Main Nehri'nin çevresine kurulmuş olan Frankfurt, Almanya'nın finansal başkenti. Almanya Merkez Bankası'nın yanı sıra, Avrupa Merkez Bankası da bu kentte. Özellikle İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden (AB) ayrılma süreci olan Brexit'ten, Avrupa'nın finans merkezi konumundaki Londra'nın tahtına göz koyan ve Almanya'da borsaya da ev sahipliği yapan Frankfurt'un kazançlı çıkacağı söyleniyor.
Frankfurt'taki Avrupa Merkez Bankası, Euro Bölgesi'nde mali sistemin yönetimi üzerinde giderek daha çok söz sahibi oluyor. AB yaşamak ve çalışmak açısından en ucuz finans merkezi olan Frankfurt, Avrupa'nın en büyük ekonomisi Almanya'ya açılan kapı aynı zamanda.
Morgan Stanley, Citigroup, Standard Chartered ve Nomura Holding gibi şirketler şimdiden Brexit sonrası Avrupa operasyonlarını yönetmek için Frankfurt'u seçti.
"Ekonomi seçimin en çok öne çıkan konularından değil"
Frankfurt'ta konuştuğumuz Bloomberg'den gazeteci Alessandro Speciale, Frankfurt'un Brexit ile Londra'ya ait olan pastadan mutlaka pay kapacağını, ancak bu payın büyüklüğünün ne kadar olacağının tartışmalı olacağını söylüyor.
Speciale ile bu Pazar günü Almanya'da düzenlenecek seçimlerin finans başkenti Frankfurt'tan nasıl göründüğünü ve ekonominin seçim sürecinde ne kadar yer kapladığını konuşuyoruz.
Speciale'ye göre Alman ekonomisinin güçlü olması, bu seçim kampanyasını "sıkıcı" yapan etmenlerin başında geliyor:
"Ekonomi bu seçimin en çok öne çıkan konularından biri değil. Açıkçası sıkıcı bir seçim kampanyası yaşanıyor, bunun en büyük nedenlerinden biri de ekonomi.
"İşsizlik çok düşük, ticaret fazlası çok yüksek, ekonomi çok güçlü ve iyi gidiyor. Bu da Merkel (Almanya Başbakanı) için büyük bir kazanç. Seçim kampanyasında Merkel'in işine yarıyor, böylece seçim süreci daha da sıkıcı bir hale geliyor."
İşsizlik son 27 yılın en düşük düzeyinde
Başbakan Angela Merkel döneminde Almanya'da işsizlik oranı yüzde 3,7'ye kadar geriledi. Bu da, Doğu ve Batı Almanya'nın birleştiği 1990'dan bu yana ülkedeki en düşük işsizlik oranı. Almanya aynı zamanda AB'de en düşük işsizlik oranına sahip ikinci ülke ve birlik içinde bu kategoride sadece Çek Cumhuriyeti'nin gerisinde.
Almanya aynı zamanda, verimlilik açısından 66,60 dolar ile saat başına üretilen gayri safi yurtiçi hasıla sıralamasında dünyada ABD'den sonra ikinci sırada.
Gazeteci Speciale uzun vadede ise Almanya ekonomisini etkileyecek sorunlar olarak, özellikle Berlin'de hala yapılamayan havaalanı gibi altyapı alanında görülen düşük kamu yatırımı ile yaşlanan nüfusu gösteriyor.
"Almanya'nın en büyük sorunu yaşlanan nüfusu"
Almanya'nın en büyük bankası olan ve merkezi Frankfurt'ta bulunan Deutsche Bank'ın araştırma masasından analist Orçun Kaya ise Almanya'nın bir üretim ve ithalat ekonomisi olduğunu anlatıyor.
Ancak Orçun Kaya resmi istatistiklere göre 2020'den sonra bu alanlarda görülen güçte bir azalma yaşanacağını aktarıyor.
Kaya'ya göre Almanya'nın en büyük sorunu yaşlanan nüfusu. Ekonomist Kaya, mültecilerin gelmesiyle bu sorunun bir nebze hafifleyebileceğini ancak bu durumun yine de sorunlar yaratacağını belirtiyor.
Seçim, Euro Bölgesi'nin geleceği için çok önemli
Diğer yandan Avrupa'nın en büyük ekonomisi olması sebebiyle Almanya seçimleri, Euro Bölgesi'nin kaderini belirlemekte önemli rol oynayacak.
Almanya'da yapılan son kamuoyu araştırmaları, Angela Merkel liderliğindeki Hristiyan Demokrat Birlik'in (CDU) yüzde 36,5 oyla birinci sırada yer alacağını gösteriyor.
Aynı araştırmalara göre koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti (SPD) ise yaklaşık yüzde 22 oyla ikinci sırada yer alacak.
Her ne kadar seçim yarışında ipi kimin göğüsleyeceği belli olsa da hangi partilerin koalisyon kuracağı, Euro Bölgesi'nin güçlendirilmesi planları açısından önemli olacak.
Merkel en son Euro Bölgesi'nin ortak bir maliye bakanı ve bütçesi olabileceğini söyleyerek Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un uzun zamandır dile getirdiği Euro Bölgesi reformlarına yeşil ışık yakmıştı.
Gazeteci Speciale, "Macron ve Merkel işbirliği yapar da Euro Bölgesi'nin nasıl gelişeceği konusunda bir yol bulursa bu önümüzdeki on yıllar boyunca Euro Bölgesi için çok önemli olacaktır" diyor.
Speciale, Merkel'in daha güçlü bir Euro Bölgesi'ne yeşil ışık yakan SPD ile mi yoksa mali yardım paketlerine ve Euro Bölgesi'nin mali açıdan daha fazla bütünleşmesine karşı çıkan liberal Hür Demokrat Parti (FDP) ile mi hükümet kuracağının burada önemli olduğunu söylüyor.
Sokağın sesi: Almanya, güçlü ekonomisi ve tarihi ile lider olmalı
Almanya'nın AB'deki rolü uzun yıllardır önemli tartışma konularından biri oldu. Özellikle son dönemde yaşanan mülteci kriziyle "Avrupa lideri" rolü iyice pekişen Merkel'e Yunanistan'ın yaşadığı mali krizi 'kendi vatandaşlarının verdiği vergiler ile finanse ettiği' eleştirileri yöneltilmişti.
Bugün de İngiltere'nin güçlü bir ekonomi olarak Avrupa Birliği'nden ayrılma kararı alması ile Fransa ve Almanya ikilisi daha çok öne çıkıyor.
Bu seçimler sonucunda Euro Bölgesi'nin ortak bir para biriminin ötesinde bir ekonomik varlık olarak nasıl şekilleneceği konusunda Merkel'e daha çok iş düşecek.
Sokağa kulak verdiğimizde ise Frankfurt'ta konuştuğumuz birçok kişi Alman ekonomisinin güçlü olması dolayısıyla Almanya'nın AB'nde daha sağlam bir yere sahip olması konusunda hemfikir.
Üniversite öğrencisi olan Andreas, "Diğer ülkelere kıyasla bizim ekonomimiz çok güçlü olduğu için şüphe yok ki Almanya, Avrupa Birliği'nde lider konumunda. Almanya'nın daha çok söz söyleme hakkı olmalı, ama her ülkenin önemli olduğunu da göz önünde bulundurmalıyız" diyor.
60 yaşındaki bir seçmen ise Almanya'nın tarihi konumu ve güçlü ekonomisi itibariyle Avrupa için daha çok çaba harcaması gerektiğini söylüyor.
"Kimliklerin korunması önemli" diyen 22 yaşındaki Caroline ise Almanya'nın diğer ülkelere ne yapması gerektiğini söylememesinin daha doğru olduğunu vurguluyor.
"Euro'nun kaderi Merkel ve Macron'un elinde"
Frankfurt'ta konuştuğumuz uzmanlara Euro'nun bir para birimi olarak geleceğinin ne olacağını da soruyoruz.
Gazeteci Speciale, AMB'nin son birkaç yıldır Euro'nun ortak para birimi olarak kalması için yaptıklarının çok önemli olduğunu söylüyor. Ancak Speciale'ye göre Euro'nun geleceği Avrupa Merkez Bankası'nın elinde değil:
"Euro Bölgesi'ni daha güçlü ve güvenilir kılmak, ortak bir para birimiyle işleyen bir ekonomi haline getirmek için kararlar siyasetçiler tarafından alınmalı, ki bu kişiler de Merkel ve Macron."
Analist Kaya ise Euro ile ilgili spekülasyonlara kulak asılmaması gerektiğini söylüyor.
Euro'yu ayakta tutmak için Avrupa Merkez Bankası'nin sınırsız likidite sağlaması, 500 milyar dolara kadar likidite sağlama kapasitesine sahip Avrupa İstikrar Mekanizması'nın kurulması ve Güney Avrupa ülkelerinin toparlaması ile Euro'nun bir para birimi olarak artık risk taşımadığını da sözlerine ekliyor.
"Liberal hükümet Euro'ya yarar"
Gazeteci Speciale'ye göre piyasalar Alman seçimlerine karşı özellikle bir heyecan duymuyor:
"Burada seçimler genelde çok tahmin edilebilir bir düzeyde. Almanya istikrarlı bir ülke. Koalisyonda kimin olacağına dair aylarca sürecek müzakereler yapacak. O yüzden bu uzun vadeli bir olay."
Ekonomist Orçun Kaya ise piyasaları şoke edecek olayın aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) Partisi'nin alacağı oy oranı olduğunu söylüyor:
"(AfD) Yüzde 12 ve üzeri bir oy oranı alırsa kısa vadede oynaklık ve dalgalanmalara yol açabilir. Uzun vadede etkilerini söylemek zor.
"Eğer bu olmazsa ve CDU/SPD koalisyonu sandıktan çıkarsa bu devletin daha çok harcama yapması, emeklilik yaşının düşürülmesi ve ev kadınlarına emeklilik gibi adımlar ile Euro'nun kısa vadede değerini artırır. Ancak uzun vadede değerini düşürür.
"Biraz daha liberal bir hükümet çıkarsa, yapısal reformlara ve mali disipline sadık kalınacağı için Euro'nun değeri artar."