Yazdığı çocuk kitapları serisinin ikinci kitabı da yayınlanan Stephen Hawking, yetişkinlerin çocukların sorularını saçma diye nitelemesinin altında yatan nedeni açıklıyor: Cevabı bilmiyor olmaktan ve aptal görünmekten korkuyorlar
Ünlü Fizikçi Stephen Hawking’in, kızı Lucy ile birlikte yazdığı George’s Cozmic Treasure Hunt / Evrene Açılan Gizli Anahtar serisinin ikinci kitabının İngilizce ve Fransızca versiyonları yayınlandı.
Çocuklara fizik öğretmek amacıyla yazılan serinin bu ikinci kitabında, “Orada biri var mı” sorusunun cevabı araştırılıyor. Bu, Stephen Hawking’in, bu kitapların eksenini oluşturmak üzere saptadığı üç temel sorudan biri. Serinin birinci kitabında “Kara deliğin içinde neler oluyor” sorusunun cevabı aranıyordu, ikinci kitapta ise başka akıllı oluşumların varlığı sorgulanıyor. Ünlü fizikçinin yazar olan kızı Lucy Hawking, serinin üçüncü kitabında da ‘Büyük Patlama’da neler oldu’ sorusunun cevabının araştırılacağını açıkladı.
Gazeteci Alison George, birkaç hafta önce baba-kız ile bir röportaj gerçekleştirdi. Taraf Gazetesinin tercüme ettiği ve NewScientist’te yayımlanan söyleşi çocuk kitapları serisinin yazılma öyküsünü aydınlatırken, baba ile kızının ilişkisine de ışık tutuyor.
Herkesin evinde Zamanın Kısa Tarihi’nin bir kopyası var. Ancak kitabı okuyup bitirenlerin sayısı pek az. Çocukları küçük yaşlarda eğitmeye başlarsak bu durum değişir mi?
Stephen Hawking: Kitap büyük bir ilgi odağı oldu, ancak çok sayıda insan kitabı anlamakta güçlük çekti. Bence, herkes evrenin nasıl işlediği ve bizim evrendeki yerimiz hakkında genel bir fikir sahibi olabilir, ve olması da gerekir. Popüler kitaplarımla yapmaya çalıştığım şey de buna yönelikti.
Çocuklar için yazmak benim için son derece önemli. Çocuklar çalışan herşeyin nasıl işlediğini öğrenmek ister ve ‘niye’ diye sorar. Çoğu zaman bu soruların aptalca olduğu söylenir kendilerine. Ama bunun nedeni yetişkinlerin bu soruların cevabını bilmemeleri ve bilmediklerini kabul ederlerse aptal görünmekten korkmalarıdır. Genç insanların merak duygularını muhafaza etmeleri ve ‘niye’ sorusunu sormaktan vaz geçmemeleri önemli oysa. Ben şahsen hâlâ araştırıp duran bir çocuğum bu anlamda. Kara delikler çocukları büyülüyor ve bana bu konuyu soruyorlardı. Basit bir dille anlatılınca konuyu kısa sürede genel hatlarıyla kavrayabildiklerini gördüm. Ve elbette cevabım “evet.” Bu çocukların birkaçının büyüyüp Zamanın Kısa Tarihi’ni okuyacaklarını düşünmek insanın hoşuna gidiyor.
Peki beyinlerimiz evreni gerçekten kavramaya yetecek bir düzeyde mi?
Stephen Hawking: Evet, buradaki en dikkat çekici nokta da bizim evreni kavrayabiliyor oluşumuz. Esasen temel yasaların hepsini biliyoruz ve normal şartlar altında olacakları öngörebiliriz. Ancak bunun ötesine geçip sıradışı konuları da araştırmamız gerekiyor; CERN’deki ‘parçacık hızlandırıcı’ deneyinde olduğu gibi, sonucunu tahmin edemeyeceğimiz koşulları yaratıp gözlememiz gerekiyor. Evrenin başlangıcını anlayabilmek için, bu olağandışı koşullarda neler olduğunu öğrenmemiz lazım. Bunu da gelecek 20 yıllık süreçte yapabiliriz rahatlıkla.
Bize son kitabınız George’un Kozmik Hazine Avı’ndan söz eder misiniz?
Lucy Hawking: Bu bir Fizik Maceraları hikâyesi. Küçük kahramanımız George, Güneş Sistemi ve ötesine bir yolculuğa çıkıyor. Komşusunun, adı Kozmos olan ‘süperbilgiyar’ından yararlanarak kozmik hazine avında bir dizi ipucunun peşine düşüyor.
Aile içi sohbetlerinizde kara deliklerden falan söz ediyor musunuz?
Lucy Hawking: Evet, sık sık konuşulur böyle konular. Ben Cambridge’te büyüdüm. Akşam yemeklerinin davetlileri hep fizikçiler olurdu ve işlerinden söz ederlerdi. Babamın son doğumgünü partisinde bile konuşuldu böyle konular. Bir bilimci bir balon ve bir naylon çorap kullanarak kara delik maketi yapmaya çalışmıştı.
Küçükken babanız nasıl kitaplar okurdu size?
Lucy Hawking: Geçen gün Babam İncil’den bir âyet söyledi birden ve hepimiz şoka girdik; hiç böyle bir şey beklemiyorduk çünkü. Kitaptaki bir slogan konusunda konuşuyorduk; niye böyle bir slogan diye sorunca babam İncil’de geçtiğini söyledi ve hangi bölümün kaçıncı ayeti olduğunu da söyledi. Kendisi küçükken babası Eski ve Yeni Ahit’ten öyküler okurmuş ona. Ben tabii bunun yerine bana “Paddington Ayıcığı”nı okuduğu için minnettar olduğumu ifade ettim kendisine.
Kozmik Hazine Avı’nı okurken, din konusunu düşündüm; fizikteki ana soruların dinin büyük sorularının aynı olduğunu farkettim...
Stephen Hawking: Bilim, uzun bir süre dinin tekelinde kalmış olan soruların cevabını büyük ölçüde bulmakta. Halihazırda dinin tekelinde olan bir alansa evrenin başlangıcı konusu. Ancak bilim bu alanda da epeyce aşama kaydetti ve çok yakında bu sorunun da cevabını verecek olmalı.
Fizik konusunda çocuk kitapları yazmak kimin fikriydi?
Lucy Hawking: Benim fikrimdi. Çocukların sürekli gelip babama “Kara deliğe düşersem ne olur” benzeri sorular sorduğunu gördüm. Babam da onlara iyi, gayet net ve komik cevaplar veriyordu. Keza gözlemledim ki babam çocuklara bu cevapları verirken etraftaki büyükler de kendisini çevreleyip cevapları dinliyorlardı. Bunun üzerine fizik konusunu merkez alan bir macera öyküsü yazmanın çok hoş olacağını söyledim. Başlangıçta pek küçük ölçekliydi projemiz; torunlarına anlatacağı öyküler düzeyinde başlayıp buralara geldik.
Bu işbirliğinin ilişkinize bir katkısı oldu mu peki?
Lucy Hawking: Oldu. Ben hiç düşünemezdim ortak çalışabileceğimizi. Profesyonel alanlarımız taban tabana zıt çünkü. Ben yaratıcı yazarlıkla meşgulüm, o fizikçi. Ama bu proje bunu yaptı işte ve birlikte çok zaman geçirir olduk.
Onunla çalışmak bir zevk, çünkü düşünceleri çok net ve herşeyi en basit düzeyde açıklama kabiliyeti var. Herşeyi yazarak aktarabiliyor tabi. Bir makina aracılığıyla konuşuyoruz.
Babanızın, bu hastalığı bir “nimet” olarak gördüğüne dair meşhur bir yorumu var malum; bu sayede daha önemli konularda yoğunlaşabildiğini söylüyor. Sen bu konuda neler hissediyorsun Lucy?
Lucy Hawking: Babamın bu yorumu, bir çok insanın çok büyük bir dezavantaj olarak nitelendireceği bir olayı değerlendirirken bile ne kadar olumlu bir yaklaşımı olduğunu gösteren bir örnek esasında. Ancak tabii, birinin bir yakını bu kadar ciddi düzeyde fiziksel özürlü olduğunda, herkes bunun olmamasını diler; zira çok büyük bir acı ve mücadeleye tanıklık etmek söz konusu burada. Bu babamın durumunda özellikle geçerli, çünkü bu eksikliğinin üstesinden gelmek için çok daha fazla mücadele etmesi gerekiyor. Kendisi bunu bir nimet olarak değerlendirebilir ama, ben onun daha mutlu olması için babamın motor nöron hastalığı olmamasını dilerdim...
Peki Stephen, tüm çalışmaların içinde senin için en önemli olanı hangisi?
Stephen Hawking: Ben, kara delikler ve evrenin başlangıcı konusundaki çalışmalarımla hatırlanmak isterim.
Stephen Hawking kimdir?
Kara delikler ve evrenin başlangıcı konularını işleyen Zamanın Kısa Tarihi adlı kitabın yazarı olan ünlü fizikçi Stephen Hawking, 60’ların başında tedavisi olmayan Amyotrofik lateral skleroz hastalığına yakalandı.
21 yaşındayken Charcot (ALS) hastalığı tanısı kondu. Beynin zihinsel faaliyetlerine dokunmayıp zamanla motor nöronların yüzde seksenini öldürerek sinir sistemini felç eden bu hastalık fizikçiyi tekerlekli sandalyede yaşamaya mahkûm etti.
Hawking 1985 yılından bu yana sesini de yitirmiş olduğu için, insanlarla, koltuğuna yerleştirilmiş olan ve yazıları sese dönüştürebilen bilgisayarı sayesinde iletişim kurabiliyor.
Kızı Lucy Hawking ise gazeteci ve yazardır.