2 Haziran 2010 tarihinde gözaltına alındıktan ve burada işkenceye maruz bırakılmasının ardından dayanamayıp yaşamına son veren Onur Yaser Can’ın önceki gün görülen davasında işkence yaptıkları öne sürülen sanık polisler hakkında karar verildi. Onur Yaser Can’ın cebinden çıkan notta işkenceye uğradığını açıkça belirtmesine rağmen polisler 6 yıl 5 ay ‘evrakta sahtecilik’ suçundan cezalandırıldı. 9 yıldır devam eden süreçte annesi Hatice Can ve babası Mevlüt Can'ı da kaybeden Ezgi Sevgi Can, "Annem ve babamın ruhları ile bedenleri bu adaletsizliğe dayanamadı. Bir sorumluluk hissettiğim için yılmayacağım ve devam edeceğim, hem yaşamaya hem de hukuki mücadeleye. Yaşamakla ilgili bir sorumluluk bıraktılar giderken bana onlar. Çünkü öyle yetiştirdiler bizi” ifadelerini kullandı.
BirGün'den
Dilara Esen'in haberine göre Bu hayatta yapayalnız kaldığını söyleyen Can, “Ama çok güzel dostlar da edindim. Bunu annem ve babamın beni sevgi ile yetiştirmesine borçluyum. Bana sevmeyi, sevilmeyi öğrettiler. Kocaman bir ailemin olduğunu davada gördüm. Bütün ailemi kaybettim ama hayatım boyunca yanımda olacak insanlar var ve onlarla yaşamaya devam edeceğim. Tabii ki inanılmaz büyük bir boşluk var hayatımda. Bir sürü anı, inanılmaz bir öfke var içimde bunlarla başa çıkmak çok zor olacak” dedi.
TIKLAYIN - Onur Yaser Can davası | 6 yıl 5 ay hapis cezası verilen sanıklar tutuklanmadı
"Herkesin kaybı olarak görüyorum"
Yaşadıklarını anlatmanın kendisine iyi geldiğini vurgulayan Can, “Ben bunu herkesin kaybı olarak görüyorum. Giden bu insanlar inanılmaz değerli, hem kendilerine hem de etrafındakilere çok emek vermiş insanlar. Abim zaten çok gençti, çok başarılı bir mimardı. Polisler buna dayanamadılar, böyle bir güzelliğin var olması onları rahatsız etti. Çünkü onları güzellik rahatsız etti. Resmen onunla fare gibi oynamışlar ve o buna dayanamadı” ifadelerini kullandı.
Babası ve annesiyle birlikte sürekli bu konuya kafa yorduklarını aktaran Can, polislerin abisine işkence yapmadığını kanıtlayamadığını belirtti. Kendilerine sorgu odasındaki kameranın bozuk olduğunu söylendiğini ifade eden Can, “Biz işkence yapıldığını abimin bize bıraktığı nottan ve tanık ifadelerinden biliyoruz. Bunların hepsi delil ama maalesef bunlar için ‘soyut delil’ diyorlar. Hayata bu kadar bağlı bir insan 20 gün içerisinde intihara sürükleniyor ve bunu bizim kanıtlamamızı bekliyorlar” diye konuştu.
"Yaşamakla ilgili bir sorumluluk bıraktılar giderken bana onlar"
Abisine yapılan işkencenin 9 yıldır kendilerine de yapıldığını söyleyen Can, “Annem ve babamın ruhları ile bedenleri bu adaletsizliğe dayanamadı. Bir sorumluluk hissettiğim için yılmayacağım ve devam edeceğim, hem yaşamaya hem de hukuki mücadeleye. Yaşamakla ilgili bir sorumluluk bıraktılar giderken bana onlar. Çünkü öyle yetiştirdiler bizi” şeklinde konuştu.
Ezgi Sevgi Can, annesinin çocukluğundan beri hayatına müzik soktuğunu ve müziğin kendisini bırakmayacağını umut ettiğini belirtti. Babasını kaybettiğinden bu yana elinin klarnetine gitmediğini vurgulayan Can, “Umarım o gücü bulurum. Beni hayata bağlayan şey ailemden sonra müzik oldu. En azından bunu elimden almazlar, alamazlar” dedi.
Geçen davada en azından savcının verdiği mütalaaya uyacaklarını beklediğini ifade eden Can, “Sadece evrakta sahteciliği içeren bir cezaya bile tam olarak uyulmadı. Hâlbuki bu polisler sahtecilik yapılan bu belgeler abimi tekrar ifadeye çağırdıklarında zorla ve tehdit, işkenceyle imzalattıkları belgeleri kullanıyor. Ölümünden sonra bu belgelerle polis fezlekesi düzenleniyor. Ölmüş abimin adresine mahkeme celbi gönderiliyor. Bunlar hep devlet aklı, 9 yılda savcıyı ve heyeti değiştirdiler. Dosyayı okumayan mahkeme heyetleriyle karşı karşıya kaldık” diye konuştu.
Yeni bir dava başlıyor
Bütün bu acıları tekrar anlatmak zorunda kaldıklarını aktaran Can, annesinin ölümünün ardından mücadelelerini zorlu bir şekilde sürdürmeye çalıştıklarını vurguladı. Ancak adaletsizliğin babasını da kendisinden aldığını belirten Can, şu ifadeleri kullandı:
“Bir karar çıksaydı belki de daha uzun yaşayacaktı ama bunu bile reva görmedi bu ülke bize. Mahkeme evrakta sahtecilikten vermesi gereken cezayı vermediği gibi bu davanın bir işkence ve şuanda gelinen noktada bir ailenin tek tek katledilişi davası olduğunu bir türlü kabul etmek istemedi. Çünkü kimse sorumluluk almıyor bu ülkede. Biz avukatımız Ercan Tamer ile başından beri bunun işkence davası olarak genişletmelerini, işkenceden sorumlu olan bu iki sanığa emir veren ve planlayan ekip ile amirlerinin yargılanması için mahkemeyi sürekli uyardık. Mahkeme duruşmada diğer polis hakkında da suç duyurusunda bulunmaya da karar verdi. Aslında yeni bir dava başlıyor.”