Bu sene 5'ncisi planlanan Çanakkale Bienali'ne haftalar kala, önce, bienalin başından beri genel sanat yönetmenliğini yapan Beral Madra, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın “darbe destekçisi” iddiasının ardından istifa etti, hemen sonrasında bienalin iptal edildiği haberi geldi. Çanakkaleli sanatçı Fatih Balcı, bu süreçte Çanakkale halkının ve sanatçıların "neden bienalin yanında durmadığı" sorusunu ele aldı.
Bienalin yapıldığı ilk günden bu yana "küçük bir çevrenin elinde kontrol altında tutulmakta" olduğu görüşünü de dile getiren Balcı, "bienalde var olmak isteyen her ismin sert bir şekilde püskürtüldüğünü" savundu.
"Bienal ekibi aslında iki üç ismi geçmeyen bir yapı. Bu ekip kendi isimlerinin yanına başka bir ismin bienalle anılmasından oldukça rahatsız olmakta" ifadelerini kullanan Balcı, "İlk iki bienalin küratörü Denizhan Özer’in bienal sayfasından bu nedenle kaldırıldığına" dikkat çekerek "Bu en hafifinden ayıptır" dedi.
Çanakkaleli sanatçı Fatih Balcı'nın, sanatatak’ta yayımlanan yazısının bir bölümü şöyle:
Çanakkale neden bienalin yanında durmadı?
Çanakkale’de yaşayan ve üreten bir sanatçı olarak benden hem kendimin hem de bir şehir olarak Çanakkale de bu durumun nasıl değerlendirildiğine ilişkin bir yazı isteği geleli on gün oluyor. Bu on gün içinde ilgili bulduğun çevrelerin ve doğrudan Çanakkale halkının düşüncelerini anlamaya çalışıyorum. Bu arada Çanakkale Belediyesi de bu konuyla ilgili bir açıklamada bulundu. Tüm ısrarlarına karşın bienalin iptalini durduramadığına ilişkin bir açıklamaydı bu.
Çanakkale de yaşayan sanat ve kültür çevrelerinin bu durumu nasıl karşıladığına bakacak olursak İlk tespitimiz şudur: Çanakkale halkının bu iptalden çok haberi olduğunu söyleyemeyiz, haberi olanları da çok ilgilendirdiğini. Yerel kültür ve sanat aktörlerine gelirsek bu iptale çok da fazla tepki vermiş gibi görünmüyorlar. Bir kişi hariç iletişim kurduğum tüm kişiler sanata yapılan böyle bir müdahalenin doğru bulmadıklarını söylemekle birlikte bienale destek vermek ya da yanında durmak konusunda isteksizdiler. Aynı duyguyu benim de paylaştığımı belirteyim. Tespit ettiğim iki kişi dışında da Çanakkale’de anlamlı bir itiraz görülmüyor. Hatta doğrudan bienal ekibinde bulunan kişiler bile bir belirti vermemekte. En başından beri bu etkinliğin kurgulayıcısı olan Bienalin diğer eş küratörü olan Seyhan Boztepe de Cabinin (Çanakkale Bienali İnisiyatifi) üzerinden yaptığı açıklama dışında hiçbir şey paylaşmamakta ve söylememektedir. Bütün reaksiyon ulusal çevrelerden hatta uluslararası çevrelerden geldiğini görüyoruz. Bu çevrelerin tepkileri ifade özgürlüğü ve sansür kavramları çevresinde şekillenmiş görünüyor.
Peki, neden Çanakkaleliler ve Çanakkaleli sanat ve kültür aktörleri böyle bir tavır içindeler? Bu durumun birkaç nedeni var. Ama baştan söylemek gerekirse Çanakkale Bienali etrafında yaşanan olaylardan dolayı uzun süredir bir rahatsızlığın büyüdüğünü zaten biliyorduk. Yaptığım tüm görüşmeler, konuşmalar, aldığım görüşler ve yıllardır Bienali izleyen biri olarak kendi bilgilerimi yan yana koyunca aşağıdaki sıralayacağım nedenleri söylemek mümkün:
1- Bienal ve kent arasındaki bağın kurulamaması veya kurulmaması: Bu bağ sorunu nerdeyse ikinci bienalden itibaren sürekli söylediğimiz ve yazdığımız bir konu. Geçen bienalde yine bu sayfalarda “ "Şehre Teğet Geçen Bienal” başlıklı bir yazı paylaşmıştım. O yazımda eğer bu bienal, bienali yürütenlerin ulusal ve uluslararası alanda isimlerini parlatmaktan başka bir işe yarayacaksa şehirle bağının kurularak geliştirilmesi gerektiğini söylemiştim. Eğer bu bağ kurulmazsa bienalin gelecekteki varlığı ve işlevi belirsiz olacaktır diye de eklemiştim.
Yani eleştirimiz bienalin ulusal ve uluslararası sanat sisteminin dikkatini çekmeyi amaçladığını ama şehre çok da önem verilmediğiydi. Yani bienal daha çok bienali organize edenlerin kariyeri ya da çıkarları doğrultusunda yapılan ama şehir için pek de yapılmayan bir şey gibiydi. Bunun için Hürriyet Yazarı Yalçın Doğan’ın 05.11.2014 yazısı içindeki “Kilitli Bienal” bölümünü okumanız yeterli olabilir. Bu yüzden bienali şehir hiçbir zaman sahiplenemedi.
2- Bienal organizasyonunun sorunlu yapısı: Bienal başından beri küçük bir çevrenin elinde kontrol altında tutulmakta. Belki bunun bir sakınca olmayabilirdi. Ama burada var olmak isteyen her ismin sert bir şekilde püskürtüldüğünü söylemek gerekiyor. Burası bir güç alanı olarak görüldüğü için kendi alanlarını sıkı sıkıya kontrol altında tutmak bienal ekibi için çok önemli görünüyor. Ayrıca son üç bienal İstanbul’dan sadece bu iş için gelen isimlerin kontrolü altına girmiş durumda. İlk elde bu olumlu ve geliştirici gibi görünse de bu isimlerde aynı hırsla bu alanı sahiplenince var olan gerilimin arttığını görebiliyoruz. Böylece Çanakkale Bienali ekibinin yaratığı oldukça hoşnutsuz bir çevre oluştu. Bienal ekibi aslında iki üç ismi geçmeyen bir yapı. Bu ekip kendi isimlerinin yanına başka bir ismin bienalle anılmasından oldukça rahatsız olmakta (şu aralar hariç). Herkesin anlayabileceği bir örnek: bienal sayfasına girerseniz bienallerin üçüncü bienalden başladığını göreceksiniz. İlk iki bienalin küratörü Denizhan Özer’i burada göremezsiniz, bu bienaller yapılmamış gibi ortadan kaybolmuş. Bu en hafifinden ayıptır. Daha da çarpıcı örnekler var ama şimdilik onları yazmayalım.
3- Siyasetin dillendirdiği, sanat çevresinin konuşmadığı ama sanat çevresinin kendi içinde tartışması gereken meseleler: Sanatçı olmak içinde belirli filtrelerden ve onaylardan geçmeniz gerekir. Bu filtreler neyin konuşulacağı ve kimlerin konuşacağını da belirler. Bu açıdan bakılınca belirli kişilerin ve konuların konuşulduğu bir mahalle baskısının varlığını görebiliyoruz. Burada sorun ele alınan konu ve kişiler değil bunun için yönlendirilmiş ortam sorunudur. Böyle bir yönlendirme var mıdır ve bu nereden kaynaklanır? Sanat ortamı angaje sanatçıların desteklendiği bir yapımıdır? Bu güne kadar bu konular ayaküstü fısıltı düzeyinde tartışılabilmiştir.
4- Bienal neden iptal edildi?: Sanat ve siyaset ilişkisinde sıkıntılı, zorlayıcı zamanlar yaşanır. Ama bienal gibi alt yapısında siyasal bir duruşu olduğu iddia edilen ve büyük söylemlere dayanan böyle bir etkinliğin, ilk problem yaşandığı an da iptal edilmesi ne kadar anlamlıdır? Belediyenin açıklamasından anlaşıldığı üzere bienalin gerçekleştirilmesinde bir engel yoktur. Beral Madra’nın küratörlükten ayrılmak zorunda kalması her şeyin sonu değildir. Bienal sadece küratörlerden ibaret bir yapı değilse; bunca insanın emeği ve bu kadar yıldır verilen tüm çabalar adına devam etmek gerekmez miydi? Sadece moral bozukluğuyla açıklamanın zor olduğu bir karardır bu?
Tüm görüşmelerim sonucu benim tespit ettiğim bienal ile ilgili yukarda sıraladığımız olgular Çanakkale'de yaşayan ve üreten sanat ve kültür çevrelerinin üzerinde uzlaştıkları ana başlıklar olarak söylemek mümkün görünüyor. Tüm bu nedenler ve elbette burada olmayan başka nedenlerle de Çanakkale genel olarak bienalin yanında durmamış görünüyor.
Yazının tamamını okumak için tıklayın...