Politika

Etyen Mahçupyan: Yeni hükümet ne HDP’yi, ne de Öcalan’ı muhatap almayacak

7 Haziran seçimleri öncesinde “buzdolabına kaldırılan” çözüm süreci ne olur?

02 Kasım 2015 06:01

Akşam gazetesi yazarı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun fahri danışmanı Etyen Mahçupyan 1 Kasım sonuçları ve 7 Haziran seçimleri öncesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesi ile “buzdolabına kaldırılan” çözüm sürecine ilişkin değerlendirmede bulundu. Mahçupyan’a göre, “Yeni hükümet ne HDP’yi ne de Öcalan’ı muhatap almayacak.” 1 Kasım’dan önce verdiği söyleşide Mahçupyan, “AK Parti’nin şimdi Kürtlerle baş başa olduğunu düşünüyorum” dedi.  

Al Jazeera’den Sümeyye Ertekin’e değerlendirmede bulunan Etyen Mahçupyan’ın verdiği söyleşinin bir kısmı şöyle:  

 

Seçmenin mesajı ne?

 

Seçmenin mesajının doğru bir soru olduğunu sanmıyorum. Değişik seçmenlerin kendilerine göre yaptıkları tercihler var. Biz o tercihlerin hepsini bir araya koyup buradan çıkan sonuca bir mesaj atfediyoruz. Şimdi böyle baktığımız zaman şunu görüyoruz: Bir partiden diğerine kaymalar eğer bize bir şey söylüyorsa, çıkan sonuç olarak şunu söylemek lazım. Geçen üç ay içinde belirli bir şekilde en azından esnek seçmen bir şekilde kalıplaşmamış seçmen, partiler arasında tercih yapmaya devam eden seçmen - bunun yüzde 30 civarında olduğunu düşünüyorum. İşte bu seçmen MHP ve HDP’yi cezalandırdı. Buna karşılık AK Parti’yi mükafatlandırdı.

 

Neden HDP ve MHP'yi cezalandırdı, neden AKP'yi mükâfatlandırdı?

 

Birden fazla sebep olabilir. Biz bunları araştırma yapmadan bilemeyiz. Ama en azından şu var. Seçmenin kafasında AK Parti doğru davrandı bir şekilde, bu iki parti de yanlış davrandı. Şimdi bu niye oldu? Şiddet eylemlerindeki tavır etki etmiş olabilir, bu önemli olabilir. İstikrarı desteklemek veya desteklememek bir faktör olabilir. Milliyetçilik, uç noktalara gitmek ya da merkeze doğru gitmek önemli olabilir. Türkiye’de önemli bir orta sınıf var. Bunu unutmayalım ve bu yüzde 30 ise çok büyük ihtimalle orta ve üst sınıflara ait. Ve de çok büyük ihtimalle Batı kıyısından ziyade Orta Anadolu ve Doğu Anadolu’ya kayan bir şekilde. Bu kitlenin yani istikrar ve terör meselesinde daha hassas davranma ihtimalini sosyolojik olarak biliyoruz. Böyle bir tahmin yapabiliriz.

 

MHP’deki düşüşü neye bağlıyorsunuz?

 

MHP’de Bahçeli’nin çok etkili olduğunu düşünüyorum. Bahçeli’nin stratejisi ‘kazan ya da kaybet’ ya da, ‘ya hep ya hiç’ türünden bir stratejiydi. O strateji kaybetti. Bahçeli Türkiye’de hükümetin kurulmasını engelleyen, Türkiye’de siyasetin önünü kapayan birisi olarak algılandı muhtemelen. MHP seçmeninin, önceki oy davranışından şunu biliyoruz, en az üçte biri demokratik eğilimleri yüksek olan bir seçmen. MHP’ye bakarak MHP seçmenini yargılamamak lazım. MHP seçmeni şu anda gözüken MHP’den çok daha özgürlükçü bir yapıya sahip. Bu özgürlükçü bakış tatmin edilmediği zaman MHP otomatik olarak AK Parti’ye doğru kayıyor. Burada da MHP çok vahim bir yanlış yaptı. Ve aynı dönemde de AK Parti çok az yanlış yaptı ya da hiç yapmadı. O zaman da denge bozuldu yani, MHP ile AK Parti’yi dengeleyen bir şey vardı. Seçmenin kafasında o tamamen AK Parti lehine bozulmuş oldu.

 

Seçimin kaybedenlerini ne bekliyor?

 

Tabii bunların kendi içlerinde tartışmaları olacaktır muhtemelen. Burada çok garip bir şey var. Bu, Türkiye’nin tarihsel macerası dışarıda bırakılarak anlaşılabilecek bir durum değil. Bu seçim, bu partiler kaç senedir hiçbir şey söylemiyorlar topluma. Ama ona rağmen doğru dürüst oy da kaybetmiyorlar. Öte yandan doğru dürüst oy patlaması da yapamıyorlar. Yani bura da kimliksel olarak bir sıkışma yaşanıyor. O sıkışma CHP’yi de MHP’yi de hatta HDP’yi de belirli bir artı eksi 2 sınırın arasında tutuyor. Böyle olduğu sürece de büyük başarısızlık da olmuyor, büyük başarı da gelmiyor. Bir statüko oluşmuş durumda. Ve bence bu tamamen sosyolojik bir durum. Yani Türkiye’deki sosyoloji değişmediği sürece CHP’ye de hep aynı oranda 11 milyon yine 11 milyon oy çıkacaktır. MHP’nin de o çekirdek oyu var, o oy hep çıkacaktır. HDP’ye de bu oy hep çıkacaktır. Ne yaparsa yapsın bu partiler… Böyle olunca değişmeleri de gerekmiyor. O zaman da AK Parti kazanmaya devam ediyor. Bu bence bir 10 sene daha devam edecek. Ben bir 10 sene daha diğer partilerin gerçek anlamda Türkiye’ye ve dünyaya dokunan, kendilerini değişmeye doğru sevk edecek bir çizgiye gireceklerini sanmıyorum.

 

Öcalan faktörü ne olur? Masaya farklı şekilde dönüş olur mu?

 

Şu andaki durumda bence dış politikada bir istikrar gelene kadar şu anda ne Öcalan’ın, ne de HDP’nin bir rolü olabilir. Tahminim bu. Dış politikada bir stabilite imkânı doğduğu zaman ancak Türkiye’de yeni muhataplar ve çözüm süreci olayı başlayacak diye düşünüyorum ben. Bu arada da reform adımları vesaire gibi yeni adımlar atmaya çalışacak diye düşünüyorum.

 

Çözüm süreci ne olur?

 

Bence çözüm sürecinde ikili bir tavır söz konusu olacak. PKK konusunda bir geri adım olacağını hiç sanmıyorum. Gördüğüm kadarıyla silahlı çatışma ve Suriye’deki olay devam ettiği sürece hükümet de PKK’ya karşı şu anki tavrını, çatışmacı tavrını devam ettirecek. PYD’ye karşı da devam ettirecek. Orada çok taviz verme ihtimalini görmüyorum. Öte yandan yurt içinde de HDP’nin muhatap alınma ihtimalinin çok düşük hale geldiğini görüyorum. Ve AK Parti’nin şimdi Kürtlerle baş başa olduğunu düşünüyorum. Kürtlerin beklediği, umduğu reformların yapılıp yapılmayacağı bunların vaatleri, vs. AK Parti’nin şu anda ajandası olmak durumunda. Bununla ilgili hızlı bir şekilde bir şeyleri söylemek durumundalar. Bunu göreceğiz ne kadar yapacaklarını…

 

 

Söyleşinin tamamı için tıklayınız