Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, Hürriyet gazetesinde Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'la gerçekleştirilen "10 Soruda İslamofobi" başlıklı mülakata ilişkin eleştirilerine, "Kimse sormadan Cumhurbaşkanlığı kendiliğinden bu mesajı vermek istemiş. Bu soruyu o sormuş bu sormuş ne fark eder" diyerek yanıt veren Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök'e yanıt verdi.
"En önemlisi de İbrahim Kalın, devleti temsil eden bir bürokrat. Onun yazıp hazırladığı metin de devleti yönetenlerin propagandasına yönelik bir metin. Üstelik Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da partili bir cumhurbaşkanı olduğu için onun sözcüleri, aynı zamanda parti temsilcisi gibi davranıyor, hatta bazen muhalafet liderlerine bile cevap yetiştiriyor" diyen Bildirici, "E.Özkök, İ.Kalın’ın hazırladığı metnin gazetecilik söyleşisi gibi sunulmasını savunup, beni eleştirmiş. Cumhurbaşkanlığı metinleri ile gazetecilik arasında fark yokmuş! Öyleyse Hürriyet, bugüne kadar başka hangi metinleri gazetecilik ürünü gibi yayımladı?" ifadelerini kullandı.
Bildirici, Hürriyet gazetesindeki Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın röportajına ilişkin, “Hürriyet Okuru dikkat! ‘10 soruda İslamofobi’ başlıklı 12. Sayfadaki metin, gazetecilik değil, halkla ilişkiler metni. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın ile söyleşi yapılmamış, bir gazeteci imzası da yok. Soru ve yanıtlar aynı kalemden çıkmış. Fark etmemiş olabilirsiniz, uyarıyorum" eleştirisi getirmişti. Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök ise bugünkü yazısında Bildiriciye, "Kimse sormadan Cumhurbaşkanlığı kendiliğinden bu mesajı vermek istemiş. Bu soruyu o sormuş bu sormuş ne fark eder" diye yanıt vermişti.
TIKLAYIN - Ertuğrul Özkök'ten Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici'ye: Bu soruyu o sormuş bu sormuş ne fark eder
Bildirici bugün kaleme aldığı yeni yazısında Özkök'e yanıt verdi. Bildirici şöyle yazdı:
Hemen belirteyim, metnin içeriği ile ilgili olarak bir ifadede bulunmadım; sadece yöntemi eleştirip okurları uyardım. İbrahim Kalın’ın ifadelerinin iyi ya da kötü, etkileyici ya değil gibi bir şey söylemedim. Hürriyet’te tam sayfa ayrılan ve “İbrahim Kalın, Hürriyet’e anlattı” başlığıyla sunulan metnin bir gazetecilik ürünü olmadığını, “halkla ilişkiler metni” olduğunu yazdım.
Nitekim İbrahim Kalın da dün sabah Hürriyet’teki sayfayı paylaşırken, bir söyleşi”den söz etmedi; “Son dönemde yeniden gündeme gelen ve aslında yükseliş hızını hiç kaybetmeyen İslam karşıtlığını on başlıkta ele almaya çalıştım” dedi. Lütfen dikkat! “On başlıkta ele almaya çalıştım” sözleri ne anlama gelir? Hürriyet’in sorularını yanıtladığını söylemiyor herhalde.
"Ertuğrul Özkök’ün yazısında ise ciddi bir kafa karışıklığı var"
"Ertuğrul Özkök’ün yazısında ise ciddi bir kafa karışıklığı var. Önce 'mülakat' (söyleşi) olarak tanımlıyor, sonra 'bu soruyu o sormuş bu sormuş ne fark eder' diye yazıyor. Hemen yanıtlayayım sorusunu" diyen Bildirici şunları kaydetti:
" Öncelikle halkla ilişkiler metnini gazetecilik ürünü gibi sunmak okuru aldatmaktır. Hürriyet ile söyleşi yapmadığı halde İbrahim Kalın’ın hazırladığı metni “Hürriyet’e anlattı” diye yazmak gerçeği saptırmaktır. Asıl açıklanmaya muhtaç olan, neden okurlara gerçeğin aktarılmadığı? İkisi arasında bir fark olduğu düşünülmese böyle bir kandırmacaya gerek duymazlardı.
Hiç kuşkusuz gazetecilik söyleşisi ile halkla ilişkiler/reklam/propaganda metinleri arasında fark vardır. Halkla ilişkiler metinleri, bir kişinin kendi görüşlerini aktardığı, hiçbir eleştirel yaklaşıma yer verilmeyen tanıtıma propagandaya yönelik metinlerdir.
Gazetecilik ürünlerinde ise tanıtım olmaz, gazeteci bir kişi, şirket ya da kurumun propagandasını, tanıtımını yapmaz. Konuştuğu kişiyi, doğruları ve yanlışları, artıları ve eksileriyle birlikte yansıtmaya çalışır.
Soruyu kimin sorduğu da çok ama çok önemlidir. Gazeteci, bir halkla ilişkilerci, bir reklamcı, bir propagandacı olmadığı için gerçeğe varmak için sorular sorar, sorgular. Yanlışları ve eksikleri ortaya çıkaracak eleştirel sorular da sorar.
Nitekim Hürriyet’te yayımlanan halkla ilişkiler metninde İbrahim Kalın’a hiçbir eleştirel soru sorulmamış. Bunların gazeteci soruları olmadığı, bürokratik bir dille hazırlandığı da çok belli.
İbrahim Kalın’ın metninde gerçekten çok önemli görüşler dile getirilmiş, Ertuğrul Özkök’ün alıntıladığı cümleler de çok etkileyici ve çok doğru. Ama İbrahim Kalın’ın karşısında bir gazeteci olsaydı, eminim, Fransa’da Samuel Paty adlı öğretmenin öldürülmesine neden gecikmeli tepki verdiğini de sorardı. Çünkü Fransız öğretmen 16 Ekim’de öldürüldü, İbrahim Kalın ise 26 Ekim’deki paylaşımıyla bu vahşi cinayeti kınadı. Tam da Hürriyet’teki metnin yayımlanmasından bir gün önce…
En önemlisi de İbrahim Kalın, devleti temsil eden bir bürokrat. Onun yazıp hazırladığı metin de devleti yönetenlerin propagandasına yönelik bir metin. Üstelik Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da partili bir cumhurbaşkanı olduğu için onun sözcüleri, aynı zamanda parti temsilcisi gibi davranıyor, hatta bazen muhalafet liderlerine bile cevap yetiştiriyor.
Anlaşılan Ertuğrul Özkök, devlet temsilcilerinin hazırladığı propaganda metinleri ile gazetecilik ürünleri arasında fark görmüyor! Cumhurbaşkanlığı bürokratlarının hazırladığı halkla ilişkiler ve propaganda metinlerini gazetecilik kılıfı altında yayımlamayı doğru buluyor!
Yazının tamamını okumak için tıklayın.