ki, biz de şaşırdık. Özellikle Konya'da, teşkilatlarımızda bu sözümüzden dolayı rahatsız olanlar oldu. Partimizin içinde bu konuda rahatsızlıklar oluştu.

Bizde öyle bir noktaya geldik ki, şu anda söyleyeceğimiz; böyle bir şey olsa bile, biz Tayyip Erdoğan'a destek olmayacağız. Biz her iki adayı da kendi haline bırakıp, belki de 'hiçbirine oy vermeyeceğiz' deme noktasına geldik. Teşkilatlarımızın içinde yadırgayanlar oldu, üyelerimizden ve bizi destekleyenlerden görüyoruz. 

AK Parti'nin oylarındaki erimeyi ve Tayyip Bey'in Cumhurbaşkanlığı noktasındaki oylarının erimesini gösteren bir şey. Bundan 5 sene öncesine baksanız Konya'dan böyle bir şey beklemezsiniz. Ama şu anda Kılıçdaroğlu ile Tayyip Bey kalsa, yine de 'Tayyip Bey'e vermeyelim, biz ikisine de vermeyelim' deme noktasına gelmişler. Gerçekten de bu kadar olacağını biz de beklemiyorduk.

"LGBT propagandasının yapılması uygun bir davranış değil"

Seçime kendimiz girip kendi cumhurbaşkanı adayımızı göstereceğiz ama hiçbir zaman hiçbir ittifakta yer almayız demiyoruz. Biz üçüncü bir ittifak oluşturulabilir demiştik. 6'lı masada gizli ortak HDP var. Benzemezlerin birlikteliği çok fazla sinerji oluşturmuyor. Birçok şehri HDP olmadan alamazlardı. Orada kilit parti HDP. Necmettin Erbakan ne CHP'nin yanında ne Cumhur İttifakı'nın yanında yer alırdı.

LGBT dernekleri olmalı mı denildiğinde ben olmamalı demiştim, bu bir ahlaksızlıktır. Bunun derneğinin kurulması, propagandasının yapılması uygun bir davranış değil. Toplumun önüne çıkartılıp normal gibi gösterilmesi bizim açımızdan uygun değil.

"Vatandaşınız da rezerv para olarak doları görüyor; Türk Lirası'na güveni kalmamış"

Döviz kurlarının çok hızlı artışı enflasyonun en önemli sebeplerinden bir tanesi. 4 ayda siz 32,5 milyar dolar dış ticaret açığı vermişsiniz. 4 ayda bu kadar demek bu sene 100 milyar dolar olacak demektir. Bu, sizin fazladan 100 milyar dolar bulup bunun finanse etmeniz gerekiyor demektir. 1 senede 100 milyar dolar dış ticaret açığını finanse etmek için bulacaksınız. 

12 ayda geri ödemeniz gereken dış borç miktarı 190 milyar dolar olmuş. 190 milyar dolar da bulup dış borcu ödeyeceksiniz. 1 senede neredeyse 300 milyar dolar dövize ihtiyacınız var, her ay 25 milyar dolar. Her gün 1 milyar dolar, 800 milyon dolar.

Böyle bir döviz talebi, döviz kurlarını artırıyor. Şu anda da tutamıyorlar. 16 liraya kadar geldi. Bir diğer artış sebebi ise sermaye çıkışı ve yeni sermaye gelmemesi. Türkiye'ye güven kalmamış, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı noktasında sıkıntılar var. Vatandaşınız da rezerv para olarak doları görüyor. Türk Lirası'na güveni kalmamış. 

"Bu enflasyon ile seçime gitmeleri barajı aşamayacak noktaya gelmesine neden olabilir"

Bu enflasyon ortamında emekli, memur, işçi, çiftçi perişan. TÜİK'in verilerini gerçeğe yakın olduğunu düşünmüyorum ben. Piyasanın gerçeklerine daha yakın olan, bağımsız araştırmacıların ortaya koyduğu enflasyon. Bu kadar dolar satmalarına rağmen yine tutamadılar dolar 16 liraya geldi. Hem enflasyon patlıyor, halkın tepkisi artıyor, oyları eriyor. 

Dövizin artması, kur korumalı mevzuat yüzünden hazineyi de patlatıyor. Çünkü 2 ayda 16,5 milyar lira kur korumalı mevduata para vermişler. Bu dövizin artışı devam ederse milyarlarca lira buraya para lazım, hazinede böyle para yok, bu da hazineyi perişan ediyor, tam bir sıkışmışlık hali içerisindeler.

Dış ticaret açığının artması, borçların artması, dövizi artıracak. Enflasyon da artacak ve seçim senesinde yüzde 200'lere gelecek enflasyon. Bu da AK Parti iktidarının sonu manasına gelir. Çünkü Venezuela seviyesinde dünyanın en yüksek enflasyonları seviyesinde bir enflasyon ve hayat pahalılığında seçime gitmeleri, seçimleri belki barajı aşamayacak noktalara gelmelerine sebep olabilir. 

"Devletin üç gider kaleminden dolayı vatandaşa para kalmıyor"

Üç gider kalemleri var. Birincisi faiz giderleri: 3 senede 852 milyar lira ödeyecekler. Bu kadar para faize gittiği zaman emekliye, memura, işçiye, çiftçiye para kalmıyor. İkinci gider imtiyazlı holdinglere kaynak aktarılması: 13 şehir hastanesini 57 şehir hastanesi parasına yaptırıyorsunuz. 1 köprü yaptırıyorsunuz 4 köprü parasına. 1 baraj yaptırıyorsunuz 15 baraj parasına. 

İhale verdiğiniz holdinglere 128 kez vergi muafiyeti getiriyorsunuz. Sadece bir tane 9,5 milyar lira. 2020 yılında meşhur bir holdingin vergi borcunu siliyorlar. Yine işçiye emekliye bir şey kalmadı. Üçüncü gider israf: Protokol masrafları, on milyarlık uçaklar, beş-yedi maaş alan bürokratlar. Bu üç giderden dolayı vatandaşa para kalmıyor. 

"Cumhurbaşkanının yetkilerinin sınırlanması lazım"

Parlamenter sisteme dönüş bizim için bir kırmızı çizgi değil. Muhalefet bunu bir vatan-millet meselesi haline getirmiş. 'Bütün kötülüklerin sebebi mevcut sistemdir, biz parlamenter sisteme dönersek hiç ortada sorun kalmayacak' deniyor. Bu bize göre doğru değil. 

Aynısının tersini iktidar söyledi. 'Bütün sıkıntıların sebebi mevcut sistemdir. Başkanlık sistemine geçersek bir sorun kalmayacak. Ne döviz kurlarından sorun yaşanacak, ne fakirlik ne bütçe açığı. Bir görün nasıl uçacağız nasıl kaçacağız.' Öyle olmadığı görüldü. Borcumuz, yoksulluk arttı, milli gelirimiz düştü.

Dolayısıyla burada sistem ile ilgili bir kırmızı çizgi değil. Biz mevcut sistemin iyileştirilmesi gerekiğini düşünüyoruz. Buna da 'iyileştirilmiş başkanlık sistemi' veya 'demokratikleştirilmiş başkanlık sistemi' ya da 'tanımlanmış başkanlık sistemi' diye de isim koymak istiyoruz. Cumhurbaşkanının yetkilerinin sınırlanması lazım. 

"Tekrardan bir iki başlı döneme dönmenin bir manası olmadığını düşünüyorum"

Meclisin güçlendirilmesi açısından güvenoyu ve gensoru gibi mekanizmaların yeniden getirilmesi gereklidir. Bakanlara gensoruda bulunabilir. Kabineye ve hükümete meclisin güvenoyu şartı vermesi gerekir. Bakanların meclis içinden seçilme zorunluluğu getirilebilir. Devletin bütçesini meclisin onaylaması son derece önemli. 

Cumhurbaşkanı yardımcısının seçilerek gelmesi, partili Cumhurbaşkanı yerine partisiz Cumhurbaşkanı olması ve HSK'da Yargıtay'da, Anayasa Mahkemesi'nde doğrudan veya dolaylı olarak yarıdan fazla üyeyi Cumhurbaşkanı kendisi belirliyor. Bir kişinin yargı üzerinde tamamen egemenlik sağlamış olması da kuvvetler ayrılığı bakımından uygun değil. Bunun da düzenlenmesi lazım. 

Bu düzenlenmeler yapılırsa, mevcut sistemdeki halkın seçtiği Cumhurbaşkanı ile devam edilebilir. Tekrardan bir iki başlı döneme dönmenin bir manası olmadığını düşünüyorum. Parti kimliği ve Cumhurbaşkanı kimliği ile çift kimlikli bir yönetimle maalesef uygun bir görüntü olmuyor. Partili Cumhurbaşkanı olmaması daha uygun olur. Biz tekrardan her şeyiyle eski sisteme 90'lardaki sisteme dönelim, fazladan bürokrasi protokol olsun, bunlara gerek görmüyoruz. 

"Bir an evvel dönmeleri ülkemiz için de kendileri için de hayırlı olacağını düşünüyorum"

'Bülbülü altın kafese koymuşsun, yine de vatanım demiş.' Bu son derece önemli. Ben o insanların da önemli bir kısmının kendi ülkelerinde gerekli şartların oluşması halinde burada kalmak istemeyeceklerini düşünüyorum. Oradaki savaş sona erince dönmek isteyeceklerdir. Orada evleri, akrabaları, anıları var.

Sabahtan akşama olmaz. Hemen otobüse trene bindirelim, gönderim demiyoruz. Suriye devleti ile masaya oturulması, temas kurulması, şartların uygun hale getirilmesi. Savaşın tamamen bitirilmesi ve milyonlarca mültecinin de ülkelerine dönmesi hem kendileri hem bizim açımızdan hayırlıdır.

Çok kısa sürede çok yüksek oranda mülteci aldık. Belli bölgelerde bir yoğunlaşma oldu. Kilis ve Hatay gibi. Demografik yapının değişmesi, Türk vatandaşların azınlık duruma düşmesi söz konusu oldu. Yapılacak fazlasıyla yapıldı 8-10 senedir. Maddi manevi ev sahipliği yapıldı. Bir an evvel dönmeleri ülkemiz için de kendileri için de hayırlı olacağını düşünüyorum. Suriyelilerin topraklarında olması, dış güçlerin o bölgedeki planlarının önlenmesi bakımından önemli. Bu saatten sonra dönmelerini istiyoruz. 

"Böyle bir ortamda uzaya gitmek fazla uçuk geliyor

5 milyon 700 bin haneye sosyal yardım yapılmış, sosyal yardım almak demek temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor demek. 4 milyon haneye doğalgaz ya da kömür desteği yapılacak dendi. Dış borcunuz 500 milyar dolar seviyesinde.

Kuponla ekmek alma dönemini başlatmışsınız. Böyle bir ortamda uzaya gitmek fazla uçuk geliyor. Dar gelirli milyonların geçim derdini çözmek, 10 milyona yakın işsiz ordusuna iş sağlamakla uğraşmak lazım."