Yaşam

Evlilik demode mi oldu?

Kutsal aile yaşıyor mu yoksa evlilik demode mi oldu?

07 Eylül 2008 03:00

Mutsuz ilişkilere ve boşanma oranlarındaki artışlara rağmen, hâlâ kimse evlenmekten vazgeçmiyor; ama günümüz gençlerini evlenmeye iten sebepler değişiyor belki de... Yalnız kalma korkusu, birine bağlanma ihtiyacı veya sadece çocuk sahibi olma isteği gibi... şurası kesin ki, artık birçok kişi topluma dahil olabilmek için evlenme zorunluluğu hissetmiyor. Yine de düğünlerde artık daha sık kullanılan havai fişekler, görkemli pastalar, evliliği cümle âleme duyurmayı amaçlayan bu seremoniye ne kadar önem verildiğini gösteriyor. Pek tabii tüm bu görkem, evliliğin 'sonsuza kadar' süreceğinin garantisi değil. Hatta istatistikler evliliklerin neredeyse yarısının ilk beş yıl içinde boşanmayla sonuçlandığını gösteriyor. Ne de olsa kimse artık 'birbirini çekemiyor'. Bunun yanı sıra ilerleyen yaşlarda boşanmalar da arttı. İnsan ömrünün uzamasıyla, 50'li yaşlara kadar çocuğunu büyütüp, okutup, evlendiren ebeveynler de yeni heyecanlar aramaya başlıyor; Viagra gibi 'buluş'ların sayesinde de ömrünün sonuna kadar cinsel ilişki kurabiliyor. Bu nedenle, bu yaş grubunda da boşanmalar artıyor... Biz de araştırdık ve konuya farklı taraflarından baktık: 'Evlenmenin modası artık geçiyor mu? Yoksa hiç geçmeyecek mi?'

Havai fişekle evlenip savaşarak ayrılıyorlar

Toplum yapımıza baktığımızda sosyal ve kültürel anlamda evliliğin modası hiç geçmedi. Hatta evlenmenin artık trend olduğu da iddia edilebilir. Evlenme ve öncesindeki törenler daha da şatafatlı bir hale dönüştü. Özel mekânlarda kına geceleri, gelin hamamları, düğünlerde havai fişekler, barkovizyon gösterileri, "Nasıl daha şatafatlı yapabilirim?'' düşüncesiyle bir yarışa dönüşmüş durumda... Evlilik moda mı? Evet, halen yükselen bir trend. Neden? Evlilik, sosyal ve kültürel bir olgu ve insanlar hayatlarının bir döneminde mutlaka bunu yaşamak istiyor. Türkiye'deki evlenme olgusu üzerine istatistiksel araştırma yapan iki önemli kurumdan biri Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve diğeri Başbakanlığa bağlı Aile Araştırma Kurumu. Bu iki kuruluş, her yıl evlenme ve boşanma üzerine yapılan istatistiksel açıklamalarını sunuyor. Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Kurumu'nun değerlendirmeleri 1990'dan sonra boşanma oranlarının hızla arttığını ortaya koyuyor. Buna göre bir soru aklımıza gelebilir: Boşanmak artık moda mı? Şatafat içinde birbirini severek evlenen çiftlerin evliliklerini çok kısa sürede tüketip, soluğu mahkeme kapısında almaları gerçekten çok düşündürücü.

İlk beş yıla dikkat

2007 istatistiklerine bakıldığında boşanmaların yüzde 42'si, evliliğin ilk beş yılında oluyor. 2007'de evliliğin ilk yılında boşanan çift sayısı 35 bin 641. Son 10 yıllık dönemde, 16 yıldan fazla süredir evli olan çiftler arasındaki boşanma oranında da artış yaşandı. Yine boşanmaların yüzde 22.5'i 16 yıl ve daha fazla süreli evliliklerde oluyor.

Boşanmalarda Ege Bölgesi ilk sırada

İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması Düzeyi'ne göre 2007'de kaba boşanma hızı, binde 1.85 ile Ege Bölgesi birinci oldu. Ege bölgesinin sosyal-kültürel ve eğitim seviyesinin en yüksek olduğu bölge olduğu düşünüldüğünde boşanma kararının uygulamasının bu niteliklerle doğru orantılı olduğu düşünülebilinir. Ege bölgesini sırasıyla binde 1.79 ile İstanbul ve binde 1.64 ile Batı Anadolu bölgesi izledi. Kaba boşanma hızının en düşük olduğu bölgeler ise binde 0.45 ile Kuzeydoğu Anadolu ile Ortadoğu Anadolu bölgeleri oldu. TÜİK'in istatistiklerine göre 2006'da ortalama ilk evlenme yaşı erkekler için 26.1, kadınlar için de 22.8. Bölgesel düzeyde ortalama ilk evlenme yaşı incelendiğinde ise en yüksek ortalamanın erkeklerde 26.9 ile Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi ve 26.8 ile İstanbul, kadınlarda da 23.6 ile İstanbul olduğu görülüyor.

Dişi kuş yuvayı niye yıkıyor?

Boşanma davası dilekçesini en çok kadınlar veriyor. Araştırmalara göre eğitimli kadınlar aldatılma ve şiddete maruz kalma, eğitimsiz kadınlar ise çocuk sahibi olmama ve eşinin ailesiyle geçinememeyi gerekçe olarak gösteriyor. Bu durum da çok dikkat çekici. Erkekler düzenlerinin ne olursa olsun bozulmasını ve kadının sunduğu konforu terk etmek istemiyor. İhanet ettikleri yaşama ısrarla devam etmek ve bunun bedelini ödemek istemiyorlar. Böylece bir şekilde kadını dava açmaya mecbur ediyorlar. Zamanla bilinçlenen kadın, hak arama arayışı içinde cesaretle davayı ikame edebiliyor. Evlilik onlar için yalnızca sıcak bir aş, başını sokacak bir ev değil. Duygular da ortaya çıktı. Kadın yaşadığının farkına vardı. Kadın hakları üzerinde gösterilen toplumsal çabalar da bu bilinçlenmede etkili oldu. Kadınlar, yaşadığının şiddet olduğunun farkına vardı. Pek çok kişi şiddeti sadece dayak veya vurma olarak algılar. Oysa şiddetin pek çok türü var. Kişinin karısını aşağılaması, karısına ve çocuklarına küfretmesi, onu eve kilitlemesi, cinsel olarak zorlaması da şiddet olarak tanımlanır.

Teknoloji kara listede

Çiftlerin boşanma nedenlerinin yer aldığı kara listede 'teknolojik araçlar' da bulunuyor. Evlilikteki sorunlar, teknolojiyle birlikte değişti. Eskiden çiftler, iletişimsizlik, şiddet, aile büyüklerinin evliliğe müdahale etmesi, aldatma, karakter uyumsuzluğu gibi sebeplerden sorun yaşıyordu. Günümüzde ise teknoloji, çiftlerin yollarının ayrılmasına neden oluyor. Boşanma davalarında eşlerin 'ekonomik sorunlar' ve 'şiddetli geçimsizlik' gibi bilinen gerekçelerin yanında, genç evliliklerdeki boşanma nedenleri arasında bilgisayar oyunları tutkusu ve sohbet sitelerinin de yer alması kaygı yaratıyor. Önümüzdeki yıllarda teknoloji nedenli boşanmaların artması hiç de şaşırtıcı olmaz. Bazı kişilerde neredeyse 'bağımlılık' haline gelen bilgisayarın, çiftlerden birinin saatlerce bilgisayar başında zaman geçirmesi, bu nedenle evini ve eşini ihmal etmesinin şiddetli tartışmalara zemin hazırladığı bir gerçek. Ayrıca çiftlerden biri, eşinin arkadaşlık sitelerinde tanıştığı kişilerle sohbet ettiği, hatta bu kişilerle gönül ilişkileri kurduğu gerekçesiyle de davalar açabiliyor. Teknolojinin sunduğu imkanları abartınca soluğu mahkeme kapısında alan çiftler, bilgisayardaki sohbet kayıtlarını, mahkemeye delil olarak sunuyorlar.

Yenilen pehlivan güreşmeye doymazmış

Çiftlerin boşanma nedenlerinin yer aldığı kara listede 'teknolojik araçlar' da bulunuyor. Evlilikteki sorunlar, teknolojiyle birlikte değişti. Eskiden çiftler, iletişimsizlik, şiddet, aile büyüklerinin evliliğe müdahale etmesi, aldatma, karakter uyumsuzluğu gibi sebeplerden sorun yaşıyordu. Günümüzde ise teknoloji, çiftlerin yollarının ayrılmasına neden oluyor. Boşanma davalarında eşlerin 'ekonomik sorunlar' ve 'şiddetli geçimsizlik' gibi bilinen gerekçelerin yanında, genç evliliklerdeki boşanma nedenleri arasında bilgisayar oyunları tutkusu ve sohbet sitelerinin de yer alması kaygı yaratıyor. Önümüzdeki yıllarda teknoloji nedenli boşanmaların artması hiç de şaşırtıcı olmaz. Bazı kişilerde neredeyse 'bağımlılık' haline gelen bilgisayarın, çiftlerden birinin saatlerce bilgisayar başında zaman geçirmesi, bu nedenle evini ve eşini ihmal etmesinin şiddetli tartışmalara zemin hazırladığı bir gerçek. Ayrıca çiftlerden biri, eşinin arkadaşlık sitelerinde tanıştığı kişilerle sohbet ettiği, hatta bu kişilerle gönül ilişkileri kurduğu gerekçesiyle de davalar açabiliyor. Teknolojinin sunduğu imkanları abartınca soluğu mahkeme kapısında alan çiftler, bilgisayardaki sohbet kayıtlarını, mahkemeye delil olarak sunuyorlar.

Evlilik bir akit midir?

Evet, evlilik hukuki manada bir sözleşmedir. Bu sözleşmenin yükümlülükleri vardır. Her iki taraf, bu yükümlülüklerini yerine getirmez veya ihmal ederse bu akit, fesh edilmek zorundadır. Ancak her sözleşmede olduğu gibi akdi ihlal eden taraf, mağdur olan tarafa cezai şart ödemek zorundadır. Ancak araştırmalara göre; sözleşmeli evlilik dönemi de boşanmaları önlemeye yetmedi. Sözleşmeli evlenen 3 bin 948 çift, evliliklerinin daha ilk yılında yollarını ayırdı.

İstanbullular ağustos ayında evleniyor

* 2005 yılında 641 bin 241 çift evlenirken, bu sayı ertesi yıl 636 bin 121'e düşmüştü.

* Evlenme hızı 2005 yılında binde 8.90 iken, bu hız 2006 yılında binde 8.72'ye geriledi.

* İlk evlenme yaşı erkekler için 26.1, kadınlar için 22.8 oldu.

* İlk evlenme yaşında en yüksek ortalama, erkeklerde 26.9 ile Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi ve 26.8 ile İstanbul, kadınlarda ise 23.6 ile İstanbul.

* Evlenen çiftlerin yüzde 78.8'inde damat gelinden büyükken, yüzde 13.9'unda gelin damattan daha büyük.

* 2005 yılında 95 bin 895 çift boşanırken, geçen yıl bu sayı 93 bin 489'a geriledi.

* 2005 yılında binde 1.33 olan kaba boşanma hızı, 2006 yılında binde 1.28'e düştü.

* Evlenme ve boşanma istatistiklerine göre, boşanmaların yüzde 42.6'sı evliliğin ilk beş yılı içinde yaşandı. Evliliğin altıncı ve 10. yılları arasında boşanma oranı yüzde 21.8 olurken, 11. ve 15. yıllar arasında yüzde 13.5, 16. yıl sonrasında ise yüzde 22.1 olarak belirlendi.

* İstanbul'da evlenme en çok ağustos ayında gerçekleşiyor. (Toplam evliliğin yüzde 41.6'sı)

* 16-19 yaş arasındaki boşanmaların en büyük sebebi geçimsizlik. En çok boşanma yaşı 30-34 yaşları arasında. Boşanma sebebleri arasında son iki sıra, haysiyetsizlik ve zina.

* 20 yıllık evlililerin ayrılma sebebi, geçimsizlik. Terk edilme yüzünden en çok boşanma, evliliğin ilk yılında oluyor. Zina yüzünden boşanma ise çoğunlukla evliliğin ikinci yılında görülüyor.

* Kadınların yüzde 58.7'si, 18-24 yaş arasında evleniyor. Erkeklerde ise bu oran yüzde 58.2.

* Evlenme yaşının en düşük olduğu il 21.8 ile Denizli.

* 2006 yılında yapılan 650 bin 233 evliliğin 98 bin 495'i İstanbul'da gerçekleşti. En az evlilik ise 1433 sayısıyla Bilecik'e ait.

* Kadınların yüzde 36.2'si, erkeklerin yüzde 24.8'i görücü usulüyle evleniyor.

* En çok akraba evliliğine Batı Marmara'da rastlanıyor.

* Erkekler kadının güzel olmasına, kadınlar ise erkeğin ilk defa evlenmesine ve işinin olmasına önem veriyor.

* Eşler arasında yaşanan sorunların başında, yüzde 34.8 ile ev ve çocuklarla ilgili sorumluklar geliyor. Bunu 31.6 ile gelir yetersizliği, yüzde 31.2 ile harcamalar izliyor. En az sorun ise yüzde 1.7 ile kumar.

* Kadınların yüzde 31.3'ü eşiyle anlaşamadığı zaman sesini yükseltiyor. Sessiz kalanların oranı ise yüzde 22. Erkeklerin yüzde 39.5'i sessiz kalırken, yüzde 0.7'si de evi terk ediyor.

Doğru zamanda doğru kişiyi bulmak

Her ne kadar evlenmek istemediğini, evliliğin çağdışı olduğunu savunanlar olsa da, büyük çoğunluk hâlâ evlenmek istiyor. Hatta Batı toplumlarında, son yıllarda evliliğe ilgi gittikçe artıyor. Yani tüm sorunlarına karşın, hâlâ en popüler kurumlardan birisi olmaya devam ediyor. Artan cinsel yolla bulaşan hastalıklar riski, dini inançlara bağlılık, toplumsal ahlak kuralları ve diğerleri, bu popülariteyi açıklamaya yetmiyor. Evliliğin kurumsallığını bir yana koyduğumuzda belki de en iyi tarif, 'sen' ve 'benin', 'biz' olmayı aramasıdır. 'Biz' iki kişinin örtüşmesini ve bütünlüğü göstermektedir. Bu bütünlük her şeyi içerir. Yaşama ilişkin değerlerin, teker teker bütünlüğü 'biz' oluşturmaya yetmez. Sadece cinsel ilişki üzerine kurulu beraberlik ise 'yalancı bizi' oluşturur. Aslında evlilik, iki ayrı kültürün harmanlanmasıdır. Sorun bu harmanlamanın hem iki kültürden farklı hem de onların izlerini taşıyacak şekilde yapılabilmesidir. Genelde ailelerin istediği ise kendilerinin tekrarı, devamı olan bir yapıdır ve bunun için çaba harcayarak kazanmayı beklerler. Oysa bu kabul edilebilir bir durum değildir. Yeni çiftin ailelerinden farklı ve dünyanın değişen değerlerine uygun olmaları, sağlıklı evliliğin temelidir. Olgun bir ilişki başladıktan sonra mükemmel çift olmaktan, bulutların üstündeki evlilikten, yakın dostluk oluşturmaya giden sürece geçilir. Evlilik ilişkisinin sağlayacağını düşündüğümüz beklentiler, bu beklentilerimizin yetişmemizle uyumlu olması ve tabii ki sonuç olarak toplumsal beklentileri karşılaması... İşte bunlar yerine gelmediğinde farkında olmadan suçlanmaya başlayan bir kurum, evlilik. Beklentilerin karşılanması için doğru zamanda, doğru kişiyi bulmak gerekiyor; ama 'doğru kişi' için herkesin başka ölçütleri var. Bilinçli ortaya koyduğumuz ve çoğu kez tutmayan özellikleri (iş, fiziksel özellik, sosyal konum vb) bir yana bırakırsak geride bambaşka biri kalıverebilir. Bilinç dışı istemler, beklentiler, gereksinimler etkinleşir. Ve evlenmek için, bizim isteğimiz, kendimizi tanıdığımız zaman yerine, toplumsal kaygıların belirlediği zamanı seçince yolunda gitmeyen ilişkinin temeli atılıvermiş olur. Bunların sonucunda, sağlıklı oluşturulamayan birlikteliği yitirmenin suçu evlilik kurumuna kalır.

(Sabah)